Esas No: 2021/5758
Karar No: 2022/2082
Karar Tarihi: 18.04.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/5758 Esas 2022/2082 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/5758 E. , 2022/2082 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.02.2020 tarih ve 2019/419 - 2020/94 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme,
.., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik katılan TBMM ve T.C. ... vekilinin istinaf taleplerinin 5271 sayılı CMK'nun 279/1-b maddesi uyarınca reddi kararına karşı yapılan itiraz başvurusunun reddine ilişkin Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 04.01.2021 tarih ve 2020/96 Değişik İş sayılı kararı,
2 – Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında; 5237 sayılı TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, 5237 sayılı TCK'nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet hükümlerine yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi,
3 - Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında; 5237 sayılı TCK'nın 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, 5237 sayılı TCK'nın 39/1-2-c, 62, 53, 58/9, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet hükümlerine yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi,
4 – a) Sanıklar ..., ..., ...
Aysalar, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında; Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs
etme suçundan TCK'nın 30/3, 24/1-4, 5271 sayılı CMK'nın 223/3-d maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi,
b) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında; Anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme suçundan TCK'nın 30/3, 28, 5271 sayılı CMK'nın 223/3-d maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi,
Temyiz edenler : Sanıklar ... ve ... ile müdafiileri, sanık ...’ın annesi ve müdafii, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...
ve ... müdafiileri, katılanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekilleri, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı
Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararların niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi.
Duruşmalı inceleme istemlerinin, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, ilk derece mahkemesinde savunmaya yeterli süre ve kolaylık sağlanarak bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf aşaması ve temyiz denetiminde de yazılı savunmanın sınırsız şekilde kullanılabilme olanağının bulunması karşısında, savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında TCK’nın 170/1-c maddesinde belirtilen ‘’genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması’’ suçundan kamu davası açıldığı halde hüküm kurulmadığı görülmüş ise de; dava zamanaşımı süresince her zaman bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
I) Katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin sanıklar sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,
..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden verilen beraat hükümlerine yönelik başvularının incelenmesinde;
Bölge adliye mahkemesinin, sanıklara atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçu açısından katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının nitelikleri itibarıyla suçtan doğrudan zarar görmemeleri nedeniyle davaya katılmalarına imkan bulunmadığından CMK'nın 279/1-b maddesi uyarınca verdiği istinaf başvurusunun reddine dair karar, anılan maddenin son cümlesine göre itiraza tabi olup temyizi mümkün olmadığından, itiraz merciince de bu hususta bir karar verilmiş bulunduğundan temyiz incelemesine yer olmadığına, dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,
II) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan verilen mahkumiyet kararları ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlara yönelik bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Adı geçen sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince verilen hükümlere yönelik ilk derece Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe istinaf başvurusunda bulunulmadığının anlaşılması karşısında; bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının sanıklarla ilgili verilen mahkumiyet ve ceza verilmesine yer olmadığına dair bölge adliye mahkemesince verilen esastan reddine dair kararlara yönelik temyiz yoluna başvuru hakkı olmadığından temyiz taleplerinin REDDİNE,
III) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekilleri ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında sanıklar müdafileri ve katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin, sanıklar ... ve ... hakkında katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti
... vekilleri ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin olarak ilk derece mahkemesince verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlara yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının CMK'nın 286/2-h maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan anılan suçlar yönünden temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
IV) Sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme suçundan verilen mahkumiyet hükmü yönünden sanıklar ve müdafileri ile katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin, sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen mahkumiyet hükmü yönünden sanığın annesi ve müdafii ile katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen mahkumiyet hükümleri ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme suçundan verilen mahkumiyet hükümleri yönünden sanıklar müdafileri ile katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Ayrıntıları Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22.03.2019 tarih 2018/7103 Esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309.
maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve ... Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1
ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yok ise de, aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK'nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği somut olayda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan cezalandırılmaları imkânı bulunmamaktadır.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B). Fakat Anayasasının 137/3, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/4 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B maddeleri, TCK'nın 30. maddesi bağlamında birlikte değerlendirildiğinde, askeri bir hizmete ilişkin olmak kaydıyla mutlak itaat kuralı gereğince konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesi halinde de hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata kurumunun olaysal olarak değerlendirilmesi ve şartları oluştuğunda uygulanması mümkündür.
BÖLGE ADLİYE VE İLK DERECE MAHKEMELERİNCE SÜBUTU KABUL EDİLEN SOMUT OLAY;
15 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde meydana gelen darbe girişimi kapsamında, Kars ili Sarıkamış ilçesinde bulunan 9. Komando Tugay Komutanlığına bağlı çok sayıda askerin tam teçhizatlı olarak zırhlı araçlar ile ilçe merkezinin muhtelif noktalarında konuşlandığı, kamu kurum ve kuruluşlarına ait binaların kuşatıldığı, Sarıkamış İlçe Emniyet Müdürlüğünün işgal edildiği, bir kısım kamu görevlisini rehin alındığı, ilçe merkezindeki bir kısım yolların ve kavşakların ulaşıma kapatıldığı, sivil araç ve yayaların geçişine engel olunduğu, darbe girişimine tepki gösteren vatandaşların sindirilmesi ve dağıtılması amacıyla havaya ateş açıldığı, söz
konusu eylemlere dahil olan askerlerin bir kısmının 9. Komando Tugayı 1. Komando Taburu 2. ve 3. Komando bölüklerine bağlı askerler olduğu,
Sanık ...'in Sarıkamış 9. Komando Tugay Komutanlığı 1. Komanda Taburu 3. Komanda Bölük Komutanlığı'nda yüzbaşı rütbesiyle bölük komutanı olarak görev yaptığı, olay günü saat 21.30 sıralarında bir başka dosya sanığı olan tabur komutanı Yarbay ...'in sanık ...'i telefonla arayarak askerlerini hazırlaması emrini verdiği, bunun üzerine sanık ...'in bölük Whatsapp grubundan askerlerine operasyon hazırlığı yapılması yönünde emir verdiği ve hazırlanarak kışlaya gittiği, bölükte görevli sanıklar üsteğmen ..., astsubay ..., astsubay ..., astsubay ... ... ve 2. bölük komutan vekili ...'ın da kışlaya gelerek askerlerini içtima alanında topladığı, ...'in sanık ...'i arayarak "askerlerin sırt çantalarını bırakmaları" emrini verdiği, bunun üzerine sanık ...'in emrindeki askerlere sırt çantalarını bırakmaları emrini verdiği, askerlerin çantalarını bırakarak yeniden içtima alanında toplandığı, bu sırada ...'in içtima alanına gelerek subay ve astsubayları yanına çağırdığı, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ... ve ...'ın birlikte ...'in yanına gittikleri, bir süre konuştukları, ...'in sanık ...'e bir kolu tugaya göndermesi, diğer kollar ile ilçe meydanına giderek güvenlik önlemi alması emrini verdiği, akabinde sanık ...'in içtima alanında bulunan askerlere "sıkıyönetim ilan edildiğini, emirlere uymayanların sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanacağını, 2. kolun tugay güvenliğini sağlayacağını, 1, 3. ve 4. kolların kendisi ile birlikte ile birlikte ilçe meydanına giderek burayı kontrol altına alacağını’’ söylediği, tam teçhizatlı olarak kışla nizamiyesindeki zırhlı araçlara binilmesi emrini verdiği, sanık ...'ın içtima alanındaki askerlere "ordu tarafından sıkıyönetim ilan edildiğini, bütün emir komutanın kendisinde olduğunu, hükümet konağına gidileceğini ve içeriye herhangi bir evrak giriş çıkışı olmayacağını, donla girenin donla çıkacağını, polis ve jandarmanın kendi emirlerinde olduğunu, silah kullanma yetkilerinin olduğunu" beyan ettiği, bu sırada sanık uzman çavuş ...'un el kaldırarak sanık ...'a "polisin ve jandarmanın durumunun ne olacağını" sorduğu, bunun üzerine sanık ...'ın "direnen olursa sıkın" dediği, bu sözlerin içtima alanında bulunan bütün askerler tarafından duyulduğu,
Sanık ... ve komutasındaki 1. kol askerlerinin (sanıklar uzman çavuş ..., uzman Çavuş ..., uzman onbaşı ..., uzman onbaşı ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ...) tam teçhizatlı olarak kışla nizamiyesinde bekleyen ...'ın sevk ve idaresindeki Lojistik Destek Taburuna ait zırhlı araca bindikleri, bölük komutanı ...'in araç içerisinde bulunan askerlere "sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini" söylediği, "vatandaşları evlerine dönmeleri konusunda uyarmaları, zorluk çıkaran vatandaşlara karşı gözaltı yapmaları" emrini verdiği, sanık ... ve komutasındaki 3. kol askerlerinin (sanıklar uzman
çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., uzman onbaşı ..., uzman onbaşı ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ...) tam teçhizatlı olarak kışla nizamiyesinde bekleyen zırhlı araca bindikleri, sanık ... ve komutasındaki 4. kol askerlerinin (sanıklar uzman çavuş ..., uzman onbaşı ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ...) tam teçhizatlı olarak kışla nizamiyesinde hazır bekleyen Bayram Yaman'ın sevk ve idaresindeki Lojistik Destek Taburu'na ait zırhlı araca bindikleri, sanıklar ... ve ... ile 2. bölük askerlerinin (sanıklar uzman çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., uzman çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., uzman çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ... ile dava dışı sözleşmeli er ... ... ve sözleşmeli er ...) tam teçhizatlı olarak kışla nizamiyesinde bekleyen 2 ayrı zırhlı araca bindikleri, bu araçlardan birinin Tanju Saka'nın sevk ve idaresindeki Lojistik Destek Taburuna ait araç olduğu, tüm zırhlı araçların 23.15 - 23.30 sıralarında ilçe meydanına intikal ettikleri,
Sanık ...'in araç sürücüsü ...'a "aracı yolu kapatacak şekilde park etmesini" emrettiği, ...'ın da aracı sivil araç ve yayaların geçişini engellemek maksadıyla yolu kapatacak şekilde konumlandırdığı, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'ın askerlere sokağa çıkma yasağı kapsamında çevredeki vatandaşları evlerine göndermeleri ve açık olan iş yerlerini kapattırmaları yönünde emir verdiği, bunun üzerine diğer sanıkların verilen emir doğrultusunda teçhizatlı olarak sivil araç ve yayaların geçişini engelleyecek şekilde ilçe merkezinin muhtelif noktalarında konuşlandıkları, çevredeki vatandaşlara sokağa çıkma yasağı olduğunu söyleyerek evlerine gitmeleri yönünde uyarıda bulundukları, açık olan iş yerlerini kapattırdıkları, bir süre sonra ...'in "4. kol ve 2. bölük askerlerinin kışlaya gidip dinlenmesi, sabah 08.00'de gelerek nöbeti devralması" yönünde emir vermesi üzerine sanık ..., sanık ... ve 4. kol askerleri ile sanık ... ve 2. bölük askerlerinin birlikte kışlaya döndükleri, sanıklar ..., ... ve ...'ın 4. kol ve 2. bölük askerlerini içtima alanında topladığı, ...'in içtima alanındaki askerlere "sıkıyönetim ilan edildiğini, bu sıkıyönetimin hükümet tarafından mı yoksa hükümete karşı olan bir grup tarafından mı yapıldığını şimdilik bilmediklerini, herkesin emirlere riayet etmesi gerektiğini, aksi halde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanabileceklerini" ifade ettiği, bu sırada sanık ... ve 1. kol askerleri ile sanık ... ve 3. kol askerlerinin ilçe meydanında beklemeye devam ettiği, bir süre sonra ilçe merkezinde kalabalık bir grubun toplanmaya başladığı, meydanda bulunan askerlere tepki gösterdikleri, bunun
üzerine ...'in sanık ...'i arayarak derhal meydana kendilerine yardım etmeye gelmelerini emrettiği, bu sırada ilçe meydanından silah sesleri duyulduğu, sanık ...'in yeniden askerleri toplandığı, sanıklar ..., ... ve 4. kol askerleri (sanıklar uzman çavuş ..., uzman onbaşı ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ... ve dava dışı sözleşmeli er ... ...) ile sanık ... ve bir kısım 2. bölük askerlerinin (sanıklar uzman çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., Uzman Çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., sözleşmeli er ..., uzman çavuş ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., uzman çavuş ..., sözleşmeli er ..., Sözleşmeli Er ..., dava dışı sözleşmeli er ...) zırhlı araçlara binerek yeniden ilçe merkezine gittikleri, sanıklar ..., ... ve ...'in kışlada kaldığı, bu sırada ilçe meydanında kalabalık bir grubun bulunduğu ve "asker kışlaya" şeklinde slogan attıkları, ...'in vatandaşlar ile münakaşa ettiği, sanık ...'nın da bu münakaşaya dahil olduğu, bir süre sonra ...'in elindeki HK33 piyade tüfeği ile vatandaşları sindirmek/dağıtmak amacıyla havaya ateş ettiği, diğer askerlere de havaya ateş etmeleri yönünde emir verdiği, bunun üzerine sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'ın da içerisinde olduğu bir kısım askerlerin de piyade tüfekleri ile havaya ateş ettiği, askerler ile vatandaşlar arasında arbede yaşandığı, sanık ...'nın linç edilmekten kurtulmak için ilçe emniyet müdürlüğü binasına sığındığı, vatandaşların baskısı üzerine diğer askerlerin kışlaya doğru çekilmek zorunda kaldıkları, ...'in bir kısım askere nizamiye önünde beklemeleri emrini verdiği anlaşılmıştır.
HUKUKİ AÇIKLAMALAR VE SOMUT OLAY ÇERÇEVESİNDE HÜKÜMLERİN İNCELENMESİ;
Sanıklara müsnet suçların unsurları ve özel görünüm şekilleri, savunmalarında ileri sürülen hukuki kurumlar ile ilgili olarak yapılan açıklamalar, 15 Temmuz 2016 günü ülke genelinde yaşanan olaylar, bölge adliye ve ilk derece mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay çerçevesinde sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesine gelince;
Derece mahkemelerince sübutu kabul edilen olayın, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek amacıyla, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca, işgal ettikleri kamu görevinin verdiği yetkiye istinaden tasarruf etme imkânını haiz bulundukları devlete ait silah ve mühimmatı kullanarak gerçekleştirilen bir silahlı darbe teşebbüsü olduğunda ve bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yoktur. Ancak aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK'nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği
somut olayda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan ve keza aralarında geçitli /müterakki suç ilişkisi nedeniyle aynı Kanunun 314. maddesinde yer alan silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmaları imkânı bulunmadığından;
A) Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme suçundan verilen mahkumiyet hükümleri yönünden yapılan incelemede;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyet kararı verilen sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’ın eylemleri ile Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım suçundan mahkumiyet kararı verilen sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ın eylemlerinin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine uygun yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirmek suretleriyle uygulandığı, verilen mahkumiyet kararlarında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla;
Sanıklar ..., ... ve müdafiileri, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafiileri ile katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle mahkumiyete ilişkin hükümlerin ayrı ayrı ONANMASINA,
B) Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan verilen mahkumiyet hükümleri yönünden yapılan incelemede;
Oluş, iddia, mahkeme kabulü ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında; örgütsel bağları kesin olarak saptanmayan ve olay tarihinde uzman çavuş rütbesi ile görev yapan sanıkların, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduklarının suç işleme karar ve iradesine katıldıklarının da kanıtlanamamış olmasına, atılı suç yönünden eylemlerinin neticenin/somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde faillerle birlikte fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımadığı, bu kapsamda müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulmasını gerektirmeyeceği, ancak zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak değerlendirildiğinde
darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olduğu, bu nedenlerle sübutu kabul edilen eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık ...’ın müdafii ve annesi, sanıklar ..., ... ve ... müdafileri ile katılanlar ... ve Türkiye Cumhuriyeti ... vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükümlerin CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanıklar ..., ..., ... ve ...’ın tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı, mevcut delil durumu ve bozma nedenleri gözetilerek tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.