Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği ileride borçluya düşeceği varsayılan taşınmazlar üzerine haciz konulmuştur. Hacze konu taşınmazlar haciz tarihinde üçüncü kişiler adına kayıtlı olup, borçlunun başvurusu bu haczin kaldırılması talebine ilişkindir.
Bilindiği üzere, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi, "tapu kütüğüne" şerh edilmiş olsa dahi, bu kişi adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe mülkiyetin intikalini sağlamaz. Tapu Kanunu"nun 26.maddesi uyarınca siciline şerh verilen satış vaadi sözleşmesi, (5) yıl süre ile üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. HGK.nun 1.11.2000 tarih ve 2000/1-1331 sayılı kararında da benimsendiği üzere, Noterlik Kanunu"nun 44.maddesinin B bendi mucibinde, noterler tarafından tanzim edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri de taraflardan biri isterse gayrimenkul siciline şerh verilir. Şerhten itibaren 5 yıl içinde satış yapılmazsa veya irtifa hakkı tesis ve tapuya tescil edilmezse, iş bu şerh, tapu sicil muhafızı veya memuru tarafından re"sen terkin olunur. Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Somut olayda borçlu ile üçüncü kişiler arasında düzenlenen Altındağ 5.Noterliğinin 21.12.2004 tarih ve 29184 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve kat karşılğı inşaat sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmediği gibi, mülkiyetin intikalini teminen herhangi bir işlem yapıldığı da iddia ve ispat edilmemiştir.
İcra takibinin sürdürülmesi sırasında taşınmazların haczedilebilmesi için, bunların haciz tarihinde takip borçlusunun adına tapuda kayıtlı olması zorunludur. İcra müdürü, bu saptamayı yaptığı takdirde taşınmazı haczedebilir.(HGK.nun 7.4.2004 tarih ve 2004/12-210 E. - 2004/208 K.) İcra müdürünün anılan kurala aykırı işlemi, tapu kaydının niteliği gözetildiğinde, İİK.nun 16/2.maddesi gereğince süresiz şikayete tabidir.
Somut olayda, haciz tarihinde taşınmazın üçüncü kişiler adına kayıtlı olduğu hususu tartışmasızdır. Borçlu adına tapuda kayıtlı bir taşınmaz bulunmadığından ve arsa üzerine yapılan binanın arza tabi olması nedeniyle menkul hükmünde haciz işlemi yapılamayacağından, inşaat sözleşmesinin icrasına bağlı olarak ileride doğması muhtemel haklar için haciz işlemi uygulanması da usulsüz bulunduğundan, sözü edilen haciz işleminin usulsüz olduğuna ilişkin olarak borçlunun şikayette hukuki yararı vardır.(Dairemizin süreklilik kazanan içtihatları da bu yöndedir. Y.12.H.D.nin 2000/19744-20601 sayılı kararı) Bu nedenle mahkemece istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 11/10/2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi. Üye M.L.T. ve Y.Z.A."un karşı oy yazısı:
Şikayetçi borçlu vekili, müvekkili Hulusi Akyol ile üçüncü şahıslar arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin icrasına bağlı olarak, halen 3.kişiler adına tapuda kayıtlı olan taşınmaz üzerine usulsüz olarak konulan haczin kaldırılmasını istemiş, icra mahkemesince borcunu ödemeyen borçlunun talebi ile haczin kaldırılmayacağı, bu konuda dava açma hakkının arsa sahibi olan 3.kişilere ait olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, borçlu H.A. ile arsa sahibi üçüncü kişiler arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış ise de, anılan sözleşmenin gerekleri henüz yerine getirilmediğinden taşınmazın halen tapuda 3.kişiler A.Ç. ve H.A. adlarına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda borçlu H.A."un borcundan dolayı, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince halen tapuda 3.kişiler adına kayıtlı taşınmaz üzerine haciz konulması usulsüz ise de, bu konuda şikayette bulunma hakkı doğrudan taşınmazın tapuda maliki bulunan 3.kişilere aittir. Borçlu H.A."un korunmaya değer hukuki yararı bulunmadığından, kendi borcundan dolayı tapuda maliki olmadığı taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılmasını talep etme hakkı da yoktur. Bir başka değişle bu konuda aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararı yerinde olup, onanması gerektiği görüşündeyiz.