14. Hukuk Dairesi 2013/1523 E. , 2013/3070 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.05.2007 gününde verilen dilekçe ile yola elatmanın önlenmesi, komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi, kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Dava, yola elatmanın önlenmesi, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, davacının evine ve yola yapılan elatmanın önlenmesine ve inşaatın davacının evine bakan kuzey kısmının ve yola tecavüzlü olan kısmının kaline karar verilmiştir
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
1-Mahkemece davaya konu inşaat temelinin yola tecavüzlü olarak yapıldığı doğru olarak tespit edilmiş olduğundan davalıların yola vaki elatmalarının önlenmesine, yapılan inşaatın yola tecavüzlü olan kısmının kal"ine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince: davacı, davalıların birlikte hareket ederek ilerde yapılacak evin temelinin inşaatına başladıklarını, kadastrol yola tecavüzlü olarak inşa edilen ev temelinin aynı zamanda davacı parseli sınırına bitişik yapıldığını, bu inşaat temeli nedeniyle evinin cephesinin kapanacağını belirterek, yola tecavüzlü olarak, aynı zamanda da 122 ada 3 parsel sayılı taşınmazının sınırına bitişik vaziyette yapılan inşaat temelinin kal"ini talep etmiştir. Hükme esas alınan 29.03.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre dava konusu inşaat temelinin mevcut haliyle davacının evinin görüş ve manzarasını engellemediği, inşaatın devam etmesi ve yükseltilmesi halinde davacının evinin cephesini kapatacağı belirlenmiştir. 13.03.2012 tarihinde icra edilen keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ... inşaatın yapılış amacını bilmediğini ve inşaatın bir süredir keşif gününde olduğu vaziyette bulunduğunu beyan etmiştir. O halde inşaatın yükseltilip yükseltilmeyeceği bilinmemektedir. İnşaat temelinin davacı parseline hali hazırdaki durumu itibari ile zarar vermediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu temelin kaldırılmasına ilişkin talebin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.