Esas No: 2021/1661
Karar No: 2021/3532
Karar Tarihi: 10.03.2021
Danıştay 6. Daire 2021/1661 Esas 2021/3532 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/1661
Karar No : 2021/3532
TEMYİZ EDENLER :
1- (DAVALI) … Valiliği
2- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) … İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Rize İli, Çayeli İlçesi, …-… mevkiinde … İnş. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan "… Ruhsat Numaralı Bazalt Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi (24,72 Ha, 395.000 Ton/Yıl) Projesi" ile ilgili olarak Rize Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından verilen … tarih ve E… sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 04/11/2019 tarih ve E:2019/20221, K:2019/10223 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyulmayarak ısrar edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02/11/2020 tarih ve E:2020/2707, K:2020/2024 sayılı kararıyla, ilk derece mahkemesinde ivedi yargılama usulüyle görülen davalarda temyiz üzerine Danıştayca verilecek bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin ısrar hakkının bulunmadığı, Danıştayın temyiz incelemesi sonucunda verdiği kararın kesin olduğu vurgulandıktan sonra, uyuşmazlık hakkında temyiz incelemesi yapmak ve davanın esası hakkında İdare Mahkemesince verilen karara yönelik temyiz isteminin haklı bulunması halinde, kararı bozmakla kalmayıp, İdare Mahkemesi yerine geçerek gerekli inceleme ve tahkikatı yaparak işin esası hakkında, yeniden, kesin olarak, karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 1- Davalı idare tarafından, ÇED Yönetmeliğinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan EK-1 listesinin 27. maddesinin (a) bendinde; "25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı dahil) planlanan açık işletmeler" olarak düzenlendiği, dolayısıyla dava konusu işleme dayanak teşkil eden Yönetmelik hükmünde açıkça "çalışma alanı" ifadesine yer verildiği dikkate alındığında, 25 hektarlık sınırın belirlenmesinde, proje alanı yerine ruhsat alanı esas alınmasının hukuken mümkün olmadığı, çalışma alanı (proje alanı) ile ruhsat sahasının birbirinden farklı kavramlar olduğu ve ÇED Yönetmeliği ile belirlenen eşik değerlerin, ruhsat alanı yerine madencilik faaliyetinin fiili olarak gerçekleştirilmesi planlanan alan büyüklüğünü ifade ettiği, madencilik projelerine esas binlerce hektarlık alanlardan oluşabilen maden ruhsat alanları, madenin türü ve rezerv miktarına göre yüzlerce yıllık üretim potansiyeline sahip alanlar olması nedeniyle tüm ruhsat alanında gerçekleştirilecek madencilik projesinin, sağlıklı ve gerçekçi olarak planlanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle, ruhsat alanının bütününden ziyade çalışma alanı esas alınarak çevresel etki değerlendirilmesi yapılması ve yeni ÇED süreçleri ile önceki değerlendirmeleri kümülatif olarak rezerv edilmesinin çevresel açıdan en sağlıklı yöntem olduğu, ayrıca çalışma yapılacak alana ilişkin işletme izni alınması gerektiği ve işletme izninin, maden mevzuatına göre ÇED Olumlu ve ÇED Gerekli Değildir kararı verilen alana göre verildiği, dolayısıyla ruhsat alanı içerisinde sadece işletme izin alanı sınırları içerisinde faaliyette bulunulmasının zorunlu olduğu, diğer taraftan, 19/04/2019 günlü, 30750 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle ile ilgili maddenin "27- Madencilik projeleri: a) 25 hektar ve üzeri arazi yüzeyinde (Kazı ve döküm alanı dahil) planlanan açık işletmeler" olarak düzenlendiği, bu değişiklikle ÇED yönetmeliği kapsamında madencilik faaliyetlerine uygulanacak yöntemin AB Direktifi ile uyumlu hale getirildiği, sonuç olarak dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, davacının davayı açmakta menfaatinin olmadığı, davanın süresinde açılmadığı, ÇED Yönetmeliğinin Ek-1 listesinde, 25 hektar ve üzeri çalışma alanındaki açık işletmeler için ÇED raporu hazırlanması gerektiğinin düzenlendiği, dolayısıyla ruhsat alanı dikkate alınarak karar verilmesinin hukuka uygun olmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : .Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının, Dairemiz kararında belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Rize İli, Çayeli İlçesi, …-… mevkiinde … İnş. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan "… Ruhsat Numaralı Bazalt Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi (24,72 Ha, 395.000 Ton/Yıl) Projesi" ile ilgili olarak Rize Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından… tarih ve E… sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı verilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmış, 6. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır." hükmüne, 17. maddesinde ise; "Bakanlık, Proje Tanıtım Dosyalarını ek-4’te yer alan kriterler çerçevesinde inceler ve değerlendirir. Bakanlık, bu aşamada gerekli görülmesi halinde Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlardan proje ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir. (2) Bakanlık on beş (15) iş günü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlar. Proje hakkında "ÇED Gereklidir" veya "ÇED Gerekli Değildir" kararını beş (5) iş günü içinde verir, kararı Valiliğe, proje sahibine ve Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara bildirir. Valilik, bu kararı askıda ilan ve internet aracılığıyla halka duyurur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda alıntısına yer verilen Yönetmeliğin EK-1 bölümünde Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesinin 27. maddesinde; "a) 25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı toplamı olarak) açık işletmeler", EK-2 "Seçme, Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesinin 49. maddesinde ise; "a) Madenlerin çıkarılması (Ek-1 listesinde yer almayanlar)" sayılmıştır.
Diğer taraftan, anılan Yönetmeliğin EK-IV bölümünde Proje Tanıtım Dosyasının Hazırlanmasında Esas Alınacak Seçme Eleme Kriterleri belirtilmiş, 1. Projenin Özellikleri kısmında: a) Projenin ve yerin alternatiflerinin (proje teknolojisinin ve proje alanının seçilme nedenlerinin), b) Projenin iş akım şemasının, kapasitesinin, kapladığı alanın, teknolojisinin, çalışacak personel sayısının, c) Doğal kaynakların kullanımının (arazi kullanımı, su kullanımı, kullanılan enerji türü vb.), ç) Atık miktarının (katı, sıvı, gaz ve benzeri) ve atıkların kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerinin, d) Kullanılan teknoloji ve malzemelerden kaynaklanabilecek kaza riskinin, 2. Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri kısmında: a) Mevcut Arazi Kullanımı ve kalitesi (tarım alanı, orman alanı, planlı alan, su yüzeyi ve benzeri), Ek-V’deki Duyarlı Yöreler Listesi dikkate alınarak korunması gereken alanlar, 3. kısmında; Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler ile Notlar ve Kaynakların, Ekler kısmında ise: 1- Proje için seçilen yerin koordinatlarının, 2- Proje alanı ve yakın çevresinin mevcut arazi kullanımını değerlendirmek için; yerleşim alanlarının, ulaşım ağlarının, enerji nakil hatlarının, mevcut tesislerin ve ek-5'de yer alan Duyarlı Yöreler Listesinde belirtilen diğer alanların (proje alanı ve yakın çevresinde bulunması halinde) yerlerine ilişkin verileri gösterir bilgiler 1/25.000 ölçekli halihazır harita (çevre düzeni planı, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, topografik harita) üzerine işlenerek kısaca açıklanmasının, jeoloji haritasının ve depremselliğin belirtilmesi gerektiği şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Öte yandan, 06/11/2010 günlü, 27751 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlıklı 4. maddesinin "İşletme izni: Bir madenin işletmeye alınabilmesi için gerekli olan belgeyi, İşletme ruhsatı: İşletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesini, Maden işletme faaliyetleri: Üretime yönelik hazırlık çalışmaları ve üretim yapılması için gerekli faaliyetleri, Maden işletme projesi: Maden kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere maden ve/veya madene dayalı ürünleri üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğindeki raporu, Madencilik faaliyetleri: Madenlerin aranması, üretilmesi, sevkiyatı, cevher hazırlama ve zenginleştirme, atıkların bertarafı, ruhsat sahasındaki stoklama/depolama işlemleri, maden işletmelerinin kapatılması ve çevre ile uyumlu hale getirilmesi ile ilgili tüm faaliyetler ve bu faaliyetlere yönelik tesislerin yapılmasını...ifade eder." düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ÇED Yönetmeliği'nin Ek-1 listesinin "Madencilik Projeleri" başlıklı 27. maddesinin (a) bendi; "25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı toplamı olarak) açık işletmeler" şeklinde düzenlenmiş iken, 26/05/2017 günlü, 30077 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in 13. maddesi ile EK-1 listesinin "Madencilik Projeleri" başlıklı 27. maddesinin (a) bendi; "Ruhsat alanı büyüklüğüne bakılmaksızın 25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı toplamı olarak) açık işletmeler" şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 14/12/2017 günlü, E:2017/2082 ve 28/02/2018 günlü, E:2017/1907 sayılı kararlarıyla yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verilmiş, bu kararlara karşı yapılan itirazlar ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/05/2018 günlü, YD İtiraz No:2018/177 sayılı ve 19/12/2018 günlü, YD İtiraz No:2018/581 sayılı kararlarıyla reddedilmiştir.
Söz konusu yargı kararının uygulanması amacıyla 14/06/2018 günlü, 30451 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in 1. maddesi ile; 25/11/2014 tarihli ve 29186 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-1 listesinin 27 nci maddesinin (a) bendi, “25 hektar ve üzeri çalışma alanında (Kazı ve döküm alanı dâhil) planlanan açık işletmeler veya bu işletmelere ait “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelere ilave olarak planlanan alan artışları" şeklinde değiştirilmiştir.
Anılan değişikliğin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 26/12/2018 günlü, E:2018/3536 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı idare tarafından itiraz edilmesi üzerine ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/04/2019 günlü, YD İtiraz No: 2019/575 sayılı kararı ile itirazın kabulüne, yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin Daire kararının kaldırılmasına ve dava konusu Yönetmelik kuralına yönelik yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda aktarılan Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğindeki düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; işletme ruhsatının, belli bir alanda yapılacak madencilik faaliyetinin belli bir süre ile yürütülebilmesi için gerekli genel bir izin niteliğinde olduğu, aktif olarak fiilen madencilik faaliyeti gerçekleştirilen alandan daha geniş bir alanı ifade ettiği, bir madenin işletmeye alınabilmesi için gerekli olan işletme izninin ise, işletme ruhsatı verilen sahada fiilen işletilen belli bir alanı kapsadığı, maden işletme projesinin ise; fiilen faaliyet gösterilen alana ilişkin olarak hazırlandığı, belirtilen hukuki duruma göre, işletme ruhsatının genel bir izin niteliği taşımasına karşın, bu izne dayanılarak projelerin fiilen gerçeklestirilmesinin işletme iznine bağlı olduğu ve ancak işletme aşamasında proje bazında çevresel etki değerlendirmesinin gerekeceği, başka bir anlatımla, çevresel etki değerlendirmesi yapılırken, ÇED Yönetmeliğinin yukarıda yer verilen ilgili maddelerinde "çalışma alanı" ifadesine karşılık gelen alanın, madencilik faaliyetinin fiilen gerçekleştirileceği, faaliyet konusu maden işletme projesinin kapsadığı alan olan ''işletme izni verilen alan'' şeklinde değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED Gerekli Değildir kararlarının iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen ÇED Yönetmeliğinin Ek IV'te yer alan unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda, her ne kadar İdare Mahkemesince, ruhsat alanının 25 hektar üzerinde 98,95 hektar olmasına karşın, bu ruhsata bağlı olarak yapılacak dava konusu projenin, eşik değer olan 25 hektardan daha küçük (24,72 hektar) çalışma alanında gerçekleştirileceği dikkate alınarak, dava konusu projenin ÇED sürecine tabi olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş ise de, yukarıda yer verilen açıklamalar ve ÇED Yönetmeliği'nin Ek-1 Listesi'nin 27. maddesinin (a) bendindeki değişiklikler ve bu bentle ilgili açılan davalardaki yargısal süreç dikkate alındığında, ruhsat alanı 25 hektardan büyük olsa dahi, çalışma alanı 25 hektardan küçük olan dava konusu projenin, çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olup olmadığının belirlenmesi için anılan Yönetmeliğin Seçme Eleme Kriterlerinin yer aldığı Ek-IV bölümündeki unsurlar yönünden işin esasının incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü özel ve teknik bilgi gerektirdiğinden, İdare Mahkemesince, tarafların iddiaları, projenin nitelikleri ve uygulanacağı yerin özellikleri (ruhsat alanının bütünüyle ormanlık alan oluşu, kuzeyinde akarsu bulunması vb.) ile proje tanıtım dosyasını hazırlayan uzmanlar dikkate alınmak suretiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 267. maddesiyle bilirkişi sayısı konusundaki sınırlamanın kaldırıldığı gözetilerek, aralarında çevre mühendisi olmak üzere, gerekirse başka dallarda da uzmanlar seçilerek oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle, düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı ile davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 10/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinin birinci fıkrasında; 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alının kararlarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; ikinci fıkrasının (i) bendinde ise, bu davalarda temyiz üzerine, Danıştayın evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar vereceği, aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar vereceği, ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndeceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; ruhsat alanının 25 hektardan fazla olması nedeniyle, projenin ÇED Yönetmeliğinin EK-I listesinde yer alan projeler kapsamında değerlendirilerek ÇED Raporu hazırlatılmak suretiyle ''ÇED Olumlu'' ya da ''ÇED Olumsuz'' kararı alınması gerektiği gerekçesiyle İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının, Dairemizin 04/11/2019 günlü, E:2019/20221, K:2019/10223 sayılı kararıyla, dava konusu projenin ÇED yönetmeliğinin EK-II listesinde sayılan seçme-eleme kriterlerine tabi projelerden olduğu, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle, düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu; İdare Mahkemesince bozma kararına uyulmayarak, temyize konu karar ile dava konusu işlemin ilk karardaki gerekçelerle iptaline karar verildiği; bunun üzerine yapılan başvuru sonucunda ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02/11/2020 günlü, E:2020/2707, K:2020/2024 sayılı kararıyla, 2577 sayılı Kanunun 20/A kapsamındaki ivedi yargılama usulüne tabi işlemlere karşı açılan davalarda, temyiz üzerine Danıştay'ca verilecek bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin ısrar hakkı bulunmadığı, Danıştay'ın temyiz incelemesi sonucunda verdiği kararların kesin olduğu ve uyuşmazlık hakkında temyiz incelemesi yapmak ve davanın esası hakkında İdare Mahkemesince verilen karara karşı yönelik temyiz isteminin haklı bulunması halinde, kararı bozmakla kalmayıp, İdare Mahkemesi yerine geçilerek gerekli inceleme ve tahkikatı yaparak işin esası hakkında yeniden kesin olarak karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesi kapsamındaki ivedi yargılama usulüne tabi işlemlere karşı açılan davalarda, temyiz üzerine Danıştay'ca verilecek bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin ısrar hakkının bulunmadığı, Danıştay'ın temyiz incelemesi sonucunda verdiği kararların kesin olduğu, öte yandan, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının Dairemizin 04/11/2019 günlü, E:2019/20221, K:2019/10223 sayılı kesin kararıyla daha önce bozulmuş olduğu hususları dikkate alındığında, bozma kararımız doğrultusunda yeniden karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, İdare Mahkemesinin … tarihli, E:…, K:… sayılı kararının aynı gerekçelerle yeniden bozulması yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞI OY (XX):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesinin birinci fıkrasında; 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alının kararlarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; ikinci fıkrasının (i) bendinde ise, bu davalarda temyiz üzerine, Danıştayın evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar vereceği, aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar vereceği, ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndeceği ve temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; ruhsat alanının 25 hektardan fazla olması nedeniyle, projenin ÇED Yönetmeliğinin EK-I listesinde yer alan projeler kapsamında değerlendirilerek ÇED Raporu hazırlatılmak suretiyle ''ÇED Olumlu'' ya da ''ÇED Olumsuz'' kararı alınması gerektiği gerekçesiyle İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının, Dairemizin 04/11/2019 günlü, E:2019/20221, K:2019/10223 sayılı kararıyla, dava konusu projenin ÇED yönetmeliğinin EK-II listesinde sayılan seçme-eleme kriterlerine tabi projelerden olduğu, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle, düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu; İdare Mahkemesince bozma kararına uyulmayarak, temyize konu karar ile dava konusu işlemin ilk karardaki gerekçelerle iptaline karar verildiği; bunun üzerine yapılan başvuru sonucunda ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 02/11/2020 günlü, E:2020/2707, K:2020/2024 sayılı kararıyla, 2577 sayılı Kanunun 20/A kapsamındaki ivedi yargılama usulüne tabi işlemlere karşı açılan davalarda, temyiz üzerine Danıştay'ca verilecek bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin ısrar hakkı bulunmadığı, Danıştay'ın temyiz incelemesi sonucunda verdiği kararların kesin olduğu ve uyuşmazlık hakkında temyiz incelemesi yapmak ve davanın esası hakkında İdare Mahkemesince verilen karara karşı yönelik temyiz isteminin haklı bulunması halinde, kararı bozmakla kalmayıp, İdare Mahkemesi yerine geçilerek gerekli inceleme ve tahkikatı yaparak işin esası hakkında yeniden kesin olarak karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, temyiz incelemesi yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın Dairemize gönderilmesine ilişkin kararı gereğince ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A maddesi uyarınca, ivedi yargılama usulüne tabi olan uyuşmazlık hakkında, gerekli inceleme ve tahkikatın temyiz merciince yapılması gerektiğinden, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi suretiyle, düzenlenecek rapor dikkate alınarak, işin esası hakkında Dairemizce karar verilmesi gerektiği görüşü ile temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozularak bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesi yolundaki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.