10. Hukuk Dairesi 2015/244 E. , 2015/5490 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın, İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları yönünden reddine, ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile .... Başkanlığı yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile ... Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacı, 2004 - 30.04.2011 tarihleri arasında önce ...’nda, devamında ... İlköğretim Okulu"nda müstahdem olarak çalışmalarının tespitini istemiş, Mahkemece; ücretleri ödeyen ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın işveren olduğu belirtilerek, 01.02.2005-31.01.2010 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
2-506 sayılı Kanunun 2. (5510 S.K. md. 4) maddesinde bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılmışlardır. Hizmet akdi, öğretide de kabul edildiği gibi; iş görme, bağımlılık ve ücret unsurlarından oluşmaktadır. Burada söz konusu olan iş, ekonomik bakımdan iş olarak değerlendirilebilen her türlü çalışmayı ifade etmektedir.
Tüm dosya kapsamından davacının, ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından yardım alarak ..."na bağlı ... İlköğretim Okulu"nda çalıştığı, yaptığı çalışmaların iş görme ve bağımlılık unsurlarını içerdiği, zira davacının müstahdemlik yaptığı ve bu çalışmayı okul bünyesinde aldığı talimatlar doğrultusunda yani bağımlılık ilişkisi içinde gerçekleştirdiği, bu sırada vakfın, yapmış olduğu yardım karşılığında davacıyı çalışmaya sevk ettiği görülmektedir. Gerçekte vakfın anılan yardımı bir sosyal yardım olup karşılıksız olması gerekirken dava konusu olayda bu ödeme için bir karşılık mevcuttur. Bu halde anılan ödemenin sosyal yardım niteliği ortadan kalkmakta ve davacının söz konusu çalışmalarının karşılığını oluşturmaktadır ki bu durumda bahse konu ödemeyi ücret olarak nitelendirmek mümkün olur.
4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesinde düzenlenen geçici iş ilişkisi kavramı içerisinde, davacı sigortalının, davalılardan vakıf tarafından başka bir işyerine iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devredilmesi durumundaki ilişkilerde üç kişinin yani işçi, onun iş akdiyle bağlı olduğu işveren ve bu işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yapan diğer (geçici) işverenin iradeleriyle oluşan üçlü bir ilişki bulunup; bu ilişkiye dayanılarak işçi, yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devredilebilir. Bu durum, işverenlik ilişkisinin kurulduğu vakfın işveren olarak sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İşin görüldüğü yerin vakfa ait olmamasının bu durumu değiştirmeyeceği; anılan düzenlemede yer alan, “…Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir…” hükmü ile aynı maddede yer alan geçici iş ilişkisinin kurulabilmesi için işçinin "devir sırasında yazılı rızasını alma” koşullarının bulunmamasının vakıf ile sigortalı arasında devam eden varsayımsal (farazi) bağımlılık sebebiyle sigortalılık haklarını etkilemeyeceği düşünülmelidir.
Açıklamaların ışığı altında eldeki davada, davalılardan ... yönünden davanın reddi isabetlidir. Ne var ki; davacının iş görme edimini başkasına sunmasının, az yukarıda anılan bağımlılık ilişkisini zedeleyecek yoğunluğa ulaştığı, geçici iş ilişkisini aşan bağımlılığın gerçekleştiği anlaşılmakla, davalı vakfın sorumluluğunun bulunmadığı ve iş ilişkisinin kurulduğu ..."nın işveren olarak çalışmalardan sorumlu olacağı gözetilmeli, yine 4857 sayılı Kanunun 32. maddesinde; bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutarın ücret olarak tanımlandığı dikkate alındığında, Bakanlık nezdinde geçen hizmet karşılığı olan ücretin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından ödenmesinin, adı geçen Bakanlığın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar gözetilip, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuş olması, usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.