
Esas No: 2020/10306
Karar No: 2021/5013
Karar Tarihi: 18.05.2021
Avukatın Tahsil Ettiği Parayı Müvekkiline Hemen Vermemesi-Haklı Azil - Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/10306 Esas 2021/5013 Karar Sayılı İlamı
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı ve davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı avukat, davalıların ... mirasçıları olduğunu, davalılardan ... ve ...'e vekaletname vererek avukat tutmaya ve ücret sözleşmesi yapmaya yetkili kıldıklarını, bu davalıların da davacı avukatı vekil olarak tayin ettiklerini, vekalet ücretinin sonradan ödeneceğinin söylendiğini ancak daha sonra haksız azledildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla TL vekalet ücreti alacağının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak, davacı avukatın haklı azledildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı ve davalılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 'nce, ilk derece mahkemesi kararının hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince Davalılar ..., ... ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Davalı ..., ...,... ile davacının istinaf kanun yolu başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
./...
Dava, davacı avukatın haksız azil nedeniyle vekalet ücreti alacağı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince verilen ilk kararda, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, tarafların istinaf etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, "...Kabul edilen miktara nasıl ulaşıldığı, ıslah dilekçesi esas alındığında reddedilen miktarın neden reddedildiği gerekçede açıklanmamıştır. Bu nedenle davacının ilk derece mahkemesince verilen kararın ret gerekçesinin bulunmadığı yönündeki istinaf talebi yerinde görülmekle, bu yönde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak mahkemesine iadesi gerektiği" gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince, kaldırma kararından sonra, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak, "davacı tarafından davalılar adına takip edilen dava dosyalarının takibinin davalar sonuçlanıncaya kadar yapıldığı, davacı avukatın harcadığı emek ve mesai ile dosyanın safahatı dikkate alındığında edimler arasında aşırı bir dengesizlik bulunmadığı,bilirkişi Av. ... 'ın 09/06/2016 havale tarihli kök ve 20/06/2017 tarihli ek bilirkişi raporlarına göre; davalı vekilinin zamanaşımı itirazı da dikate alınarak 20/06/2017 havale tarihli raporda 2002/118 esas sayılı dosyasından kaynaklanan 77.794,19 TL'lik alacağın zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla bu miktar hesaplamadan düşüldüğünde davacının azil tarihine kadar davalıların vekili olarak yapmış olduğu hukuki işlemler nedeniyle davalılar nezdinde toplam 85.557,00 TL vekalet ücreti alacağının olduğunun bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı itibari ile sabit olduğu" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince de, " ... davacının vekil olarak davalılar adına takip etmiş olduğu dava dosyalarında gerekli özen yükümlülüğünü yerine getirdiği, avukatın harcadığı emek ve mesai kapsamında da dosyada alınan bilirkişi rapor içeriğindeki vekalet ücretine ilişkin hesaplamanın taraflar arasında aşırı bir dengesizliğe sebep olmadığı, haksız bir azlin söz konusu olması nedeniyle de davacının vekil olarak ücrete hak kazandığı, vekalet ücret sözleşmesine dayanak dosya yönünden ise kararın kesinleştiği ve alacağın muaccel olduğu tarih itibariyle 5 yıllık sürenin geçtiği anlaşılmakla mahkemece davanın kısmen kabulüne yönelik kurmuş olduğu hükmün yerinde olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Avukatlık Kanununun, 174/2. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında da haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Davacı avukat ile davalılar arasında, 16.01.2003 tarihli ücret sözleşmesinin incelenmesinde, Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi'Nin 2002/118 Esas sayılı, Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/850 Esas ve Hayrabolu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/70 D.İş, dosyası ile Hayrabolu İcra Müdürlüğü'nde alacaklısı Av. ... olan dosyalardaki vekalet ücretine karşılık olarak %25 ücret hususunda anlaştıkları görülmektedir. Davalılar, cevap dilekçelerinde, davacı avukatın, Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/178 Esas sayılı dosyasında, karşı taraf ile bilgileri dışında sulh olduğunu ve tahsil ettiği 200.000,00 TL'yi hakszı bir şekilde uhdesinde tuttuğunu, bu sebeple de davacı avukatı haklı azlettiklerini savunmuşlardır. Davacı avukat ise, bu iddiaya karşılık, bu bedelin, hak kazandığı vekalet ücretlerine mahsuben tahsil edildiğini savunmuştur. Davacı avukat, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanununun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını savunduğuna göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, daha sonra ise somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır. O halde mahkemece, davalıların haklı azil nedeni olarak ileri sürdüğü bu husus ve az yukarıda anılan açıklamalar dikkate alınarak, gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 14/07/2020 gün 2020/984 Esas 2020/1049 Karar sayılı kararının kaldırılarak Hayrabolu. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/243 Esas 2019/403 Karar sayılı hükmünün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 18/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.