20. Hukuk Dairesi 2012/15255 E. , 2013/5119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... mirasçısı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1982 yılında ilan edilen genel arazi kadastrosu sırasında tarla niteliği ve 1475,00 m² yüzölçümüyle tesbit ve tescil edilen ... Köyü, 1051 parsel sayılı taşınmaz, yörede 5304 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan yenileme kadastrosu sırasında, 1270,16 m² yüzölçümü ve 156 ada 5 parsel sayısıyla ve mülkiyeti tapu kütüğünde olduğu gibi sınırlandırılmıştır.
Davacı ... Yönetimi, .... Köyünde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/A maddesi kapsamında kadastro haritalarındaki sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataların giderilmesi için çalışmanın yapıldığını ve askıya çıkarıldığını, ancak yapılan çalışma sırasında kesinleşmiş devlet ormanı alanına müdahale de bulunularak, ... Köyü, 156 ada 5 parsel sayılı taşınmaza tarla vasfı verilerek davalı adına tespit yapıldığını ve dava konusu yerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde ve orman vasıf ve karakterinde olduğunu ileri sürerek, 3402 sayılı Kanunun 22/A madde uygulaması ile kesinleşmiş Devlet Ormanı üzerine ihdas edilen 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tesbitinin iptali ve taşınmazın Hazine adına Orman vasfıyla tapuya kayıt ve tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve ... Köyü, eski 1051 parsel yeni 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tesbitinin iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... mirasçısı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Kanunun 22/A maddesi gereğince yapılan, Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılması işlemine itiraz ve kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1943 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılıp 19.09.1943 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman tahdidi ile 21.05.1993 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması ve 21.04.2011 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 4999 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince aplikasyon, ölçü, çizim hesaplamalarından kaynaklanan yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi işlemi bulunmaktadır.
Mahkemece, davalı ... adına çıkartılan davetiye davalının evde bulunmaması sebebiyle tebliğ evrakı muhtarlığa teslim edilmek, keyfiyeti bildiren ihtarname adresini kapısına asılmak ve durumun kendisine haber verilmek üzere en yakın komşusu kısmı
boş bırakılmak suretiyle usûlsüz tebliğ edilmiş, ayrıca mahkemece, 11.01.2012 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi .., davalı ...’ın 1993 yılında vefat ettiğini bildirmesine rağmen mahkemece mirasçılara husumet yaygınlaştırılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Hükmü temyiz eden mirasçı ...’ın temyiz dilekçesi ekinde sunduğu onaylı nüfus kayıt örneklerinden de, davalı ...’ın dava tarihinden çok önce 10.01.1993 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır. Mahkemenin bu uygulaması, ölü davalı gerçek kişinin mirasçılarının Anayasa ile güvence altına alınan davaya karşı cevap, savunma ve delillerini bildirme imkânının kısıtlanması niteliğindedir.
Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içerir. (HMK madde 27)
Tarafların, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkı anayasal bir hak olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur.
Anayasanın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılama hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğinde olduğundan, ölü davalının mirasçıları belirlenip davaya dahil edilmeden, delil toplanılması, savunma ve delillerini bildirmelerine olanak verilmeden keşif kararı alınarak hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu gibi adil yargılanma hakkı ve hukukî dinlenilme hakkına da aykırıdır.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkili esastır. Hâkimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Mahkeme, tarafların hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak, tarafları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usûlüne uygun olarak davet etmeden delilleri toplayıp hükmünü veremez.
Bu itibarla, ölü davalının tüm mirasçılarının tereddütte mahal bırakmayacak şekilde belirlenip, gerekirse 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25/1. maddesi nazara alınarak veraset ilâmı düzenlenip buna göre Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, mirasçılara dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, bu davada da yer alma olanağı verilerek, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve davada yer alan tüm tarafların savunma ve delillerini bildirmelerine olanak tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı gözardı edilerek, davanın taraflarının savunma ve delillerini bildirmelerine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek davanın sonuçlandırılması önemli bir usul hatası olup, bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre, mirasçı ...’ın diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... Toprak mirasçısı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 06/05/2013 günü oy birliği ile karar verildi.