3. Hukuk Dairesi 2012/20711 E. , 2012/25718 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMES:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL"nin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, davalı belediyeye devredilen Sirkeli Belediyesinin arsa satışı için açtığı ihaleye katılarak davaya konu 503 ada 2 parsel sayılı taşınmazı 4.189 TL bedel karşılığında satın aldığını, ancak ihale bedelinin müvekkili tarafından ödenilmesine rağmen davalı belediyenin taşınmazın mülkiyetini nakletmekten kaçındığını, bilahare davaya konu taşınmazın dava dışı hazineye ait olduğunun anlaşılması üzerine davalı ... encümeninin ihalenin iptaline karar verdiğini, sonradan gelişen bu durum nedeniyle müvekkilinin ödediği ihale bedelinin iadesi için başvurduğu davalı belediyenin yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek; davaya konu taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL nin tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davaya konu taşınmazın ihale tarihinde davalı ... adına kayıtlı olmadığını, buna göre ifa edilecek edim (taşınmaz) mevcut olmadığından yerine tazminat talep edilemeyeceğini, ayrıca ihale şartnamesinde tapu devrinin yapılamaması halinde iştirakçinin teminatının ve taksitlerinin faizsiz olarak iade edileceğinin kararlaştırılmış olması nedeniyle davacı tarafın ancak ödemiş bulunduğu parayı talep edebileceğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahallinde yapılan keşif neticesine alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerinin 8000 TL olduğu tespit edilmiş, denkleştirici adalet ilkesi gereğince davacının ödediği 4189 TL"nin dava tarihi itibariyle ulaştığı değer ise 8207 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 8000TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
./..
-2-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı Belediyenin dava dışı Hazineye ait parseli haricen davacıya satmasına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı sabittir. Yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan taşınmaz satış işlemi TMK. nun 706, BK.nun 213, Tapu Kanunun 26. maddesi hükmüne göre geçersizdir. Bu nedenle, taraflar ancak verdiklerini isteyebilir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir. Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle sebepsiz zenginleşmenin kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında yarar görülmüştür.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına -cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim, gerek Yargıtay kararlarında ve gerekse öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır. Bu düşüncelerin isimleri farklı ise de varılmak istenen sonuç aynıdır.
Şu durumda; hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde, kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe dikkat edilmelidir. Zira, geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istemelidir.
./..
-3-
Hal böyle olunca mahkemece; ifa"nın her iki taraf içinde imkânsız hale geldiği tarih olan idare mahkemesinin kararının kesinleştiği tarihin tespit edilmesi, ondan sonra davacının taksitler halinde davalıya ödediği 4189 TL nin ifanın imkânsız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceğinin az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ışığında içinde bankacı da bulunan uzman bilirkişi kurulundan nedenleri açıklayıcı, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması suretiyle belirlenmesi ve hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.