17. Hukuk Dairesi 2015/13812 E. , 2015/13627 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı maddi tazminat davasının usulden reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin desteği .."ın kullandığı motosiklete, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu, 04.10.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin desteğinin hayatını kaybettiğini belirterek, mahkemece belirlenecek destek tazminatının davalılardan, 40.000 TL manevi tazminatın davalılar .."dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 26.12.2013 tarihli celsede, müvekkilinin maddi tazminat davasından feragat ettiğini beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi ile diğer davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; maddi tazminat istemine ilişkin belirsiz alacak dava dilekçesinde hiç miktar belirtilmediği, belirsiz alacak davası açılması halinde en azından bir miktarın belirtilmesi gerektiği, maddi tazminat yönünden ortada açılmış bir dava bulunmadığı, her ne kadar davacı maddi tazminat yönünden davasından feragat etmiş ise de; usulüne uygun olarak var olmayan açılmış bulunmayan bir
davadan feragatın mümkün olmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin 6100 sayılı HMK "nın 107 maddesi gereğince usulden reddine, 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK."nun "Belirsiz alacak ve tespit davası" başlığı altındaki 107/1. maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
HMK."nın "Dava dilekçesinin içeriği" başlıklı 119. maddesinin (d) bendinde, "Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri"nin dava dilekçesinde gösterilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte, gösterilmemesi halinde, HMK.’nın 119/2. maddesinde düzenlenen yaptırımın (d) bendi bakımından söz konusu olmadığı açıktır.
Bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda; davacı vekili dava dilekçesinde destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmuş, davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirterek dava konusunun değerini belirtmeden dava açmış, 26.12.2013 tarihli celsede maddi tazminat davasından feragat ettiklerini beyan etmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacı vekilinin feragat beyanı doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde maddi tazminat davasının usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK."nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davalının kusur durumu, davacının eşini kaybetmesi nedeniyle duyduğu elem ve acının derecesi göz önüne alındığında davacı eş için takdir olunan manevi tazminatın düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
3-Yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre tarafların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile birlikte karara bağlanması gerekir. (29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İBK.).
Yargılama giderleri 6100 sayılı HMK."nın 323 ile 333. maddelerinde düzenlenmiş; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretinin de yargılama giderlerinden olduğu açıklanmıştır. Ayrıca aynı yasanın 330. maddesinde vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekalet ücretinin, taraf lehine hükmedileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu itibarla, vekalet ücretinin davacı ve davalı yararına hükmedilmesi gerekirken vekillere ödenmesine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
4-Kabule göre de; karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 3. maddesine göre, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddedilmesi halinde, red sebebi ortak olan davalılar lehine tek bir avukatlık ücretine hükmolunacağı öngörülmesine rağmen mahkemece, aleyhlerine açılan maddi tazminat davası usulden reddedilen davalılar ... için ve aleyhlerine açılan manevi tazminat davaları kısmen reddedilen davalılar... için reddedilen miktar üzerinden ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.