17. Hukuk Dairesi 2018/2918 E. , 2020/3543 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacı aleyhine Bursa 9.İcra Müdürlüğünün 2013/514 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, takibin konusunun davacı şirketin kusuru olduğu iddiasıyla dava dışı ..."ye ödenen hasar bedelinin rücu edilmesi olarak gösterildiğini, takibe süresinde itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini belirterek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle Mahkememizin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştikten sonra tarafların iki haftalık süre içerisinde müracaatı halinde dosyanın görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; sigortalının konutunda çıkan yangından dolayı davacının, davalı ... şirketine borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Gerekçeli kararın dosya ile uyum içinde olması ve kararın çelişkili ve tereddüt uyandırıcı olmaması gerektiği ilkesi, gerek 10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı"nda; gerekse 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. (6100 sayılı HMK"nun 294-297.) maddelerindeki kararın tesisi ve yazımına ilişkin kurallarda açıkça tespit edilmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse
sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut olayda; hükmün gerekçe kısmında " Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu anlamında tacir iseler de taraflar arasındaki dava sigorta poliçesi yahut ticari ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır" şeklinde yazıldığı, dava konusunun davalının sigortalının konutunda çıkan yangın sebebiyle ödenen tazminatta borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu ve böylece kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği, hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların ayrı ayrı gösterildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu durumda, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, çelişkili gerekçe ve gerekçe hüküm çelişkisi içerecek şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.