9. Hukuk Dairesi 2015/30348 E. , 2019/2889 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin müvekkilinin 06.06.1999-16.01.2013 tarihleri arasında davalı şirkete ait mağazalarda çeşitli kademelerde çalıştığını, çalıştığı süre zarfında pazartesi, salı, çarşamba ve cumartesi sabah saat 08:00 akşam 19:00 saatleri arasında, perşembe günleri sabah 08:00, akşam 22:30 saatleri arasında çalıştığını, cuma günleri ise haftalık iznini kullandığını, çalıştığı ... mağazasında tadilat olduğu 2010 yılı Haziran ve Temmuz aylarında 45 gün, ... mağazasında ise 2012 yılı Mayıs ve Haziran aylarında 45 gün olmak üzere toplam 90 gün, sabah 10:00-gece 22:00 saatleri arasında çalıştığını, müvekkilinin fazla mesai yapmasına rağmen fazla mesailerinin ödenmediğini iddia ederek, fazla mesai alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 09.06.1999-30.03.2003 tarihleri arasında çalıştığını, 30.03.2003 tarihinde tazminatını ve tüm yasal haklarını alarak askerlik nedeniyle işten ayrıldığını, askerlik sonrası tekrar çalışmaya başladığını ve 01.04.2004 tarihinden itibaren mağaza bölüm sorumlusu, 01.06.2006 tarihinden itibaren de mağaza müdürü olarak çalıştığını, 16.01.2013 tarihinde ailevi nedenlerle ayrılmak istediğini ve kıdem tazminatının ödenmesini talep ettiğini, müvekkilini şirketinde davacının eski bir çalışan olması sebebiyle bu teklifini kabul ettiğini ve iş akdinin 16.01.2013 tarihinde imzalanan ikale sözleşmesi ile karşılıklı anlaşarak sonlandırıldığını, davacıya kıdem tazminatı, yıllık izin ücretinin ödendiğini davacının bu nedenle müvekkilini ibra ettiğini, bu ibraname de davacının “çalıştığı süre boyunca bütün ücretlerini, bütün hak ve istihkaklarını kıdem tazminatı ve diğer tüm ücretlerini aldığı, herhangi bir alacağı kalmadığı” şeklinde müvekkilini ibra ettiğini, bu ibraname nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği kadar fazla çalışma yapmasının hayatın olağanakışına aykırı olduğunu, işçinin her gün fazla çalışma yapamayacağının kabulü gerektiğini, davacının tadilat zamanlarında çalıştığı şeklindeki beyanının ispata muhtaç olduğunu, tadilat zamanı mağaza müdürünün çalışmasını gerektirecek bir durumun olmadığını, personel tarafından fazla çalışma yapıldığında müteakip ay ücret bordrosuna bu durumun yansıtılarak ödendiğini, personel talep ederse fazla çalışma karşılığında izin kullandırıldığını, davacıya da bu şekilde işlem yapıldığını, davacı işçinin ödenenin üstünde fazla mesai yaptığı iddiasında ise ihtirazi kayıtsız ücretlerini bankadan tahsil etmesi karşısında bu iddiasını ancak yazılı delil ile ispatlayabileceğini, davacının mağaza müdürü olarak çalıştığını ve bu dönemde kendi mesaisini kendisinin belirlediğini, üs tdüzey yönetici konumundaki davacının kendisine açık bir talimat verildiğini yazılı bir delil ile ispat edemedikçe görevinin gereği olarak kendisinin belirlediği saatlerde çalışması nedeniyle fazla mesai talep edemeyeceğini, dava konusu alacakların borçlar kanununa göre beş yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu nedenle zamanaşımı itirazları bulunduğunu ve bu itirazın ıslah içinde geçerli olduğunu, savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışmasının hesap şekli konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçinin imzasını içermeyen bordrolarda fazla çalışma tahakkuku yer aldığında ve tahakkukta yer alan miktarların karşılığı banka hesabına ödendiğinde, tahakkuku aşan fazla çalışmalar her türlü delille ispatlanabilir. Tahakkuku aşan fazla çalışma hesaplandığında, bordrolarda yer alan fazla çalışma ödeme tutarları mahsup edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece yapılacak iş, fazla çalışma tahakkuku içeren imzasız bordroların dışlanması yerine imzasız bordrolarda bulunan fazla mesai tahakkuklarının hesaplanan fazla mesaiden miktar olarak mahsup edilerek sonuca gidilmesidir. Bu yönüyle hatalı olan kararın bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.