4. Hukuk Dairesi 2019/1394 E. , 2019/3119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 25/08/2014 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen 26/06/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, sulama bedeli alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, sulama bedelini ödemediği için davalı aleyhine takip başlattıklarını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemenin 25/12/2015 tarihli ilk kararında; davalıya her ne kadar sulama bedeli tahakkuk ettirilmiş olsa da, davalının sulama kanallarını kullandığı dosya kapsamına göre sabit olmadığından ve davacının iddiasını ispatlayamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararı, Dairemizin 01/03/2018 tarihli, 2016/5022 esas, 2018/1422 karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup, bozma gerekçesi şöyledir; ‘’6172 sayılı Kanunun amacı; ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkilerini düzenlemektir. Kanunun amacından da anlaşılacağı üzere; sulama birliklerinin en önemli görevlerinden biri ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için; yetki sahasındaki gerek yer altı, gerekse yer üstü suları üzerinde tasarruf ve tevzii yetkisinin sulama birliğine ait olduğunun kabulü gerekmektedir. Zira uygulamada yüzeye yakın suların çıkarılmasına 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun uyarınca müdahale edilmemekte, dolayısıyla yer altı sularının kontrolsüz kullanımına yol açılmakta olduğu, cazibeli sular yönünden ise çiftçiler arasında eşitsizliğe neden olacağı ve sulama tesislerinin su temin ettiği göl havzasının kurumasına ve dolayısıyla birlik hizmetlerinin aksamasına yol açılabileceği ./..
anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, yeraltı suyu kullanımının su rejimini doğrudan etkileyeceği açıktır. Belirtilen nedenlerle, su kaynağı dışındaki diğer cazibeli sular ile sondaj sularının ücretlendirilmesinde hukuka aykırılık bulunmamakta, davalının arazilerini yeraltı suyu ile suluyor olması, sulama bedelinden muaf olduğu anlamına gelmemektedir. Yine 6172 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca sulama bedeli ödemek için birlik üyesi olmak da gerekmemektedir. Bu durumda, mahkemece, 2008-2009-2010-2011 yıllarına ilişkin sulama bedeline yönelik davalının sorumluluğunun kapsamı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir."
Mahkemenin 26/06/2018 tarihli ikinci kararında; davalının süresinde zamanaşımı def"inde bulunduğu, taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığı, davacının işletim yetkisi kendisine verilen sulama suyu bedelini, suyu haksız ve yetkisiz kullandığını iddia ettiği davalıdan tahsil etmek için dava açtığı, bu nedenle alacağın sebepsiz zenginleşme zamanaşımı sürelerine tabi olduğu gözetilerek suyun kullanıldığı iddia edilen tarih, icra takip tarihi ve dava tarihi gözetildiğinde dava konusu alacağın zaman aşımına uğraması nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
"Bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına doğmuş ve uyulması zorunlu olan hak" olarak tanımlanan usuli müktesep hakkın çeşitlerinden biri de hükmün taraflardan birinin temyizi ile gerçekleşir. Bu nedenle taraflardan birinin temyizi üzerine kararın bozulması ve mahkemece bu bozma kararına uyulması durumunda artık o tarafın aleyhine hüküm verilemez.
Somut olay itibarıyle; mahkemece verilen ilk karar, Dairemizin 01/03/2018 gün, 2016/5022 esas ve 2018/1422 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mezkur bozma ilamı ile kararı temyiz eden davacı yararına, iddia olunan zarar kapsamının belirlenmesi yönünde usuli müktesep hak oluşmuştur. Mahkemece verilen ikinci kararda ise bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen bozma kapsamının dışına çıkılarak davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; bu durum ise Dairemizin yukarıda anılan bozma ilamı ile davacı yararına oluşan usuli müktesep hakkın zarar görmesine neden olmuştur. Hal böyle iken, Mahkemece anılan bozma ilamının gereği yerine getirilerek iddia olunan zararın kapsamı belirlenmeli iken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/05/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.