10. Hukuk Dairesi 2015/37 E. , 2015/5325 K.
"İçtihat Metni"Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmda belirtilen nedenlerle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan
sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır. Ayrıca, eldeki davaya ilişkin kuvvetli delil niteliğinde olan kesinleşen işçi alacağı davasının; Kurumun taraf olmaması nedeniyle hak düşürücü süreye etkisi olmadığı bilhassa belirtilmelidir.
Eldeki davada, davacı, 01.04.2000 - 16.06.2005 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde geçen hizmetlerinin tespitini istemiştir. Hizmet cetvelinin incelenmesinde, 16.06.2005 - 29.06.2010 tarihleri arasında davalı işverenden bildirimlerinin bulunduğu ayrıca 16.06.2005 tarihinde davacı sigortalı imzasını içerir işe giriş bildirgesinin de mevcut olduğu anlaşılmaktadır. 02.07.2003 tarihli Vergi Dairesi Yoklama fişinde, davacı, 2003 Ocak"tan itibaren arada sırada işyerine geldiğine dair beyanda bulunduğu gibi bir kısım tanıklarda davacının dava konusu dönemde çalıştıkları yönünde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır. Mahkemece, 07.02.2003 tarihinden önceki çalışmalar yönünden hak düşürücü süre ve 07.02.2003 - 16.06.2005 tarihleri arasındaki çalışmalar yönünden ise dava ispatlanamadığı gerekçeleriyle yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm tesisi edilmiş ise de, Mahkemenin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece, yapılacak iş, öncelikle davacının iddiasına göre, 01.04.2000-29.06.2010 tarihleri arasında kesintisiz geçen çalışmalarının tespitini istediği eldeki davada, 16.06.2005 - 29.06.2010 tarihleri arasında davacının davalı işveren tarafından tam bildirimlerinin olduğu gözetildiğinde, 07.02.2003 öncesi yönünden hak düşürücü sürenin işlemeyeceğinin kabulüyle davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle, işyerinin, 16.06.2005 sonrası kapsama girdiği ve dava konusu döneme ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin bulunmaması sebebiyle, sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler re’sen saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davalı işverenin, davacının arada sırada geldiğine dair beyanı ve yoklama fişindeki davacı beyanı dikkate alınarak, davacının tam zamanlı mı yarı zamanlı mı çalıştığı hususu gereğince araştırılmalı, görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu yeterince araştırılmalı; toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.