Hukuk Genel Kurulu 2017/705 E. , 2017/832 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kıymet takdirine itiraz ve haczedilmezlik” şikayeti nedeniyle yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince haczin kaldırılması yönünden şikayetin kabulüne, kıymet takdirine itiraz yönünden ise yetkisizliğe dair verilen 06.11.2013 gün ve 2013/29 E., 2013/957 K. sayılı kararın temyiz incelemesinin şikayet olunan alacaklı .... vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 23.01.2014 gün ve 2013/35295 E., 2014/1595 K. sayılı kararı ile;
"...3213 Sayılı Maden Kanunu"nun 27. maddesinde; "İşletme izni devredilemez. İşletme ruhsatı bir bütün olarak ve yönetmelikte belirtilecek esaslar çerçevesinde devredilebilir." Aynı Kanun"un 39.maddesinde; "Madenlerden çıkarılan cevherler, arama, (... ) ve işletme ruhsat sahibinin Genel Müdürlüğe yazılı müracaatları üzerine bildirildiği şahıslara kabzedilmeksizin rehnedilebilir. Bu durum maden siciline kaydedilir. Bu kabil cevherlerin rehin süresi içinde satışı, rehin alan şahısların yazılı muvafakatı ile mümkündür. Rehinle ilgili sicilin nasıl tutulacağı ve diğer işlemler, yönetmelikte belirtilir." Aynı Kanun"un 43. maddesinde ise; "İpoteğin vadesi sonunda veya alacağın muacceliyet kesbetmiş olması halinde alacaklı alacağının tahsili için ipoteğin taalluk ettiği maden ( ... ) işletme ruhsatını genel hükümler dairesinde sattırabilir.
Maden ( ... )işletme ruhsatını iktisap etmek isteyen talibin bu hakkın iktisabı için aranan kanuni şartları haiz olması lazımdır. Talip bu şartları haiz bulunduğunu, Bakanlıktan alacağı vesika ile ispat eder. İcra dairesi bu vesikayı ibraz etmiş olan talipler arasında satışı yapar. Satışın neticesi icra dairesi tarafından Bakanlığa bildirilir. Keyfiyet madenin sicil kütüğüne şerh ve ipotek kaydı terkin edilir. Devir muamelesi bu surette tekemmül eder" düzenlemelerine yer verilmiştir.
3213 Sayılı Maden Kanunu"nun 40. maddesinde; "Madenin işletilmesinde, gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları, madenin çıkarılması, temizlenmesi, izalesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve (1) senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz konulamaz. Ancak, işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1. fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine konulabilir" hükmü öngörülmüştür.
Maden Kanununda maden işletme ruhsatının haczedilemeyeceğine dair bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, aksine yukarıdaki yasa maddelerine göre, maden işletme ruhsatının devredilebileceği, ipotek edilebileceği, icra dairesince satışının yapılabileceği gözetildiğinde, işletme ruhsatı üzerine de haciz konulabilir. Ancak işletme hakkı ile bütünlük teşkil eden tesis, vasıta, alet ve malzemenin münferiden haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü"ne müzekkere yazılarak borçlunun maden işletme ruhsatına ve işletmenin tamamına haciz konulduğu anlaşılmaktadır. Borçlunun talebi ruhsat üzerine haciz konulamayacağına ilişkin olup, ruhsatla ilgili Maden Kanunu"nun 40. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece istemin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile haczin kaldırılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir..."
gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Şikâyetçi borçlu vekili müvekkili aleyhine yürütülen icra takibinde İcra Dairesince maden işletme ruhsatının haczine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca haczedilen bir kısım malların kıymet takdirlerinin piyasa değerlerinin çok altında bulunduğunu ileri sürerek maden işletme ruhsatı üzerindeki haczin kaldırılması ve haczedilen kromların yeniden kıymet takdirinin yapılmasını istemiştir.
Şikâyet olunan alacaklı .... vekili isteminin reddini savunmuştur.
Mahkemece maden işletme ruhsatının haczedilemeyeceği gerekçesi ile haczin kaldırılmasına, kıymet takdirine itirazlar yönünden ise mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.
Şikâyet olunan alacaklı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, aynı kararda yetkisizlik ile sonuçlanan kıymet takdirine itiraz istemleri yönünden verilen yetkisizlik kararının temyiz incelemesi ile kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığı belirtilmekle yetinilmiştir.
Direnme kararı şikâyet olunan Yapı ve Kredi Bankası vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; maden işletme ruhsatının haczedilip haczedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce Yerel Mahkemenin direnme kararında “Kıymet takdirine yönelik itiraz bakımından anılan hüküm Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 23.01.2014 tarih ve 2013/35295 esas, 2014/1595 sayılı kararı ile kesinleşmiş olmakla bu konuda karar ittihazına yer olmadığına” şeklince karar verilmesinin usule aykırılık teşkil edip etmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme içermektedir.
Aynı Kanun’un “Hükmün Yazılması” başlıklı 298. maddesinde ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm HMK" nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2014 gün, 2013/9-1989 E., 2014/657 K.; 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E., 2011/604 K.; 10.10.2012 gün 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu nedenle mahkemenin direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar tesis etmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca mahkemenin HMK" nın 297. maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Şikayet olunan alacaklı .... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usulî nedenlerden dolayı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.