15. Hukuk Dairesi 2017/2781 E. , 2018/1857 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic.Mah.Sıf.)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesi uyarınca üçüncü kişiye verilen zararın rücuen tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm, davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı iş sahibi vekili; taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının işin ifası sırasında davadışı ... A.Ş.’ye ait telefon hattına zarar verdiğini, davadışı ... A.Ş. tarafından zararın tazmini amacıyla müvekkili aleyhine açılan davada müvekkilinin sorumluluğuna hükmedildiğini ve bu kapsamda müvekkilince 17.288,58 TL’nin ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca işin ifası sırasında meydana gelecek zararlardan davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığını, bu kapsamda ödenen bedelin davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı ise davacının sözleşme gereğince bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu kapsamda sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme, imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Uyuşmazlığın, eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece taraflar arasında akdedilen 14.11.2006 tarihli sözleşmesinin 50. maddesi gözönünde bulundurularak hüküm tesis edilmiştir. Bahse konu sözleşmenin 50. maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Yüklenici, özel ve tüzel kişilere ait emlak, boru hattı, mahsul, ağaçlar, abideler, yol işaretleri, tel örgüler vs. her türlü malın muhafazasından ve zarardan masun tutulmasından sorumludur. Projelerde gösterilsin veya gösterilmesin boru hattı, yer altı su borusu, kablo, telgraf, telefon tesisatının ve direklerinin, enerji nakil hatlarının ve direklerinin vb. nin hiçbir zarara uğratılmaması gerektir ve bunu temin her türlü tedbiri almaktan ve neticelerinden yüklenici sorumludur.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Yine sözleşmenin 50. maddesinin 3 numaralı fıkrası “Doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak yukarıdaki hususlara
riayetsizlik, ihmal ve dikkatsizlik vs. sebeple mallara verilecek zararı, yüklenici onları en az ilk durumuna getirmek veya yenisini koymak veya tazmin suretiyle giderecektir. Bütün bu sorumluluklar işin kabulüne kadar devam eder.” şeklinde düzenlenmiş olup, sözleşme serbestisi ve sözleşmelerin bağlayıcılığı prensibi uyarınca taraflar imzaladıkları sözleşmede kararlaştırılan hükümlere uymak durumundadırlar. Bu bağlamda, anılan düzenlemeler karşısında ahde vefa ilkesi gereğince davalı yüklenicinin bununla bağlı olacağı açıktır. Bu düzenleme mülga 818 sayılı BK"nın 99. maddesinde düzenlenen sorumsuzluk kaydıdır. Sorumsuzluk kaydı hile veya ağır kusurun varlığı halinde hükümsüz olup, hafif kusur halinde geçerlidir. Dairemizin ve Yargıtay"ın uygulamaları da bu doğrultudadır. Somut olayda, davacının hile ve ağır kusuru kanıtlanamadığından taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca davalı yüklenicinin sorumluluğuna ilişkin düzenleme geçerli olacaktır.
Diğer taraftan, sözleşmenin 50. maddesinin 2 numaralı fıkrasında “Yüklenici tarafından kaldırılacak tesisat için İdare tarafından yükleniciye tebligat yapılacak ve o da gerek Yapı Denetim Görevlilerini ve gerek tesisin sahibini haberdar ederek nihai muvafakatlarından sonra bu işe geçecektir.” şeklinde bir düzenleme var ise de, bahse konu düzenleme davacı idare aleyhine yorumlanamayacağı gibi yüklenicinin mülga 818 sayılı BK’nın 357. maddesi uyarınca aydınlatma yükümlülüğünü de ortadan kaldırmaz. Yüklenicinin de işe başlarken veya işin devamı sırasında idareyi uyararak, kendisine alt yapı tesisleri ile ilgili olarak gerekli bilgi ve belgeleri isteyip buna göre işe başlaması zorunluluk arz etmektedir. Bu nedenle, mahkemece davalının tam kusurlu olduğu kabul edilerek ödenen bedelin hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde olmamış, kararın açıklanan nedenlerle bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazların kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 09.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.