Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/4963
Karar No: 2018/80
Karar Tarihi: 18.01.2018

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/4963 Esas 2018/80 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2015/4963 E.  ,  2018/80 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen kayıt kabul davası sonucunda verilen hükmün reddine ilişkin Dairemizin 03.04.2015 gün ve 2014/7107 Esas, 2015/2235 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili, müflis şirketin, ciro ettiği iki adet çek nedeniyle, müvekkili şirkete borçlu bulunduğunu, kayıt kabul başvurusunun iflas masasınca haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek, alacağın iflas masasına kayıt kabulünü talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... idaresi temsilcisi, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, davacı şirket ile müflis şirket arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı, müflis şirketin lehdarı olduğu çeki ciro yoluyla devrettiği, sadece kambiyo senedine dayalı olarak kayıt kabul isteminde bulunulamayacağı, temel ilişkinin de ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 03.04.2015 tarih ve 2014/7107 E., 2015/2235 K. sayılı ilamıyla, İİK’nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçtikten sonra yapıldığı belirtilerek, temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    1-Dava kayıt kabul istemine ilişkindir.
    Anayasa Mahkemesi"nin 26.06.2014 tarih ve 2012/855 Başvuru sayılı kararında,
    ""36. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp, sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte, bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz....S.A./..., B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34 ve . .../..., B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).
    37. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. .../..., B. No: 36534/97,11/7/2002, §§ 36-40).
    38. Belli bir hakkın mahkemede ileri sürülebilmesi ya da hak arama hürriyeti kapsamında bir davanın açılabilmesi için öngörülecek süreler hukuk güvenliği ilkesi gereği olup, adil yargılanma hakkının ihlâli olarak değerlendirilemez. Anılan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet ederler. Süre sınırlaması getiren bu müdahaleler, devletin takdir yetkisi içinde olup, ulaşılmak istenen meşru amaçla orantılı oldukça ve hakkın özünü zedelemedikçe Anayasa’da yer alan hak arama hürriyetini engellemiş sayılmazlar (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. ... ve Diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 22083/93, 22095/93; 22/10/1996, §51).
    48. AİHM, süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları birden fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise, mahkemeye erişim hakkı kapsamında o yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek şekilde katı bir şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir uygulamaya tabi olmaması gerektiğini ifade etmiştir. (Bkz. .../. .., B. No: 47273/99, 12/11/2002, § 51; Tricard/..., B. No: 40472/98, 10/7/2001, § 33.)"" hususları açıklandıktan sonra, mahkemece davaya hangi sıfatla bakıldığının dava boyunca belirtilmemesi, tevhim edilen kararda da kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi ve Yargıtay"ca da oluşan hukuki belirsizlik dikkate alınmaksızın başvurucunun temyiz talebini süre yönünden reddetmesi sebebiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine karar verilmiştir.
    Anayasa Mahkemesi"nin 26.02.2015 tarih ve 2013/3954 Başvuru sayılı kararında ise,
    ""34. Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğinin kabulü gerekir (B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
    35. Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilmektedir (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. .../..., B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar. (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. .../..., B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; .../..., B. No: 59601/09, 17/9/2006, § 24).
    59. 1086 sayılı mülga Kanun’da harca tabi olan temyiz isteğinin, harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilirken, Yönetmelikle ise kanun yolu başvurusunun, dilekçenin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı, kayıt işleminin ise, harca tabi olan işlerde ancak harç ödendikten sonra yapılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre temyiz tarihi olarak Kanun’da harcın yatırıldığı tarih, Yönetmelik’te ise dilekçenin kaydedildiği tarihin esas alındığı görülmektedir. Bu çerçevede, belirtilen iki düzenleyici
    metin arasında, kanun yoluna başvuru tarihinin belirlenmesinde esas alınacak işlem bakımından da bir uyumsuzluk olduğu göze çarpmaktadır.
    60. Sonuç itibarıyla, temyiz başvurusuna ilişkin mevzuattaki eksik ve kendi içinde uyumsuzluk arz eden düzenlemelerin neden olduğu belirsizlik somut uygulamaya da yansımış olup, bu çerçevede, başvurucunun temyiz talebinin reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkı bakımından öngörülebilir ve dolayısıyla kanuni bir müdahale olduğunun kabulü mümkün değildir."" gerekçesiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine karar verilmiştir.
    Somut olayda, mahkemece kayıt kabul talebi hakkında verilen hükmün temyiz eden davacı vekiline 05.06.2014 günü tebliğ edildiği ve davacı vekilince, temyiz dilekçesinin İİK"nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra, fakat 15 günlük genel temyiz süre içerisinde 19.06.2014 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır. Dairemizde, kayıt kabul davalarında temyiz süresinin İİK"nın 164. maddesi uyarınca 10 gün olduğu hususu çoğunluk görüşü olarak benimsenmiş olmakla birlikte, bu davalara yönelik temyiz süresi ile ilgili İİK"da özel bir düzenleme olmadığı, genel hükümlere uygun olarak temyiz süresinin 15 gün olduğu hususunda farklı görüşler de bulunmaktadır.
    Bu durumda, anılan Anayasa Mahkemesi kararları gözetilerek, kayıt kabul davalarının tâbi olduğu temyiz süresinde hukuki belirsizlik ve tereddüt bulunması karşısında davacı vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin, temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin 03.04.2015 tarih ve 2014/7107 E., 2015/2235 K. sayılı kararı kaldırılarak, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
    2-Davacı vekilinin, 10.04.2014 tarihli karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin, temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin 03.04.2015 tarih ve 2014/7107 E., 2015/2235 K. sayılı kararının kaldırılmasına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, fazla yatırılan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi