16. Hukuk Dairesi 2017/5674 E. , 2020/4812 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : UYGULAMA KADASTROSU
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 27.10.2020 gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat.... ile aleyhine temyiz istenilen ... vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Mahkemece davacı adına kayıtlı taşınmazın yüzölçümünün ne sebeple azaldığına ilişkin yapılan araştırmanın yetersiz olduğu belirtilerek, mahkemece dava konusu taşınmazlara ait tesis kadastrosuna ait ölçü krokisi, hesap cetveli, ölçü cetveli, komşu parsellere ait kadastro ve yenileme kadastro tutanakları ve dayanakları ile yenileme kadastrosuna ait ada raporunun getirtilmesi, mahallinde yeniden keşif yapılması, 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanun"da belirtilen ilke ve esaslar doğrultusunda yöntemince araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 1085 ada 124 parselin, teknik bilirkişilerin 19.04.2017 tarihli raporunda (B) harfi ile gösterilen 1.314,89 metrekare ve (C) harfi ile gösterilen 4.009,03 metrekarelik bölümlerine ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile 1085 ada 126 parsel sayılı taşınmaza eklenerek tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin, yenileme kadastrosu sonucunda davalı adına kayıtlı 1085 ada 124 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespit edildiği, oysa ki bu taşınmaz bölümlerinin davacı adına kayıtlı aynı ada 126 parselin devamı niteliğinde olduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı ..., yenileme kadastrosu sonucunda adına kayıtlı 1085 ada 126 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün, taşınmazın kuzey sınırında bulunan aynı ada 124 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespit edildiğini, taşınmazlar arasında hendekler bulunduğunu, ortak sınır 1. hendek olmasına rağmen yenileme kadastrosu sırasında 3. hendeğin sınır olarak alındığını ileri sürerek dava açmıştır. Davalı ... ise, davacı taşınmazı ile kendi taşınmazı arasındaki sınırın hendek olduğunu, yenileme tespitinin de bu hendeğe göre yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi Şerif Türkmen, taraflar adına kayıtlı taşınmazın ortak sınırının bulunduğu yerde 4 adet hendek bulunduğunu, ancak ortak sınırın hangi hendek olduğunu bilmediğini beyan etmiş; taraf tanıkları ise, taşınmazları bir hendeğin ayırdığını belirterek, ortak sınırın neresi olduğuna dair zeminde yer gösterimi yapmışlardır. Dosya arasına alınan teknik bilirkişi raporlarında, davacının ve taraf tanıklarının gösterdiği sınır yerleri yenileme ve tesis kadastrosu paftaları üzerine işaretlenmiş, davacının sınır olarak gösterdiği hendeğin zeminde belli bir noktaya kadar geldiği (1085 ada 124 parsel sayılı taşınmazın içinden geçen yola kadar) ancak davacının taşınmazına kadar devam etmediği, bu sınırın memleket haritalarında ve ortofotoda tespit edilemediği, taşınmazların ortak sınırının tespit edilmesi noktasında 1955, 1973 ve 1984 yılı hava fotoğraflarından da sonuç elde edilemediği, taşınmazların tesis kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerleri ile yenileme kadastrosu sonucu oluşturulan paftadaki sınır yerlerini çakıştırılması sonucunda, davacı adına kayıtlı taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın, taşınmazın güneyindeki 634 ve 635 nolu kırık noktalarının yanlış ölçülmesinden kaynaklandığı, yenileme kadastrosunda sınır olarak, taşınmazın güneyinde bulunan kuru derenin alındığı, söz konusu derenin 1958, 1978 ve 2007 tarihli memleket haritalarında da belirli olduğu belirtilmiştir. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklardan, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin kimin kullanımında olduğu hususunda ayrıntılı bilgi alınmamış, dava dilekçesi ve davacının keşifteki yer gösterimlerinden, ihtilafın yenileme kadastrosuna itiraza mı yoksa mülkiyet ihtilafına mı ilişkin olduğu değerlendirilmemiş, ihtilafın mülkiyete yönelik olduğunun anlaşılması halinde, davanın tesis kadastrosundan önceki sebeplere dayalı olarak mı açıldığı belirlenmemiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle, dava konusu taşınmazlara ait tedavüllü tapu kayıtları dosya arasına alınmalı, harita mühendisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi sıfatına sahip bilirkişilerin de dahil olduğu, üç kişilik uzman bilirkişi heyeti eliyle önceki bozma ilamında belirtilen ve yukarıda bahsedilen hususları da irdeler şekilde inceleme ve araştırma yapılmalı, özellikle keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, teknik bilirkişi raporunda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin kimin kullanımında olduğu hususunda maddi olaylara dayalı, ayrıntılı bilgi alınmalı; ihtilafın mülkiyete ilişkin olduğunun ve davanın tesis kadastrosundan önceki sebeplere dayalı olarak açıldığının anlaşılması halinde, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten, dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği de belirlenmek suretiyle, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, Yargıtay duruşması için belirlenen 2.540,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı tarafa verilmesine,
yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.