Esas No: 2019/628
Karar No: 2019/2971
Karar Tarihi: 07.02.2019
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/628 Esas 2019/2971 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, dava ve birleşen dava dilekçelerinde, 1997/Ağustos-22/06/2009 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz olarak çalıştığını, aylık ücretinin 7000 TL olduğunu ancak bordroda 3.500,00 TL gösterildiğini, elden ödenmesi gereken 2008 Ocak-2009 Haziran dönemi ücretlerinin ödenmediğini bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek ücret, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacının işveren vekili sıfatıyla üst düzey operasyon müdürü olarak çalıştığını, 24/06/2009 tarihinde kıdem tazminatı dahil toplam 40.000 TL ödeme yapıldığını, ödemeye dair makbuz ve başka bir alacağı olmadığına dair ibraname verdiğini, net ücretinin 3.574,00 TL olduğunu, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Mahkeme"nin ... Esas sayılı kararının davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.10.2014 tarihli kararı ile bozulduğu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.10.2014 tarihli bozma kararında, taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunduğu, 24.06.2009 tarihli ibraname mevcut olup söz konusu ibranameye karşı davacıdan diyecekleri sorulmadan ve mahkemece bir değerlendirmeye tabi tutulmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğu ve taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal ücret araştırmaları ve davacının beyanına itibar edilerek aylık net 7000 TL ücret aldığı kabul edilerek hesaplama yapılmış olup davalı işyerinde gemi ve havayolu bölümünün müdürü olarak çalışan davacının emsal ücret araştırmasında uzak yol kaptanı olarak çalıştığının belirtilmesinin isabetli olmadığı, davalı firmanın faaliyet alanı, davacının yaptığı iş ve hizmet süresi belirtilerek ilgili meslek kuruluşlarından araştırma yapılarak davacının ücret seviyesinin belirlenmesi gerektiği, davacının yaptığı işle ilgisi bulunmayan şekilde emsal araştırması yapılmasının ve yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğunun açıklandığı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.10.2014 tarihli bozma kararından sonra Mahkeme"nin ... Esas ile sayı alan dosyanın yargılamasında, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.10.2014 tarihli bozma kararı yöntem ve yasaya uygun bulunarak uyulmasına karar verildiği, bozma sonrası verilen Mahkeme"nin ... Esas sayılı kararının davalı vekillerin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarihli kararı ile bozulduğu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 15.12.2016 tarihli bozma kararında, "Anayasa’nın 138. ve 141. maddelerine göre Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanması gerekmektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlandığı, hukukî dinlenilme hakkının Anayasa"nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olduğu," Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup,bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermekte olduğunu, Mahkemelerin kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduğunu ve eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâli olduğunu, HMK.’un 297. maddesinde de verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmış olduğunu, kararın gerekçesinde maddi olayın saptanması, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmesi, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmesi, hukuk kuralları somut olaya uygulanması ve sonunda hüküm kurulması gerektiğini, maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantının da ancak bu şekilde kurulabileceği, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacağı belirtilmiş ve somut uyuşmazlıkta, 9. Hukuk Dairemisinin ... Esas sayılı bozma ilamında dosyadaki ibranamenin bir değerlendirmeye tabi tutulması ve davacının işi doğru belirtilerek yapılacak emsal ücret araştırması yapılmak sureti ile ücretinin tespiti gerektiğinin belirtilmiş olduğu ve Mahkememizin bu karara uymuş olduğu ancak, Mahkeme kararında ibraname hakkında nasıl bir değerlendirme yapıldığı, neden kabul edilmediği, ücret miktarının neden bu şekilde kabul edildiği, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarının nasıl değerlendirildiğinin açıklanmadığı ve açıklandığı şekilde kararın gerekçelendirilmemiş olduğu ve Mahkemenin "gerekçesinin" Anayasa ve Yasanın anladığı ve amaçladığı anlamda gerekçe olmadığı ve kararın açıklandığı şekilde gerekçelendirilmediği açıklanmış ve bu durumun adil yargılanma hakkının ihlali olduğu" yönünde gerekçe bulunduğu, bu bozma ilamına uyulduğu, sonrasında yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında davacının davalı işyerinde iddia edilen tarihler arasında üst düzey yönetici olarak çalıştığı hususunda anlaşmazlık bulunmadığı, davalı işyerinin işten ayrıldıktan sonra davacıya ödemeler yaptığı, davacının iş aktinin sona erdiği 23.06.2009 tarihinden sonra, 24.06.2009 tarihinde ibraname düzenlendiğinin ve ibranamede davacının istifa ederek ayrılmasına karşın işveren tarafından kıdem tazminatının ödendiğinin belirtildiği, ibranamede davacının hizmet akti nedeni ile yaptığı çalışmaları nedeni ile doğmuş olan ücret ve benzeri para ile ölçülebilir sosyal hakları ve kıdem tazminatının tamamını aldığının ve başkaca hiç bir hak ve alacağı kalmamış olması nedeni ile davalıyı gayri kabili rücu olarak ibra ettiğinin belirtildiği ve de davacının çalışma süresine ait ücret ve benzeri hiç bir alacağı bulunmadığı, işyerinden istifa sureti ile ayrılmasına karşın davalı işverenin kıdem tazminatının tamamını ödediğini ve bu nedenle bundan böyle herhangi bir nam altında hiç bir alacak ve hak talep etmeyeceğinin ve kıdeme esas hizmet süresi dahil olmak üzere fazlaya ilişkin hakkı bulunmadığını ve böylelikle doğmuş ve doğabilecek hak ve alacaklarından feragat ettiğini, hiç bir nam altında başkaca hiç bir dava açmayacağına ve ibranameyi kendi rızası ile kabul ederek imzaladığını belirttiği, 24.06.2009 tarihli banka dekontu ile davalının davacıya kıdem tazminatı ödemesi olarak 40.000.TL ödeme yaptığı, ibranamenin davacının iş ilişkisinin sona ermesinden sonra düzenlendiği, ibranamede düzenleme tarihi bulunduğu, ibranamede hizmet akti nedeni ile yaptığı çalışmaları nedeni ile doğmuş bulunan ücret ve benzeri para ile ölçülebilen sosyal hakları ve kıdem tazminatının tamanının alındığı ve başkaca hiç bir hak ve alacağının kalmamış olması sebebi ile davacının davalıyı ibra ettiğinin belirtildiği, bu davaya konu alacakların yıllık izin ücreti alacağı, elden ödenmekte olan ücret alacağı ve bayram ve genel tatil çalışma ücreti alacağı olduğu, ibranamede ücret alacağı,yıllık izin ücreti alacağı,ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti alacaklarının ibranamede yer almadığı, davacının 2008 Ocak-2009 Haziran dönemi elden ödenen ücret alacaklarının ödenmediği iddia edilmekte olup ibranamede davacının yaptığı çalışmaları sebebi ile doğmuş olan ücret alacağı olarak belirtilmiş olup davacının aylık ücretinin net 7000 TL olduğu ve 3500 TL sinin banka kanalı ile kalanının elden ödendiği iddia edilmekte olup bu ücretin elden ödenmekte olan kısmının 2008 Ocak-2009 Haziran döneminde ödenmediğinin iddia edildiği, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kararlarında ibranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği, ibranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmayacağı, savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmesi gerektiği ve bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebileceği ve bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebileceği, aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabileceğinin belirtildiği, ibranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmayacağı, davacının aylık ücretinin net 7000 TL olduğu davacı tarafça iddia edilmiş ve davalı taraf ise davacının aylık ücretinin 3574 TL olduğunu savunmuş, bozma kararından sonra yapılan emsal ücret araştırma yazı cevapları, davacının yaptığı iş ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının son aylık ücretinin brüt 9684,21 TL olduğu tespitinin yerinde olduğu anlaşılmış ve davacının 13.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda hesap edilen net 7700 TL ücret alacağı, net 13.333 TL yıllık izin ücreti alacağı ve net 1070,88 TL resmi tatil alacağının davalıdan alınmasına ve bilirkişi tarafından hesap edilen resmi tatil alacağından 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasının yerinde olacağı kabul edilerek hüküm kurulması yoluna gidildiği, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ... Esas sayılı kararının ""Somut uyuşmazlıkta, aylık ücret meblağı bakımından, Mahkeme gerekçesinde davacının son brüt ücreti 9684,21 TL olarak belirtilmiş ise de Mahkeme gerekçesinde, hükme esas alındığı açıkça belirtilen 13/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda esas alınan ücret net 5000 TL, bunun brütü ise 6984,21 TL olup, Mahkeme gerekçesinde 9 ve 6 rakamlarının yer değiştirmesi mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olup bozma nedeni yapılmamıştır. Ayrıca, asıl davanın tarihinin 02/03/2010 yerine gerekçeli karar başlığında 19/01/2017 olarak yazılması da mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olup bozma nedeni yapılmamıştır. Mahkeme gerekçesinde açıkça 13/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda esas alınan net 5000 TL ücrete göre hesaplanan 7700 TL ücret alacağının kabul edildiği belirtilmesine rağmen, hüküm kısımında 7000 TL net ücreti esas alarak hesaplama yapan 16/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan ücret alacağına göre hüküm kurulması hatalıdır. 13/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda esas alınan net 5000 TL aylık ücret kabulü, dosya kapsamındaki delillerle uyumlu olup yerindedir. Net 5000 TL aylık ücret miktarına göre hesaplanan ücret alacağı göz önüne alınarak hüküm kurulmalıdır. Ücret alacağı bakımından, hesaplaması fiilen hükme esas alınan 16/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda birleşen ek dava zamanaşımına uğramayan 16799,99 TL ücret alacağına asıl dava dilekçesinde talep edilen 500 TL eklendiğinde davacının toplam alacağı 17299,99 TL etmekte iken 17099,99 TL ücret alacağına hükmedilmesi, kabule göre, hatalıdır. Dosyada 2 adet 24/06/2009 tarihli ibraname mevcuttur. Bunlardan birinin başlığı "İbraname", diğerinin başlığı ise "Makbuz ve ibraname" şeklindedir. "Makbuz ve ibraname" başlıklı olup 40000 TL kıdem tazminatından bahseden 24/06/2009 tarihli ibraname Mahkeme tarafından değerlendirilmiştir. Ancak, Mahkeme gerekçesinde “İbraname” başlıklı 24/06/2009 tarihli ibraname değerlendirilmemiştir. Dosyada mevcut “İbraname” başlıklı 24/06/2009 tarihli ibraname de önceki bozma ilamları kapsamında değerlendirilmelidir."" yönünde bozma gerekçesi içerdiği, bozma sonrasında yeniden yargılama yapıldığı, Mahkememizin yeniden yapılan yargılama neticesinde bozma gerekçeleri değerlendirilerek başka bir araştırmaya gerek olmaksızın önceki tüm bozma ilamlarında değinildiği gibi dosyada taraflar arasında düzenlenmiş makbuz ve ibraname başlıklı 24.06.2009 tarihli ibranamenin ayrıntılı olarak değerlendirildiği, ibraname içeriğinde "davacı tarafından davalı yeni Antalya Transport Tic A.Ş. tarafına 40.000 TL kıdem tazminatı banka hesabına havale edilecek olup başkaca hiçbir hak ve alacağın kalmamış olması nedeni ile işverenin yeni Antalya Transport ve Tic. A.Ş.yi gayri kabili rücu olarak ibra ederim. Bu nedenle bundan böyle herhangi bir nam altında hiçbir hak ve alacak talep etmeyeceğimi kıdeme esas hizmet süresi dahil olmak üzere fazlaya ilişkin hakkımın olmadığını böylelikle doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarımdan feragat ettiğimi hiçbir nam altında başkaca hiçbir dava açmayacağımı, iş bu makbuzu kendi rızam ile kabul ederek imzaladığımı kabul beyan ve taahhüt ederim" şeklinde imzalandığı, yine 24.06.2009 tarihli bu kez ibraname başlıklı belgede yine davacının istifa etmiş olduğu 23.06.2009 tarihine kadar olan süre içinde hizmet akdi nedeni ile yaptığı çalışmalarım nedeni ile doğmuş bulunan ücret vb para ile ölçülebilir sosyal haklarımın ve kıdem tazminatımın tamamını almış bulunduğumdan işvereni gayri kabili rücu olarak ibra ettiğini, İkinci paragrafında ise aynı zamanda çalışma süreme ait ücret vb hiçbir alacağım bulunmamakla birlikte işveren tarafından kıdem tazminatının tamamının da ödendiğini, başka hiçbir alacağının kalmadığını, yine başka bir dava açmayacağını kabul ederek imzaladığı, söz konusu belgenin imzalanma tarihi itibarı ile taraflar arasındaki bu ilişkinin anılan dönem itibarı ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca değerlendirilmesi gerekli olup anılan ibranamenin iş akdinin feshinden sonra düzenlenmiş olup bu itibarla geçerliliği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmayıp sadece irdelenmesi gereken hususun Borçlar Kanunu irade fesadını düzenleyen 23 ve 31. md yönünden bir irade fesadının bulunup bulunmadığı yine aşırı yararlanma gabin ölçütünün ibra sözleşmesinin geçerliliği konusunda değerlendirilmesi gerekli olup bu genel ilkeler ışığında anılan ibraname değerlendirildiğinde davacının anılan dönem itibarı ile davalı şirketin aynı zamanda ortağı üst düzey yöneticisi olduğu bu itibarla kendi konumu itibarı ile iş yerinden ayrılırken haklarını bilecek durumda baskı altında herhangi bir şekilde ibraname imzalamasının kendisinden beklenemeyeceği kaldı ki 24.06.2009 tarihli ibraname başlıklı belgede çalıştığı döneme ilişkin ücret ve benzeri para ile ölçülebilir sosyal haklarının ve kıdem tazminatının tamamını aldığını ifade ettiği, yine düzenlenen diğer ibranamede 40.000 TL lik ödeme gerçekleştirileceği belirtilip 40.000 TL nin yine dosyaya sunulan 24.06.2009 tarihli garanti bankasına ait dekont örneği ile ödendiği konusunda yine taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmayıp belgelere eklenen kıdem tazminat hesaplamasına ilişkin makbuz örneğinde ise davacının brüt maaşının 2260,05 TL olarak tespit edilip buna göre hizmet süresinin 11 yıl 10 ay 22 gün olarak hesaplanıp toplam ödenmesi gereken tutarın 26718,87 TL olarak hesaplandığı buna karşın kendisine 40.000 TL lik ödeme gerçekleştirildiği, her ne kadar yargılama esnasında gerek mahkemenin kabulü gerek Yargıtay denetiminden geçmek sureti ile kesinleşen ücret miktarına göre davacının net maaşı 5000 TL olarak belirlenmiş ise de iş akdinin fesih tarihi itibarı ile kıdem tazminat tavan ücretinin 2365,16 TL olduğu göz önüne alındığında kıdem tazminatının maksimum bu miktar üzerinden hesaplanması halinde davacının isteyebileceği maksimum kıdem tazminat tutarının yaklaşık 27900 TL civarında olduğu göz önüne alınır ise herhalukarda davacının kıdem tazminatına ilaveten 12.000 TL üzerinde bir ödemeyi de aldığı, bu şekilde dosya içeriğinde yapılan araştırma içeriklerine göre davacının ücretinin 5000 TL olarak hesaplandığı şekilde neticeten 7000 TL civarında ücret 10.000 TL civarında yıllık izin ve 1000 TL civarında resmi tatil alacaklarının bulunduğu dolayısı ile kıdem tazminatına ilaveten talep edebileceği miktarın 18-19.000 TL civarında bir alacağının bulunduğu tespit edilmiş olup davacının yapmış olduğu ibraname ile bu paranın kaydadeğer bir kısmını peşinen almış olduğu dolayısı ile dava açma ve diğer yükümlülüklerden de kurtulduğu göz önüne alındığında davacının anılan ibraname ile herhangi bir şekilde hak zayinin söz konusu olmadığı , gerek vasıf itibarı ile gerek içerik itibarı ile anılan ibranameye itibar edilmesi gerektiği herhangi bir şekilde irade fesadına uğrayan bir durum olmadığı gibi aşırı yararlanma şeklinde bir gabin durumu da söz konusu olmadığı, bu itibarla davacının söz konusu alacaklarını aldığı halde tekrar dava açmak sureti ile objektif dürüstlük kurallarına da uymadığı tespit edilmekle netice itibarı ile ibranamenin geçerli olduğu kabul edilerek davacının davasının gerek mevcut gerek birleşen dosya yönünden reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
Somut uyuşmazlıkta, ibranameler mevcut olmasa idi davacı lehine en son bozma ilamına göre hükmedilecek toplam miktar net 1.070,88 TL’den 1/3 indirim yapılarak bulunan 713,92 TL ulusal bayram genel tatil ücreti, net 13.333,33 TL. yıllık izin ücreti, net 7700 TL. ücret alacağı olmak üzere toplam net 21.747,25 TL’dır.
Dosya kapsamından, davalının davacıya 40.000 TL. ödeme yaptığı, bunun içinde kıdem tazminatı tavanı olan 2260,05 TL. üzerinden hesapladığı net 26.718,87 TL. kıdem tazminatı bulunduğu, bu miktardaki kıdem tazminatı 40.000 TL"den düşülünce davacıya sair hakları için net 13281,13 TL. ödendiği anlaşılmaktadır.
Davacının tespit edilen toplam alacağı 21.747,25 TL"ndan ödenen 13.281,13 TL. düşüldüğünde eksik ödenen miktar net 8.466,14 TL. olmaktadır.
Davacıya ödenen miktar ile ödenmesi gereken miktar arasındaki net 8.466,14 TL. tutarındaki açık fark nedeni ile Mahkeme"nin "... kıdem tazminatına ilaveten talep edebileceği miktarın 18-19.000 TL. civarında bir alacağının bulunduğu tespit edilmiş olup davacının yapmış olduğu ibraname ile bu paranın kaydadeğer bir kısmını peşinen almış olduğu dolayısı ile dava açma ve diğer yükümlülüklerden de kurtulduğu göz önüne alındığında davacının anılan ibraname ile herhangi bir şekilde hak zayinin söz konusu olmadığı, gerek vasıf itibarı ile gerek içerik itibarı ile anılan ibranameye itibar edilmesi gerektiği herhangi bir şekilde irade fesadına uğrayan bir durum olmadığı gibi aşırı yararlanma şeklinde bir gabin durumu da söz konusu olmadığı, bu itibarla davacının söz konusu alacaklarını aldığı halde tekrar dava açmak sureti ile objektif dürüstlük kurallarına da uymadığı ..." yönündeki gerekçesi hatalıdır.
Mahkeme tarafından yapılacak iş, davalı tarafından ödenen 40.000 TL’sından, kıdem tazminatına göre hesaplanarak ödenen net 26.718,87 TL. düşüldüğünde artan miktarı davacının eldeki dava konusu ücret, yıllık izin ücreti ve ulusal bayram genel taitl ücreti alacaklarından sırasıyla mahsup ederek bakiyesini hüküm altına almaktır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine. 07/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.