3. Hukuk Dairesi 2019/5076 E. , 2020/1280 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; taşınmazının dış cephe onarım vs. işinden daire başına düşen bedeli site yöneticisi davalıya gönderdiğini, fakat toplanan paraların işi yapan firmaya ödenmediğini; firmanın, alacağının tahsili için takip başlattığını, yöneticiye ödenen bedellerin bu defa icra baskısıyla dava dışı firmaya ödendiğini; sebepsiz zenginleşen davalı hakkında Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2013/5295 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına, %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının daire başına düşen peşinat ve aidat ve katkı paylarını ödemediğini, kendisinin şahsi hesabına gelen paranın davacının 2 senedir ödenmeyen dairesinin aidat borçları, apartmanda mantolama işinden önce yapılan tüm tamiratların, kanalizasyon, yıldırım çarpması, asansör vs. sistemlerin yapımları ve dairenin elektrik, su doğalgazının kapalı olması ve dairenin içindeki tadilatlardan dolayı aldıkları borçların ödemesi olduğunu savunarak; uğradığı zarardan ötürü en az %20 maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün 2013/5295 Esas sayılı dosyasında davalının vaki itirazının kısmen iptali ile (işbu dosyada harcı yatırılan dava değeri dikkate alınarak) takibin toplam 10.000,00 TL üzerinden devamına, davalı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz, 13/02/2018 T. ve 2016/7817 E. 2018/1022 K. sayılı ilamında; “Davada, davacı tarafından davalıya havale yoluyla gönderilen paranın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre tahsili talep edildiği, davalının gönderilen paraların tahsil edildiği yönünde bir itirazı bulunmamakla birlikte gönderilen paraların başka amaçla gönderildiğini iddia ettiği ve uyuşmazlığın, davalının iddia ettiği gibi davacının daha önce aldığı borcun ödenmesi şeklinde olup olmadığı ve buna bağlı olarak ispat yükünün hangi tarafta olduğu konusunda toplandığı, somut olayda davalı, davaya konu paraların kendisine gönderildiğini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir
nedenle (mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla) gönderildiklerini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirdiği bu sebeple davalının savunmasının, vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğinde olduğu ve bölünemeyeceği; çünkü, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil, vakıayı ileri süren tarafa (davacıya) ait olduğu ve davacı tarafından davalıya gönderilen bedelin neden kaynaklandığını kanıtlamak davacıya ait olduğu gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir” gerekçesi ile hükmü bozmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine ve tazminata hükmolunmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, mükerrer yapılan ödemeye yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nın 146.maddesi hükmüne göre; “mahkeme, taraflarca gösterilmiş olan delillerin incelenmesinden sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını anlarsa, tahkikatın bittiğini kendilerine bildirir.” Türk Yargı sistemine göre hakim kendiliğinden bir davayı inceleyip uyuşmazlığı çözemez. Taraflar iddia ve savunmalarının dayanağı olan olayları ve bunların delillerini hazırlamak ve bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, hukuk sistemimizce kabul edilen “taraflarca hazırlama ilkesinin" sonucudur. Deliller taraflarca gösterilir ve deliller toplandıktan sonra mahkemece delillerin değerlendirilmesi yapılarak, bunların ortaya koyduğu sonuç çerçevesinde hüküm kurulur.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde dava dışı apartman yönetimine ait defterleri delil olarak bildirmesine, bildirdiği delillerin toplanmasını talep etmesine rağmen, mahkemece defterler getirtilmeden, gerekçeli kararda “...davacı tarafça davalının yöneticisi olduğu yönetime ait defter ve kayıtların incelenmesine yönelik talepte bulunulmuş ise de söz konusu kayıtların yönetim ile ilgili aidat vs. ödemelerin kaydına yönelik olduğu da gözetilerek davacının dava dışı şirkete yapılacak olan ödemeye yönelik paranın gönderildiği hususunun ispatına delil olamayacağı gerekçesi ile" davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmiştir. Mahkemece; davacının iddialarını ispatlamak amacıyla sunduğu deliller toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.