7. Hukuk Dairesi 2016/2947 E. , 2016/8560 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davacı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 15.03.2016 Salı günü belirlenen saatte davacı ... vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle davanın kısmi dava olarak açılmasına rağmen, mahkemece belirsiz alacak davası olarak kabulü hatalı ise de, davacının belirsiz alacak davası açmadığına ilişkin temyizinde hukuki yararı bulunmadığından ve temyiz edenin sıfatı dikkate alındığında bu hususun bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığının anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde uluslararası tır şoförü olarak asgari ücret+sefer primi ile çalıştığını, işverenin davacıya ait bankamatik kartını davacıdan alarak hesabına yatırdığı asgari ücreti tekrar geri çektiğini, yani ücretin asgari ücret kısmının davacıya gerçek anlamda ödenmediğini, hafta tatilleri ile milli bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, yıllık izinlerini kullanmadığını, davacının bu alacaklarının ödenmemesi nedeni ile iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının istifa ederek ayrıldığını, kendisine 1.000,00 TL kıdem tazminatı da ödendiğini, aylık ücretlerinin banka hesabına yatırıldığını, hafta tatilleri ile milli bayram ve genel tatil günlerinde seferde ise sürüş yasağı nedeni ile dinlendiğini, yıllık izinlerini kullandığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, istifa ederek işten ayrılan davacının kıdem tazminatına hak kazanmadığı, banka hesabına yatırılan ücretin çekildiğini “senede karşı senetle ispat” kuralı gereği yazılı belge ile ispat edemediği, hafta tatillerinde çalıştığına dair husumetli tanık beyanları dışında delil sunmadığı, kullanmadığı yıllık izinlerin ücretinin ve milli bayram ve genel tatil çalışma ücretinin bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İş sözleşmesinin feshi ihtilaflıdır.
Davacı vekili davacının iş sözleşmesini ücret cinsinden alacaklarının ödenmemesi nedeni ile haklı olarak feshettiğini iddia etmiştir. İmza inkarında bulunulmayan 11.01.2014 tarihli istifa dilekçesinde, davacının şahsi gerekçeleri yüzünden kendi isteği ile baskı altında kalmadan istifa ettiği yazılı ise de, istifa ile aynı tarihli yani 11.01.2014 tarihli kıdem tazminatı bordrosunda 1.006,00 TL kıdem tazminatı tahakkuk ettirildiği görülmektedir. Davalı vekili de davacıya 1.000,00 TL kıdem tazminatı ödendiğini savunmuştur. Ayrıca davacının ödenmeyen milli bayram ve genel tatil çalışma ücreti hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olunca, davacının iş sözleşmesi kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona erdiğinden davalının ödediği kıdem tazminatının mahsubu yapılarak kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile talebin reddi hatalı olmuştur.
3-Asgari ücret alacağının olup olmadığı ihtilaflıdır.
Davacı vekili, davacının asgari ücret+sefer primi ile çalıştığını, çalıştığı süre boyunca ücretinin asgari ücret kısmına davalı işverenin el koyduğu davacıya ait bankamatik kartı ile çekildiğini, yani bu ücretin esasında davacıya ödenmediğini iddia etmiştir. Aynı gün temyiz incelemesi yapılan 2016/3173 ve 2015/2952 Esas sayılı dosyalar ile bu dosyanın davacısının banka hesabına yatırılan ücretlerin hep aynı bankamatikten yani 112 numaralı bankamatikten çekildiği, para çekme olayının paranın yatırılmasından çok kısa bir süre sonra gerçekleştiği ve bazı aylara ait ücretlerin çekilmesi sırasında işçilerin yurtdışında oldukları görülmektedir. Bu itibarla mevcut delil durumuna göre davacının iddia ettiği ücret alacağının hüküm altına alınması gerekirken, reddi doğru olmamıştır.
4-Davacının hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 46 ncı maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63 üncü maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46 ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.
Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmidört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.
Somut olayda, mahkemece hafta tatili ücreti talebinin ispat edilemediği gerekçesi ile reddine karar verilmiştir. Ancak dosya içinde davacının yurda giriş çıkış kayıtları mevcut olup bu kayıtlar incelenerek davacının seferde geçirdiği 6 ıncı günden sonraki 7 inci gün çalışması hafta tatili çalışması olarak kabul edilmeli ve ücreti hesaplanarak hüküm altına alınmalıdır. Örneğin kayıtlara göre davacının seferi 21 gün sürmüş ise 3 hafta tatilinde çalıştığı kabul edilmelidir.
5-Davacının hizmet süresine göre 42 gün yıllık izne hak kazandığı, kullanılanların mahsubu ile 8 gün yıllık izni kaldığı belirtilerek 8 gün için hesaplanan yıllık izin ücreti mahkemece hüküm altına alınmıştır. Ancak davacının yıllık izin kullandığı belirtilen bazı tarihlerde seferde olduğu görülmektedir. Davacı vekili de rapora bu yönden itiraz etmiş olup bu itiraz üzerinde durulmamıştır. Bu itibarla, yurda giriş çıkış kayıtları ile yıllık izin belgeleri karşılaştırılarak, sefere denk gelen tarihlerde davacının yıllık izinlerini kullanmadığı kabul edilerek buna göre kullanılmayan yıllık izin süresi ve ücreti belirlenmelidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir olunan 1.350,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.