13. Hukuk Dairesi 2013/13016 E. , 2013/25199 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesi kapsamında davalının vekaletini üstlendiğini, Avukat olarak davalı tarafa ait dosyaları takip ettiği aşamada davalı tarafından haksız olarak azledildiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı ile yapılan vekalet sözleşmesinin gönderilen ihtarnamede yeralan haklı sebeblerle feshi nedeniyle davalının ücrete hak kazanamadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki vekalet ücret sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, davacı sözleşmenin haksız olarak azledildiğini iddia etmiş, davalı ise davacı tarafından takip edilen dosyaların gerekli şekilde takip edilmemesi nedeniyle davacı avukatın haklı olarak azledildiğini savunmuştur.
Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davacı, azlin haksız olduğunu ileri sürmüş, Davalı ise, dosya numaralarını belirtmek suretiyle davacı avukat tarafından takip edilen bir kısım dosyaların yeterli takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığını, işlemden kaldırılan dosyaların yenilenmesi sonrasında hiçbir işlem yapılmadığını, yine bazı dosyalarda açıldığı tarihten itibaren uzun süre geçmesine rağmen menkul haczi yapılmadığı, borçlunun işyerine maaş haczi için yazı yazılmadığı, bir kısım dosyalarda taşınmaz haczi olmasına rağmen satış yapılmadığı, bir kısım icra dosyalarına tahsilat olarak para yatırılmasına rağmen bu işlemin sözleşmede belirlenen 5 ... günü içinde kendilerine bildirilmediği gibi uzun süre geçmesine rağmen paraların davacı avukat tarafından çekilmediğinin tespit edildiğini belirterek, bu nedenle azlin haklı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda azlin haklı olup olmadığına ilişkin olarak davalının savunmaları doğrultusunda herhangi bir inceleme yapılmadığı gibi mahkemenin karar gerekçesinde de bu yönde bir değerlendirmenin yeralmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle azlin haklı olup olmadığı hususu tartışmaya açılarak, davalı savunmaları doğrultusunda dosyalar üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi yapılması sağlanarak azlin haklı olup olmadığı tespit edilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerketirir.
2-Bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA,ikinci bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediğine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 21.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.