14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/261 Karar No: 2013/2548 Karar Tarihi: 22.02.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/261 Esas 2013/2548 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/261 E. , 2013/2548 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-davalı taraf vekili tarafından, davalılar ile davalı-davacılar aleyhine 18.01.2011 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı davada davalı-davacılar vekili tarafından miras hakkına dayalı muvazaa iddiasıyla tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne dair verilen 17.04.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, karşı dava ise davacıya daha önce tapuda devredilen dava konusu taşınmazdaki 1/2 payın muvazaa nedeniyle iptali ve tescili isteklerine ilişkindir. Karşı davacılar, dava dilekçelerinde davacı ile tarafların ortak murisi ... arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin de muvazaalı olarak düzenlendiğini öne sürerek davacının tapu iptali ve tescil davasının reddini savunmuşlardır. Kaynağını Türk Medeni Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup, mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse, edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir. Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını Borçlar Kanununun 18. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira bu gibi durumlarda taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ivazlı (bedel karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir. Böyle olunca da uyuşmazlıkta 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uygulama yeri bulur. Karşı davacılar tarafından sözleşmedeki amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve sözleşmenin muvazaa ile illiyetli olduğu savunulmuş ise de satış vaadi sözleşmesinde satış bedelinin ödendiği belirtilmekte olup karşı davacılar tarafından bunun aksi kanıtlanmış değildir. Muris ..."ün dava konusu taşınmaz dışında taşınmazlarının da bulunduğu dosya içerisindeki tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre karşı davacıların muvazaa iddialarını kanıtlayamadığından satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescile ilişkin asıl davanın kabulü, karşı davanın ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.