20. Hukuk Dairesi 2013/1219 E. , 2013/5208 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 28/06/2012 gün ve 2012/8398 - 9711 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, davalılardan ... tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... Köyü, 111 ada 68 ve 107 ada 19 sayılı parseller, asliye hukuk mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir.
Asliye hukuk mahkemesinde, davacı Hazine vekili tarafından davalılar aleyhine açılmış olan tescil davası, kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Kadastro Mahkemesinin 31/07/2007 gün ve 1999/35-2007/3 sayılı, davanın reddine; dava konusu ... Köyü, 111 ada 68 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 107 ada 19 parsel sayılı taşınmazın ... adına tapuya tesciline ilişkin kararı, davacı Hazinenin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23.02.2010 gün ve 2010/1292 E. - 2189 K. sayılı ile kararında özetle:
[... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/135 Esas ve 1992/24 Karar sayılı dosyasında davacılar... tarafından, davalılar Hazine, İbrahim ve ... ile ....Köyü aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve tescil davası, davanın tarafı olan davacı ve davalı gerçek kişilerin anlaşmaları ve davacıların feragati nedeniyle reddine karar verildiği, daha sonra bu yerin Hazine adına tescili için dava açıldığı, dava sırasında yörede kadastro geçmesi nedeniyle dosyanın kadastro mahkemesine devredildiği, mahkemece davalı 111 ada 68 sayılı parselin davalı ..., 107 ada 19 sayılı parselin ise, ... adına tapuya tesciline karar verilmişse de, davacıların feragati ile sonuçlanan Sultanhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/135 Esas ve 1992/24 Karar sayılı dosyasının getirtilmediği ve dava konusu yerle ilgisinin belirlenmediği, o davanın 26.01.2007 gün ve 2005/1-2007/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince niza sayılıp sayılmayacağı, H.U.M.K.’nun 237. maddesi gereğince kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı konuları üzerinde durulmadığı, sözü edilen içtihadı birleştirme kararında da söz edildiği gibi, zilyetliğin kazanma sağlayabilmesi için 20 yıllık sürenin “Davasız” sürmesi gerektiği, kanun koyucunun, zilyetliğin davaya konu olmamasını amaçladığı, Borçlar Kanunu’nun 133/2. maddesine göre alacaklı borçluya karşı mahkemede dava açarak ya da karşılıklı bir iddia ileri sürerek alacağını dermeyan ettiği takdirde, zaman aşımının kesileceği, zilyet tarafından dava açılması, davalı Hazine veya kayıt malikinin mirasçıları tarafından davaya karşı konulmasının zaman aşımını keseceği, bu nedenle; mahkemece, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/135 Esas ve 1992/24 Karar sayılı dosyası getirtilmesi, yeniden yapılacak keşifte her iki dosyada dava konusu edilen taşınmazların aynı olup olmadığının belirlenmesi, aynı ise, ilk davanın feragatle sonuçlanması karşısında o davanın tarafları ile dosya içeriğine göre davanın davalı ve davacı gerçek kişi olan taraflarının anlaşması nedeniyle feragatle sonuçlanmış olması nedeniyle H.U.M.K.’nun 237. maddesi anlamında kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı, yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince niza sayılıp sayılmayacağı ve niza sayılması halinde davalılar
... ve ... yararına zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmesi] gereğine değinilerek bozulmuştur.
Kadastro Mahkemesince bozma kararına uyularak, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/135 sayılı dosyasına konu taşınmazlar ile bu dava dosyasına konu taşınmazların aynı olduğu ve anılan dosya ile taraflar arasında niza doğduğu ve nizadan sonra da davalı gerçek kişiler yönünden 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçeleriyle davacı Hazinenin açtığı davanın kabulüne ve dava konusu ... Köyü 111 ada 68 ve 107 ada 19 sayılı parsellerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline ilişkin 15.03.2012 gün ve 2010/2-3 sayılı kararı davalı ..."ın temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28.06.2012 gün ve 2012/8398-9711 sayılı kararı ile “Bozma kararı gereği işlem yapılarak hüküm kurulmuş olması, özelikle Medenî Kanunun 713/1. maddesindeki davasızlık şartı gerçekleşmemiş olması” gerekçe gösterilerek yerel mahkeme kararı onanmış,
Yargıtay Onama kararı ..."a Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edilmiş; tebliğ mazbatasının arkasına ..."ın tebliğ için gelindiğinde evde bulunamadığı, komşusu da evde bulunamadığı için ..."a ulaştırılması amacıyla tebliğ evrakının Muhtara teslim edildiği 18.07.2012 tarihinde mazbatasına yazılmış, karar düzeltme yolu kullanılmadığı için kararın 03.08.2012 tarihinde kesinleştiği, karar sureti üzerine 05.09.2012 tarihinde şerh olarak yazılmış; ..., 29.12.2012 tarihinde mahkemeye başvurarak Yargıtay onama kararının kendisine yöntemince tebliğ edilmediğini bildirdikten sonra, kesinleştirme şerhinin iptalini istemiş; bu kez, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28.06.2012 gün ve 2012/8398 E.- 9711 K. Sayılı onama kararı davalı ..."a 16.01.2013 tarihinde tebliğ edilmiş; ..., Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin sözü edilen onama kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28.06.2012 gün ve 2012/8398 E. - 9711 K. Sayılı onama kararı, Tebligat Kanunu ve Tüzüğüne uygun şekilde tebliğ edilmediği için 05.09.2012 tarihli kesinleştirme şerhi kanunî olmadığı gibi, onama kararının kanunî olarak ..."a 16.01.2013 tarihinde tebliğinden sonra, 28.01.2012 tarihinde yaptığı karar düzeltme başvurusu süresinde olup, Hazinenin bu yöne ilişkin itirazları yerinde görülmediğinden, karar düzeltme isteminin esas yönünden incelenmesine karar verildi. Dava dosyası ve karar düzeltme dilekçesi incelendi, gereği düşünüldü:
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23.02.2010 gün ve 2010/1292-2189 sayılı bozma kararına uyularak yapılan araştırma ve inceleme sonunda, Sultanhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/135 Esas ve 1992/24 Karar sayılı Fevzi, Ayşe, Kemal ve Ali Demirtaş tarafından, davalılar Hazine, İbrahim ve ... ile ... Köyü aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve tescil davasının, davacı ve davalı gerçek kişilerin anlaşmaları ve davacıların feragati nedeniyle reddine ilişkin kararının, tarafları için kesin hüküm oluşturmasa da, taşınmazın mülkiyeti ile ilgili niza olduğu, nizanın Medenî Kanunun 713. maddesindeki olumsuz dava koşulu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönündeki yerel mahkemenin 15.03.2012 gün ve 2010/2-3 sayılı kararı usûl ve kanuna uygun olduğu gibi, bu kararın onanmasına ilişkin Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28.06.2012 günlü kararı da, karar düzeltme dilekçesinde dile getirilen konulara cevap teşkil ettiği gibi, usûl ve kanuna uygundur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K".nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442. maddesi uyarınca takdiren 215.00.-TL. para cezası ile Harçlar Kanunu uyarınca 50.45.-TL red harcının düzeltme isteyenden alınmasına 07.05.2013 gününde oy birliği ile karar verildi.