14. Hukuk Dairesi 2013/1161 E. , 2013/2592 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-davalı taraf vekili tarafından, davalı-davacı aleyhine 15.02.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, 14.03.2011 tarihli birleşen davada davalı-davacı vekili tarafından temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine dair verilen 31.01.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen dava TMK’nın 725. maddesi gereğince temliken tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne, temliken tescil talebinin koşulları gerçekleşmediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, temliken tescil isteyen birleştirilen davanın davacıları temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre birleştirilen davanın davacısı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Birleştirilen davanın davacısı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır.
Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Somut olaya gelince; 13 parsel sayılı taşınmazda inşa edilen ve bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen binanın imar uygulaması sonucunda komşu 12 sayılı parsele taşkın hale geldiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri gereğince söz konusu binanın taşkın kısmının yıkımına karar verilebilmesi için yapı bedelinin ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmek üzere elatmanın önlenmesi ve kal isteyen birleştirilen davacılar adına depo ettirilmesi gerekir. Elatmanın önlenmesi ve kal isteyenler bu bedeli ödemedikleri takdirde taşkın inşaat sahipleri taşkın yapıyı ömrünü dolduruncaya kadar kullanmaya devam edebilir. Bununla birlikte elatmanın önlenmesi ve kal isteyen davacıların bu bedeli ödemeyi kabul etmeleri halinde de yapının taşkın kısmının yıkımına karar verilebilmesi için ayrıca yapının üzerinde bulunduğu 13 sayılı parselin tüm
maliklerinin davada davalı olarak yer almaları gerekir. Ancak, bir kısım davacı ve davalıların 12 ve 13 parselde de aynı zamanda paylı malik oldukları göz önüne alındığında 13 sayılı parselin her iki davada da taraf olmayan paylı malikleri tespit edilerek öncelikle bunların davada taraf olarak yer almaları sağlanmalı, sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle birleştirilen davanın davacısı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.