14. Hukuk Dairesi 2012/11923 E. , 2013/2753 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.01.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede ceza-i şart tazminatı istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 01.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve duruşmasız temyizi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 26.02.2013 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taraflar arasındaki adi yazılı “Danışmanlık ve Hizmet Sözleşmesi” başlıklı 01.04.2007 tarihli sözleşmeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil, ikinci kademede ceza-i şarta mahsuben şimdilik 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 2674 parsel numaralı taşınmazdan, imar uygulaması sonucu oluşan parsellerden hangilerinin tapu kaydının iptali ve tescilinin istendiği davacı tarafça belirtilmediğinden konusu olmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK"nun 31. maddesinde “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” hükmü yer almaktadır. Anılan madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; bununla hakim, olayın ve hukuki uyuşmazlığın olgusal ve hukuki boyutlarını gerekli olduğu ölçüde taraflarla birlikte ele alabilecek, tarafların zamanında uyuşmazlığın çözümü için önemli vakıaların tamamı hakkında açıklama yapmalarını, özellikle ileri sürülen vakıalardaki eksiklikleri tamamlamalarını, delilleri ikame etmelerini ve geçerli talepleri ileri sürmelerini sağlayabilecektir.
Dava dilekçesinde yapılan açıklamalar, taraflar arasındaki sözleşme ve özellikle davacı vekilinin 06.07.2010 tarihli duruşmadaki açıklaması birlikte değerlendirildiğinde;
Davacı taraf, taraflar arasındaki sözleşmeye uygun şekilde davalı şirkete ait 20.930 m2 yüzölçümündeki 2674 parsel numaralı taşınmazın imar uygulama çalışmalarını yaptığını, sözleşme uyarınca 2674 parselden imar uygulaması sonucu 10.465 m2’lik kısmının net ve bütün olarak bir imar parseli içinde kalacak şekilde tapusunun davalıya teslim edilmesi halinde, 10.465m2’yi aşan alanlarının tapu kaydının “ayın ücret” olarak davacı tarafa ödenmesinin kararlaştırıldığını ancak davalının edimini yerine getirmediğini belirterek, davalı adına tapuda kayıtlı 2674 parselin imar uygulaması sonunda oluşan 10.465 m2’yi aşan kısmının tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili talebinde bulunmuştur.
Dosya içindeki, gerek ... Tapu Müdürlüğünün 21.07.2010 tarihli yazısı ekinde gönderilen 2674 parselin tapu kütüğü onaylı örneğinden gerekse de ... Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 25.02.2011 tarihli yazısının incelenmesi sonucunda; 20.930 m2 miktarındaki adı geçen parselin imar uygulaması ile ifrazı sonucu 10.465 m2’sinin 62673 ada 1 parsele, 429 m2’sinin 62662 ada 1 parsel, 1196 m2’sinin 62677 ada 1 parsel, 146 m2’sinin 62683 ada 1 parsel, 527 m2’sinin 62686 ada 1 parsele gittiği ve 8167 m2 DOP kesintisi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalıya ait 2674 parselin imar uygulaması sonunda 10.465 m2 olarak davalı adına hisselendirilen 62673 ada 1 parsel dışındaki; dava konusu parsellerin (10.465 m2’yi aşan kısımların) 62662 ada 1 parselde 429 m2, 62677 ada 1 parselde 1196 m2, 62683 ada 1 parselde 146 m2, 62686 ada 1 parselde de 527 m2 olarak davalı adına hisselendirilen taşınmaz hisseleri olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği de değerlendirilerek, davanın esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi yerine, HMK’nın 31. maddesine de aykırı şekilde yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı şirketin temyiz itirazları ile davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 990 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 26.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.