20. Hukuk Dairesi 2013/608 E. , 2013/5254 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, .... Köyü 451 ada 15 parsel sayılı 3026,57 m² ve 451 ada 19 parsel sayılı 3383,08 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına, 451 ada 16 parsel sayılı 1543,75 m2 yüzölçümündeki taşınmaz belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına, 451 ada 17 parsel sayılı 6304,53 m2 yüzölçümündeki taşınmaz belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına, 451 ada 18 parsel sayılı 6699,03 m2 yüzölçümündeki taşınmaz belgesizden tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazların Hazineye ait olan 21.11.1947 tarih 54 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı ve tapu kaydını kadastro sırasında uygulanmadığı iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece, tapu kaydının uygulanabilirliği olmadığından ve davalılar adlarına zilyetlik şartlarının gerçekleştiğinden davanın reddine, dava konusu 451 ada 15, 16, 17, 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların tesbit gibi davalılar adlarına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 22.12.2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece; Hazinenin dayandığı 28/11/1947 tarihli tapu kaydının çok geniş alanı kapsaması, sadece sınır olarak mevkilerinin gösterilmiş olması, bu nedenlerle tapunun uygulanabilirliğinin bulunmadığından ve TMK. madde 7/3 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu madde 14"te düzenlenen zilyetlik koşulları oluşmuş ve taşınmazları kullanan kişilerin taşınmazları zilyetlik yolu ile kazanmaya hak kazanmış olduğu, taşınmazların orman içi açıklık veya ormanın devamı niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı Hazine 28/11/1947 tarih 54 nolu tapu kaydına dayanmakta olup tapu kaydı ...Deresi, Şimalen sahibi senet, Garben güney beleni ve Cenuben elma deresini sınır olarak okumaktadır ve 11 hektar 4912 m2 yüzölçümündedir. Dayanılan tapu kaydının gitti kaydının olmadığı bildirilmiş, ancak; mahkemece geldi kaydı olan Mart 333 tarih 16 nolu tapu kaydı getirtilmediği gibi, kadastro sırasında herhangi bir parsele revizyon görüp görmediği de araştırılmamıştır.
Dava konusu 451 ada 451 ada 1, 2, 3, 4 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğini dayanılarak davalılar adlarına tesbit edilmiş olup, kural olarak tapulu taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sırasında tapu kaydı usûlüne uygun olarak mahallinde uygulanmamış, sınırları zemin üzerinde belirlenmemiş, fenni bilirkişi tarafından tapu kaydında okunan sınırların pafta üzerinde gösterildiği denetlemeye elverişli kroki çizilmemiş; keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler taşınmazların tapu kaydı içinde kaldığını bildirdikleri halde, 13.12.2011 havale tarihli bilirkişi raporundaki “davaya dayanak teşkil eden Hazineye ait 21.11.1947 tarihli tapu kaydının sınırları çok büyük bir alanı, .... Köyünün yarısını kapsadığı için dava konusu taşınmazlar bu tapu kaydının içinde kalmaktadır. Fakat bu tapu kaydının sınırları sabit ve ölçüye dayalı olmadığından uygulanabilirliği yoktur.” şeklindeki soyut beyana dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemece öncelikle dayanak tapu kaydının geldi kaydı olan Mart 333 tarih 16 nolu tapu kaydı getirtilmeli, tapu kaydının kadastro sırasında herhangi bir parsele revizyon görüp görmediği araştırılmalı, revizyon görmüş ise revizyon gördüğü parsellere ait kadastro tutanak örnekleri ile kadastro sonucu oluşan tapu kayıtları getirtilmeli; önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek iki harita mühendisi veya olmadığı takdirde iki tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, mahalli bilirkişiler eliyle tapu kaydı mahallinde uygulanmalı, tapu kaydında okunan sınırlar zeminde belirlenmeli, dayanak tapu kaydı sabit sınırlı olmadığından 20/c maddesi gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamının belirlenmesi gerekir.
3402 sayılı Kanunun 20. maddesi, “tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;
A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.
B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tesbit yapılır.
C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur...” hükümlerini taşımaktadır.
Bu nedenle, dayanak tapu kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden ve tapu kaydının doğu sınırı ....Deresi ve güney sınırı ... Deresi okuduğundan bu derelerin yerleri ile batıda okunan güney beleni sınırları zeminde tam olarak belirlenmeli, derelerin yatak değiştirip değiştirmediği araştırılmalı, derelerin ve güney beleninin yeri memleket haritasında saptanmalı, tapu kayıtları yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamı belirlenmeli ve çekişmeli taşınmazların tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı araştırılarak tüm deliller birlikte değerlendirilip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 08/05/2013 günü oy birliği ile karar verildi.