Esas No: 2021/4148
Karar No: 2022/329
Karar Tarihi: 18.01.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/4148 Esas 2022/329 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/4148 E. , 2022/329 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... ilçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 323 ada 20 parsel sayılı 492,56 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, taksim, ifraz, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... oğlu ... adına tespit edilmiş; davacı ... vekili yasal süresi içinde tapu kaydına dayanarak dava açmış; mahkemece yapılan yargılama sonunda 23.11.2009 tarihli karar ile davanın reddine ve çekişmeli parselin davalı ... adına tesciline karar verilmiş; hükmün, davacı ... vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 12.06.2012 tarihli kararıyla özetle; dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, davacının dayandığı tapu kayıtlarının değişebilir sınırlı olup miktarı ile geçerli bulunmasına, bir an için dayanılan kayıtların çekişmeli parseli kapsadığı kabul edilse dahi, davalı tarafın 743 sayılı Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce 10 yılı aşkın süre taşınmaz üzerinde zilyet olduğunun belirlenmiş olmasına, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra da hiç itiraza uğramadan aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla tespite kadar devam ettiğinin saptanmış bulunmasına, davacı ve bayilerinin taşınmaz üzerindeki davalı taraf zilyetliğine sessiz kalıp, çekişme yaratmamalarına, davalı tarafın insan ömrünü aşan zilyetliklerinin davacı tarafa teb’an ve kiracılık sıfatına dayalı olduğunun kanıtlanamamış olmasına, davalı tarafın taşınmazı uzun süreli malik sıfatıyla kullanmaları karşısında Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 4 Ekim 1926 tarihinden önce uygulanmakta bulunan ve Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra da Medeni Kanun'a aykırı olmayan hükümlerinin yürürlükte olduğu kabul edilen ... 1274 tarihli Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerine göre tapu kayıtlarının davalı yararına hukuki kıymetini kaybetmiş bulunmasına, taraflar arasındaki uyuşmazlığın iktisap şartlarının oluştuğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinin hukukun temel ilkeleri arasında yer almış olmasına, mahkemece toplanan delillerin belirtilen yasa hükümleri nazara alınarak değerlendirme yapılıp sonuca gidilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, delillerin takdiri mahkemeye ait olup takdirde de bir isabetsizlik tespit edilememiş olmasına göre, davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Davacı ... vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 12.06.2012 tarihli ilamıyla özetle; "Arazi Kanunnamesi'nin 20. ve 78. maddeleri uyarınca bir kaydın zilyet yararına hukuki değerini kayıp ettiğinin kabul edilebilmesi için, çekişmeli taşınmazın tarım arazisi niteliğindeki yerlerden olduğunun ve Türk Kanunu Medenisinin yürürlüğe girdiği 1926 yılının 10 yıl öncesinden itibaren o taşınmazın ziraat edildiğinin kanıtlanmasının zorunlu olduğu, mahallinde yapılan 24.10.2009 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davalı taraf tanıkları çekişmeli taşınmaza davalı ve öncesinde de bayilerinin zilyet olduğunu bildirmiş iseler de, dosyaya sunulan ziraatçı bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın imar-ihyasının henüz tamamlanmamış olduğunun, çevresindeki kültür dışı arazilerle kullanılış şekli ve nitelik bakımından benzerlik gösteren tarım dışı bir arazi olduğunun bildirildiği, bu durum karşısında, davacının dayanağını oluşturan tapu kaydının hukuki değerini kaybettiği ve davalı yararına edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek kurulan hükümde isabet bulunmadığı, kararın bu nedenlerle bozulması gerekirken sehven onandığı belirtilerek; doğru sonuca ulaşılabilmesi için; davacının dayandığı tapu kaydı kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen ilkeler doğrultusunda tespit edilip, değerlendirmenin buna göre yapılmasının zorunlu bulunduğu açıklanarak, keşif yapılmak suretiyle miktarlarıyla geçerli bulunan tapu kayıtlarının sabit hudutlardan başlamak üzere her tapu kaydının miktarı kadar araziyi gösterir keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmesi, tapu kayıtlarının sabit hudutlarından başlamak üzere miktarı kadar yer ayırırken davacılar adına tespit edilip kesinleşen taşınmazlarla kamulaştırılan arazi bölümlerinin dikkate alınması, dayanılan tapu kayıtlarının miktar itibariyle davaya konu parseli kapsayıp kapsamadığı kesin olarak belirlendikten sonra bir karar verilmesi" gereğine değinilerek, karar düzeltme isteminin kabulüne ve Dairenin 12.06.2012 tarihli ve 2011/6045 Esas, 2012/5264 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın reddine, çekişmeli 323 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyulduğuna göre, bozma ilamında işaret edilen hususların eksiksiz ve tam olarak yerine getirilmesi gerekir. Bozma ilamına uyulmakla, taraflar yararına usuli müktesep hak oluşacağı gibi, bozma gereklerinin yerine getirilmesi bakımından mahkeme için de zorunluluk doğar.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda delillerin toplanması için keşif yapılmadığı, bozma öncesi yapılan keşif ve bu keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına değer verilerek, davalı lehine bir insan ömrünü aşan şekilde zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı ..., ... mevkiinde kain 4000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarihli ve 9/18 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “Kırvasilbeli”, “...” ve “... Çiftliği” olan, ... (.../.../...) mevkiinde kain 3000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarihli ve 9/19 defter varak sayılı, sınırları “Mezar Gediği”, “İnbükü”, “...”, “... Beli” ve “... Çiftliği” olan, ... ... ... Çiftliği mevkiinde kain 7000 dönüm yüzölçümlü Mart 1290 tarihli ve 9/20 defter varak sayılı, sınırları “... Dağı ve ... Dağı”, ”...”, “...”, “...”, “...”, “Mezar Gediği” ve “... Gediği” olan üç adet kök tapu kayıtları ile bu kayıtlardan gelme Ağustos 1326 tarihli ve 2, 3, 4 numaralı, yine Şubat 1962 tarih 1, 2, 3 numaraları tapu kayıtlarından pay satın almaya dayalı olarak, taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Yukarıda belirtilen tapu kayıtlarına dayalı olarak, ... ... ve arkadaşlarının, ..., ... ve ... Köylerinde yapılan kadastro tespitlerine itiraz ederek çok sayıda dava açtıkları, uzun yıllardır yargılamalarının sürdüğü, ... Köyü kadastro çalışma alanında kalan taşınmazlar hakkında Mahkemece davalılar/zilyetler lehine Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davaların reddine dair verilen kararların büyük çoğunluğunun Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, Arazi Kanunnamesi'nin 20 ve 78. maddelerinin zilyetleri lehine gerçekleşmediği anlaşılan taşınmazlar hakkındaki bir kısım davaların da (eldeki davada da olduğu üzere) davacıların dayandıkları çiftlik tapularının uygulanması gereğine değinilmek suretiyle araştırma ve incelemeye dayalı olarak bozulduğu ve Mahkemece, 2014/26 Esas sayılı dava dosyası kılavuz dosya kabul edilerek bu dosya üzerinden keşif yapılmak suretiyle tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışıldığı, gerek kılavuz dosya olarak kabul edilen 2014/26 Esas sayılı dosyada gerekse kılavuz dosyaya atıf yapılan diğer bir kısım dosyalarda yapılan yargılama neticesinde ... Köyü kadastro çalışma alanında tespitleri yapılan taşınmazların, ... mevkili ve ... (.../.../...) mevkili çiftlik tapuları kapsamında kaldığı gerekçesiyle çiftlik tapu maliklerinin davalarının kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Bu kararların temyiz incelemesi için Dairemizde bulunduğu ve başta Mahkemenin kılavuz dosya olarak kabul ettiği 2014/26 Esas sayılı dosyası olmak üzere diğer dosyaların temyiz incelemesi sonucunda verilen Dairemizin 2021/11106, 5537, 5538, 5540 ve diğer esas sayılı ilamlarında özetle; “3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/C maddesi uyarınca tapu kaydına, ancak birbiriyle çakışan iki sabit hududun bulunması halinde, bu hudutlardan başlanmak suretiyle miktarıyla kapsam tayin edilmesinin mümkün olduğu, Yargıtay’ın gayrimenkul davalarının incelemesinin yapıldığı kapatılan 7., 16. ve 17. Hukuk Dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulunun uygulamalarının da bu yönde olduğu, davacı ... ... ve arkadaşlarının dayandıkları ... ve ... (.../.../...) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebildiği, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, her ne kadar vergi kayıtlarının tam ve doğru bir şekilde keşif esnasında uygulaması yapılıp dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığı belirlenmemiş ise de, davacı çiftlik tapu maliklerinin 1936 yılında tek taraflı beyanına dayalı olarak düzenlenen tahrir vergi kayıtlarının, zilyetlik iradesinin devam ettirildiğine dair karine sayılamayacağı, zira tahrir kayıtlarının düzenlendiği 1936 yılından kadastro tespitlerinin yapıldığı 2007 yılına kadar aynı Kanun’un 20/C maddesi gereğince tapu maliklerince çekişmeli taşınmazlar üzerinde sürdürülen bir zilyetliğin olmadığı, çekişmeli taşınmazların bulunduğu ... Köyünde hem 1970 yılında hem de 2007 yılında yapılan kısmi kadastro çalışmalarında tapu malikleri adına tapuya dayalı olarak tespit görüp kesinleşen ya da yine tapu kaydına dayalı olarak tapu malikleri adına hükmen kesinleşen bir taşınmaz bulunmadığı, bu haliyle tapu kayıtlarına miktarıyla kapsam tayinin mümkün bulunmadığı, ortada sabit sayılabilecek tek bir sınır bile olmadığından, bunun aksine olarak her ne şekilde olursa olsun tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılması halinde subjektif bir uygulamaya yol açılacağı, diğer bir anlatımla; davacı ... ... ve arkadaşlarının tutundukları ... ve ... (... / ... / ...) mevkili tapu kayıtlarına kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı açıklanarak, Mahkemece, ... Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazların miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davacı ... ... ve arkadaşlarının davalarının reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek mahkeme kararlarının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki dosya kapsamına gelince; her ne kadar, bozma ilamı doğrultusunda delillerin toplanması için keşif yapılmadığı ve bozma öncesi yapılan keşif ve bu keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarına değer verilmek suretiyle davalı lehine bir insan ömrünü aşan şekilde zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve böylelikle hükmüne uyulan bozma ilamıyla bozma gereklerinin yerine getirilmesi bakımından taraflar yararına oluşan usuli müktesep hakkın göz ardı edildiği anlaşılmakta ise de; davacının dayandığı miktarıyla geçerli bulunan çiftlik tapu kayıtlarına, ... Köyünde bulunan taşınmazlar yönüyle kapsam tayinin hukuken mümkün bulunmadığı Dairemizin 2021 esasına kayıtlı dosyalarında yapılan temyiz incelemesiyle belirlenmiş bir gerçek olup, bu aşamadan sonra eldeki dava yönüyle de anılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmeye çalışılmasının usul ekonomisine aykırı düşeceği de tartışmasızdır.
Hal böyle olunca; çekişmeli 323 ada 20 parsel sayılı taşınmazın ... Köyünde bulunduğu, davacının dayandığı ... ve ... (.../.../...) mevkili tapu kayıtlarının sınırlarının tamamının gayri sabit hudutlu olup bu sınırların geniş alanları ifade ettikleri gibi, bu sınırlar arasında kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunduğu, çekişmeli taşınmazın da ancak her biri geniş alan içeren sınırlarda hayali bir nokta alınmak suretiyle ve yine hayali düz çizgilerle sınırlarının birleştirilebilen alanda kaldığı anlaşılmakta ise de, bu hayali çizgilerle birleştirilen alanın tapu kayıtlarının miktarının 20 katından çok daha fazla bir alanı kapsadığı, sabit bir sınır bulunmadığından tapu kayıtlarına miktarıyla geçerli olacak şekilde kapsam tayin edilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, ... Köyü çalışma alanında tespiti yapılan ve dava konusu edilen taşınmazın miktarıyla geçerli tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının ispatlanamadığı ve davacının taşınmazda zilyetliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesinde isabet bulunmamakta ise de, bu husus özellikle usul ekonomisi gözetilerek bozma nedeni yapılmamış ve hükmün, gerekçesinin açıklanan şekilde düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile; hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/son fıkrası gereğince gerekçesinin düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının ise reddine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 18.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.