21. Hukuk Dairesi 2019/4110 E. , 2020/2319 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
A)Davacı istemi;
Davacı vekili; davacının, davalılara ait işyerinde 02.09.1986 - 01.02.1988 tarihleri arasındaki çalışmasının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabı;
Davalı ... Dekorasyon Tekstil İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. vekili, davacının iddiasının doğru olmadığını, davalı şirketin 1996 yılında kurulduğunu, 1986 yılında sigortasız olarak işçi çalıştırmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davada 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir. Fer’i müdahil Kurum vekili, davada 506 sayılı Yasanın 79 ve 5510 sayılı Yasanın 86.maddeleri uyarınca 5 yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olduğunu, davacının iddiasını yazılı belgeler, somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.Dahili davalı ... vekili, davacının iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin dava konusu dönemde şahıs olarak işletmesini işletmekte iken, davacının işletmede çalışmaya başlaması ile birlikte işe girişinin SGK’ya bildirildiğini, hak düşürücü sürenin söz konusu olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı;
Mahkemece; “Davacının davasının KABULÜNE, Davacının dahili davalı işveren ..."ya ait 140451.35 sicil numaralı işyerinde hizmet akdine dayalı olarak asgari ücret ile 02/09/1986-01/02/1988 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak 510 gün çalıştığı, 276 günlük çalışmasının kuruma bildirildiği, asgari ücretli 234 günlük çalışmasının bildirilmediğinin TESPİTİNE” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar vekili, davacının çalıştığını iddia ettiği tarihte davalı şirkette herhangi bir çalışmasının bulunmadığını, şirketin bu tarihte henüz faal olmadığından herhangi bir işçi çalıştırmasının söz konusu olmadığını, husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davalı ... yönünden de hak düşürücü sürenin söz konusu olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İstinaf kanun yoluna başvuran fer"i müdahil Kurum vekili, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı;
Bölge Adliye Mahkemesi’nce yapılan incelemede “davalılara ait işyerinden 02.01.1987 tarihinde işe girişi ve 1987/1 döneminde 87 gün, 1987/2 döneminde 85 gün, 1987/3 döneminde 82 gün, 1988/1 döneminde 22 gün olmak üzere toplam 276 gün bildirimi yapılan davacının, Kurumca da sigortalılığa ilişkin herhangi bir tespitin gerçekleştirilmediği hizmet süresi bakımından hak düşürücü sürenin hesaplanmasında, dava konusu işyerinde kesintisiz biçimde geçtiği iddia edilen çalışmanın sona erdiği yılın sonu başlangıç tarihi olarak alındığında, davanın açıldığı 25.05.2016 tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği anlaşıldığından; sonuç itibariyle 02.09.1986 - 01.02.1988 yılları kapsayan bildirim öncesi döneme ilişkin çalışma iddiası yönünden, bildirimi yapılmayan günlerin tespiti istemini içeren davanın hak düşürücü süre geçirilerek açıldığı belirlenmekle, kısmen kabule ilişkin mahkeme kararının hatalı olduğu ” gerekçesiyle ;
Davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; ... 12. İş Mahkemesi"nin 19.12.2017 tarih, 2016/261 Esas ve 2017/339 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına; davanın reddine karar verilmiştir.
E)Temyiz; Davacı vekili,davacının çalışmasının kesintisiz olduğunu, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
F)Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava, davacının 02.09.1986 - 01.02.1988 tarihleri arasında davalı işyerindeki çalışmalarına ilişkin hizmet tespiti davasıdır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan davacının davaya konu dönemde ... sicil numaralı davalılara ait işyerinden, 02.01.1987 tarihinde işe girişi ve 1987/1 döneminde 87 gün, 1987/2 döneminde 85 gün, 1987/3 döneminde 82 gün, 1988/1 döneminde 22 gün olmak üzere toplam 276 gün bildiriminin bulunduğu, bunun dışında herhangi bir işyerinden adına bildirim yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun"un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun"un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemeyeceği açıktır. Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 02/07/2019 gün ve 2016/10-917 E, 2019/833 K. sayılı kararı ) Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemez.Somut olayda; davalı işverence davacı adına düzenlenmiş 02.01.1987 tarihinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına intikal etmiş olduğu, davacının 1987/1 döneminde 87 gün, 1987/2 döneminde 85 gün, 1987/3 döneminde 82 gün, 1988/1 döneminde 22 gün olmak üzere toplam 276 gün gün sigortalı bildirimlerinin Kurum kayıtlarında olduğu ve bu durumda davacının hizmetinin bildirildiği tarihten önceki çalışmalarının bildirimin başladığı tarihi de kapsar şekilde kesintisiz olarak devam etmiş olması halinde, arada başka bir işyerinden bildirim yapılmadığı takdirde, hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyecektir.Yapılacak iş; hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı dikkate alınarak davacının 02.09.1986 - 01.02.1988 tarihleri arasındaki süreye ilişkin talebi yönünden işin esasına girilerek karar vermekten ibarettir.
Bölge Adliye Mahkemesince hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de, yukarıda açıklanan nedenlerle kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.