Esas No: 2021/7769
Karar No: 2022/2313
Karar Tarihi: 25.04.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/7769 Esas 2022/2313 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/7769 E. , 2022/2313 K."İçtihat Metni"
İlk Derece Mahkemesi : İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.09.2020 tarih ve 2018/69 - 2020/179 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanık ...'ın Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 62/1, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, TCK'nın 311/1, 312/1, 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddelerinden ceza verilmesine yer olmadığına; sanıklar ... ve ...'ın TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 62, 53, 58/9, 63 maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK'nın 309/1, 311/1, 312/1, 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddelerinden 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine yönelik hükümlere dair istinaf başvurularının esastan reddi
Temyiz edenler : Sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, sanık ... müdafii, katılan ... Cumhuriyeti ... vekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı vekili
Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca REDDİNE,
I-Katılan ... Cumhuriyeti ... ile Türkiye Büyük Millet Meclisi vekillerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
A-Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının;
Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından;
B-Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının;
Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından;
Bu suçların niteliği itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri, davaya katılma haklarının bulunmadığı ve bu nedenle mezkur suçlardan davaya katılmalarına ilişkin verilen kararlar da hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceğinden, katılan ... Cumhuriyeti ... ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu suçlara yönelik temyiz istemlerinin, CMK'nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 16.03.2021 tarihli temyiz isteminin reddine dair ek kararının ONANMASINA,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
II-HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Ayrıntıları, dairemizin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 esas 2019/1953 karar sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti
kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ... Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte - fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla, sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri / icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde / sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde, yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
III-DOSYA KAPSAMI İTİBARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Sanık ... yönünden;
Olay tarihinde Kurmay Albay rütbesiyle Deniz Harp Okulu Dekanı olarak görev yaptığı, Sıkıyönetim atama listesinde Deniz Harp Okulu Komutanı olarak görevlendirildiği, Deniz Harp Okulu Komutanlığında Okul Dekanı olarak görev yapan sanığın olay tarihinde konutunda gelişmeleri takip etmekteyken, Deniz Harp Okulunda Nöbetçi Amiri olan Kurmay Binbaşı ...’ın kendisini dâhili telefon hattından arayarak "Acil bir durum olduğunu" söylemesi üzerine saat 22.50 sıralarında resmi üniformalarını giyerek Dekanlık makam odasına intikal ettiği, odasında görsel medyadan gelişmeleri takip etmekteyken, Nöbetçi Amiri Binbaşı ...’ın kendisine sözde sıkıyönetim mesajını getirip göstererek ''Darbe olduğunu, Okul Dekanının Okul Komutanı olarak atandığını, birliğin emniyetini sağladığını, birliği kırmızı alarm durumuna geçirdiğini, giriş-çıkışların kontrol altında olduğunu'' söylemesi üzerine Okul Komutanı Tümamiral ...’in nerede olduğunu sorduğu, Nöbetçi Amiri Binbaşı ...’ın Okul Komutanının görevden alındığını ve yerine kendisinin atandığını söylemesi üzerine sekreteri olan ...’ı makamına çağırdığı, tanık ...'in beyanında; ''sanığın Dekan makam odasına geldiğinde ... ile birlikte oturduğunu, ... arasındaki Sıkıyönetim mesajının ... tarafından tanıktan alınmak istemesine karşı hiçbir şey olmuyormuş gibi makamında oturarak müdahil olmadığını, teamül gereği Okul Komutanı okulda olmadığı zaman en kıdemli kişi olan tanık aracılığıyla okula komuta etmesi gerekirken ...'ı muhatap aldığını beyan ettiği'', Okul Komutanına ulaşılamadığını bilmesine rağmen Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanı Koramiral ...’ın kendisini telefonla aradığı saate kadar Okul Komutanı Tuğamiral ...’in nerede olduğu konusunda en küçük bir araştırma dahi yaptırmadığı, kendisini arayan Koramiral ... ile telefon görüşmesi yaptığı, Okul Komutanına ulaşamadığını söylemesi ve nerede olduğunu sorması üzerine kendilerinin de Okul Komutanına ulaşmaya çalıştıklarını söylediği, isminin sözde atama listesinde Deniz Harp Okulu Komutanı olarak yer aldığını hatırlatarak ''Bu işin içerisinde olup olmadığını, isminin niçin atama listesine eklendiğini, sistemden mi yoksa kalkışmadan mı yana olduğunu" soran Koramiral ...'a kendisinin emirlerine tabi olacağını, kalkışma ile bir ilgisinin bulunmadığını söylediği, Nöbetçi Amiri ...'a talimat vererek Dekanlık Odası önünde silahlı iki asker ile tertibat alınmasını sağladığı, Nöbetçi Amiri Kurmay Binbaşı ... ve ...'ın Deniz Harp Okulunda bulunan askerlere ''Komuta kademesinin değiştiğini, Sıkıyönetim ilan edildiğini, Okul Dekanının yeni Okul Komutanı olarak atandığını, artık onun emirlerine uyulması gerektiğini'' beyan ettikleri, Nöbetçi Amirine herhangi bir müdahalede bulunmayarak pasif bir konumda sürecin seyrini beklediği, özgürlüğünden yoksun bırakılan Okul Komutanı ...'in serbest bırakılmasının ardından saat 03.03 sıralarında Okul Komutanını aradığı ve yaşanan durumu rapor ederek talimatını sorduğu sonrasında da ikametine gittiği,
Sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kriptolu haberleşme programı olan ByLock'u 66320 ID numarası ile kullandığının tespit edildiği, ByLock kullanıcı adının "BMW" ve ByLock şifresinin "mert.2580" olduğunun tespit edildiği, sanığın Bylock şifresi ile oğlunun isminin uyumlu olduğu, yine ByLock sinyal ve baz kayıtları ile sanığın ikamet adresinin uyumlu olduğu, bahse konu ID numarası üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gizli yazışma programını kullanarak örgütün yapılanmasına dahil olduğu, ayrıca ByLock programında ekli kişi listesinde bulunan Cemil kod adlı ...'un FETÖ/PDY'nin Deniz Kuvvetleri Eğitim Birimleri yapılanmasında Genel Müdür ve Deniz Harp Okulundan sorumlu Müdür olarak görev yaptığı belirlenmiştir.
IV-SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
A-Sanık ... hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararına; sanıklar ... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan ... Cumhuriyeti ... ve ... vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle sanıklar ... ve ... hakkında verilen beraat kararlarının ve sanık ... hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararının ONANMASINA,
B-Sanık ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan; sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
1-Sanık ... ile ilgili olarak;
a-Dosya kapsamına göre; sanığın, isminin sözde atama listesinde yer aldığını öğrenmesinden sonra bu duruma açıkca tepki göstermediği, darbe girişimine karşı olduğunu gösterir bir şekilde ilk etapta kesin ve net bir tavır sergilemediği, odasının kapısına silahlı 2 askerin dikilmesine karşı çıkmadığı, sürecin ilerleyen aşamalarında Koramiral ...'dan talimat gelene kadar pasif bir şekilde beklediği, özgürlüğünden alıkonulan Deniz Harp Okulu Komutanına ulaşmak için bir çaba göstermediği, darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılmasının ardından darbe girişimine karşıymış gibi davranışlar sergilediği hususlarının anlaşılmış olması karşısında; Deniz Harp Okulu dışına taşan bir eylemi de tespit edilemeyen sanığın mezkur eylemlerinin, kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmaması, neticenin/somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde faillerle birlikte fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımaması, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmesi suretiyle ika edildiğinin kanıtlanamaması nedeniyle müsnet suç yönünden TCK'nın 37. maddesi kapsamında fail olarak sorumlu tutulamayacağı; ancak, suçun icrasına başlanmasından sonra yönünü belli ederek katılma iradesini ortaya koyacak nitelikteki eylemlerinin, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olduğundan, TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddelerinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan cezalandırılması ve ceza belirlenirken de sanığın konumu ile ByLock kullanıcısı olduğu gözetilerek temel cezanın teşdiden tayini gerekirken, yazılı olduğu şekilde suç vasfında düşülen yanılgı sonucu Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,
b-Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kurulan hükümde sanık hakkında münhasıran TCK'nın 58/9. maddesinin uygulanmasıyla yetinilmesi gerekirken, ayrıca TCK'nın 58/7. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
2-Sanıklar ... ve ... ile ilgili olarak;
Sanık ...'in Kurmay Albay rütbesiyle olay tarihinde Yalova Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulunda Alay Komutanı olarak görev yaptığı, Deniz Harp Okulu Öğrenci Temin Komisyonunda üye olarak görevli bulunduğu, sanığın İstanbul ilinde faaliyet gösteren iş yerlerine tahsisli farklı sabit kontörlü hatlardan 2012-2013 yıllarında kullanımında bulunan cep telefonu hattının diğer sanık ... ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelleri ile ardışık olarak arandığı ankesörlü hatlardan tekil aranmalarının da bulunduğu,
Sanık ...'ın Yarbay rütbesiyle olay tarihinde Deniz Harp Okulunda Dekan Sekteri olarak görev yaptığı, sanığın İstanbul ilinde faaliyet gösteren iş yerlerine tahsisli farklı sabit kontörlü hatlardan 2012, 2013 ve 2015 yıllarında kullanımında bulunan cep telefon hattının diğer sanık ... ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelleri ile ardışık olarak arandığı, ankesörlü hatlardan tekil aranmalarının da bulunduğu,
Ayrıca, sanıklar hakkında tanık ...'ın: ''1989-1990 aralarında sanıklar ... ve ...'ın da aralarında bulunduğu bir grup öğrenciden sorumlu ev ve semt abiliği yaptığını, yapılanmanın prensipleri gereği kendileriyle Harp Okulundan mezuniyetleri sonrasında irtibatını kopardığını, Deniz Harp Okulunda öğrenim gören öğrencilerin sorumluluğunu Asım (K) isimli örgüt mensubuna devrettiğini'' beyan ettiği hususları gözetilerek;
UYAP'ta bulunan örgütlü suçlar bilgi havuzunda araştırma yapılarak sanıklar hakkında başkaca bir beyan yahut ifade bulunup bulunmadığı araştırılıp, varsa bu beyan yahut ifadelerle birlikte sanıkların görev yaptıkları Deniz Harp Okulu Komutanlığına bildirmiş oldukları cep telefonu hatları haricinde operasyonel hat kullanıp kullanmadıklarının tespiti açısından ÖSYM, hesaplarının bulunduğu banka, Elektrik ve Su İdaresi gibi kurumlara bildirmiş oldukları başkaca cep telefonu hattı bulunup bulunmadığının sorulup, sonucuna göre varsa kişiselleştirilmiş, Emniyet birimlerince, büfe/ankesörlü sabit telefon hatlarıyla irtibat kurma yöntemine ilişkin olarak düzenlenen ayrıntılı analiz raporları temin edilerek dosyaya konulması, bununla birlikte Emniyet kayıtlarının yanı sıra BTK’dan alınan baz istasyonunu gösterir HTS kayıtlarının “0” saniyeli çağrılar da dahil olmak üzere getirilmesi, sanıkların görev yaptıkları diğer şehirlerde ardışık aramalarının olup olmadığı araştırılarak varsa sabit hat ve ankesörlü telefondan aranmalarına ilişkin analiz raporlarının istenmesi, sanıklarla ilgili sabit hat veya ardışık aranmaya ilişkin varsa itirafçı beyanlarının dosyaya getirilmesi, yine mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere ardışık arama kapsamında İstanbul ilinde ardışık şekilde arandığı belirlenen diğer asker personeller hakkında bir soruşturma veya dava olup olmadığı araştırılıp, varsa ifade örneklerinin dosyaya ibrazı sağlanarak duruşmada CMK’nın 217. maddesi uyarınca sanıklar ve müdafiilerine okunarak diyecekleri sorulup, gerekirse ifade yahut beyan sahiplerinin tanık sıfatıyla bilgilerine başvurularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık ... ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve bozma nedenleri gözetilerek tahliye taleplerinin reddi ile sanık ...'ın tutukluluk halinin DEVAMINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi gereğince dosyanın İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.