
Esas No: 2021/13208
Karar No: 2022/1286
Karar Tarihi: 16.02.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/13208 Esas 2022/1286 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/13208 E. , 2022/1286 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVACILAR : ... Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Hazine, ... ve Arkadaşları, ... ve Arkadaşları
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda, Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin hükmün, katılanlar Hazine, ..., ..., ...; ... ... (Konukman), ..., ..., ..., M. ... Vakfı evlatlarından katılan ..., ... ve 15 arkadaşı, ... ve 4 arkadaşı, ... ve 11 arkadaşı, ... ... (...), ..., ... ... ve 2 arkadaşı, ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.06.2020 tarihli ve 2020/4352 Esas, 2021/1684 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş olup, katılan ..., davalı ... İdaresi vekili ve katılan ... tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ..., ... ve ... ... mirasçısı ..., 16.01.1986 tarihli dava dilekçesiyle ... Asliye l. Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1986/65 sayılı dosyasında; davacı ... ise 20.01.1986 tarihli dava dilekçesiyle aynı mahkemenin 1986/83 sayılı dosyasında, Orman Bakanlığı ve ...’nü hasım göstererek açtıkları davalarda, ... köyü 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını, bu parsel 1948 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastro sınırları içine alınmışsa da, ...’nün açtığı dava sonucunda orman kadastrosunun iptal edildiğini, ancak 1986 yılında 2896 sayılı Kanun hükümlerine göre 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan aplikasyon ve 6831 sayılı Kanun'un 2896 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmaları sırasında orman sınırları içinde gösterildikten sonra kısmen 2/B madde uygulaması sonucu orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek, 24 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun yaptığı çalışmaların iptali ile davalı kurumların elatmasının önlenmesini talep etmişler ve dava dosyaları mahkemenin 1986/65 sayılı dosyasında birleştirildikten sonra adli teşkilat kurulduğundan yetkisizlik nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilerek bu mahkemenin 1990/1970 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Diğer taraftan; Vakıflar İdaresi, 1094 sayılı parseli içine alan 1948 yılı orman tahdidinin açtıkları dava sonucu ... Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 tarihli ve 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğini, 1094 sayılı parselin davacı ... ve arkadaşları adına kadastroca 1967 yılında oluşturulan tapu kaydının iptali için 29.04.1971 tarihinde açtıkları davanın halen ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/1500 Esas sayılı dosyasında devam ettiğini ileri sürerek, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon çalışmalarının iptalini talep etmişler; müdahil ... ... ... ve ... ...' da 1094 sayılı parselde pay sahibi olduklarını ileri sürerek bu davaya katılmışlar ve yargılama sırasında ... ilçesinde kadastro mahkemesi kurulması nedeniyle, dava dosyası görevsizlik kararı verilerek kadastro mahkemesine gönderilmiş ve bu mahkemenin 1991/9 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Davacılar ... ve ..., 11.10.1989 tarihli dava dilekçesiyle, ... Asliye Hukuk (Kadastro) Mahkemesinin 1989/689 Esas sayılı dosyasında açtıkları davada, adlarına paylı olarak tapuda kayıtlı bulunan ... köyü 1094 sayılı parselin 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılarak 12.04.1989 tarihinde ilâna çıkartılan aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 2/B madde uygulamasında orman sınırları içinde bırakıldığı iddiasıyla kısmen 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılma işleminin iptali ile taşınmazın özel orman olarak sınırlandırılıp adlarına tescilini istemişler ve ... ilçesinde kadastro mahkemesi kurulması nedeniyle, dava dosyası görevsizlik kararı verilerek bu mahkemenin 1990/9 Esas sırasına kaydedilmiştir.
... Kadastro Mahkemesinin yukarıda belirtilen 1991/9 ve 1990/9 Esas sayılı dava dosyalarının aralarında fiilî ve hukukî bağlantı bulunması nedeniyle 1990/9 Esas sayılı dava dosyasında birleştirilmesinden sonra, müdahil ... oğlu Hasan mirasçıları, ... ve arkadaşları, K.sani 1291 tarih 1 ilâ 25 numaralı tapu kayıtlarına dayanarak; müdahil ..., 1094 sayılı parseldeki ...oğlu ... ... ...’in 500/7680 payını, müdahil ... ise ...’in 4460/7680 payını satın aldığını ileri sürerek davaya katılmışlardır.
I. KARAR
... Kadastro Mahkemesince verilen, 25.09.1996 tarihli ve 1990/9-15 Esas, Karar sayılı “davanın kabulüne, 1094 sayılı parselin, ... Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı ilamıyla özel orman olduğu kabul edilerek, devlet ormanı olarak sınırlandırma işleminin iptal edildiği gerekçesiyle 1986 ve 1989 yıllarında 1094 sayılı parseli devlet ormanı sınırları içine alan ve daha sonrada 2/B madde uygulaması ile kısmen orman rejimi dışına çıkaran 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine” ilişkin hüküm, davalı ... İdaresi ve katılan Hazine tarafından temyiz edilmiştir
I. ... İLAMI
Mahkemenin yukarıda gösterilen ilk kararı, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 01.07.1997 tarihli ve 1997/6670 Esas, 1997/7089 Karar sayılı ilamıyla; “Temyize konu davanın 1094 sayılı parselin orman sınırları içine alınması isteminin iptaline ilişkin olduğu, bölgede ilk kez 1948 yılında yapılan orman tahdidi ile 2.082,2 hektarlık bir alanın ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 13/09/1948 tarihli dava dilekçesiyle Vakıflara ait 11 adet tapunun kapsadığı arazinin orman sınırları dışına çıkarılması için açtığı dava sonucu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.1960 tarihli ve 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı kararıyla Vakıfların 11 adet tapusu yüzölçümü kapsamında kalan bölümler yönünden 1948 yılı tahdidinin iptal edildiği, yörede 1966 - 1967 yıllarında yapılan genel arazi kadastro çalışmalarında anılan mahkeme ilâmı ile özel orman olduğu kabul edilerek, ... Devlet Ormanı sınırları dışına çıkarılan yerlerin 1092, 1093 ve 1094 numaralı parsellerin tamamı olduğunun kabulünün doğru olmadığı, çünkü bu üç parselin toplam yüzölçümünün 1900 hektar 11.100 m2 olduğu, Vakıflar İdaresinin ...Vakfından gelme 11 adet tapuya dayanarak tapu kapsamındaki yerlerin özel orman olduğu iddiasıyla dava açtığı davada Mahkemenin 1959/217 Esas, 1959/311 Karar sayılı kararıyla 2.082.2 hektar yüzölçümlü ... Devlet Ormanının tümünün tahdidinin iptal edilmeyip, sadece Vakıflara ait 11 adet tapu kaydı kapsamının özel orman olduğu kabul edilerek, Vakıfların tapu kapsamındaki yer için tahdidin iptal edildiği, 1.680 hektar yüzölçümünde olan çekişmeli 1094 sayılı parselin tamamının bu dava sonucu tapulu özel orman olduğu kabul edilerek devlet ormanı sınırları dışına çıkarıldığının kabul edilemeyeceği, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1971/380 (1990/1500) Esas sayılı dosyasında ... ile 1094 sayılı parselin tapu malikleri ... ... ve arkadaşları arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının bu dava ile doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı açıklanarak, Mahkemece yeniden yapılacak keşifte, 1948 yılında yapılan orman tahdidinde ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan 2.082,2 hektarlık sahanın belirlenmesi ve bu saha içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün 11 adet tapusu içinde kalması nedeniyle özel orman olduğu kabul edilerek devlet ormanı sınırları dışına çıkarılan kesimin, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.1960 tarihli ve 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı dosyasında infaza uygun bir harita varsa bu harita, aksi halde Vakıflar’ın dayandıkları tapu kayıtları ve anılan mahkeme ilâmı ile 1092, 1093 ve 1094 sayılı parsellere ait kadastro paftası yerine uygulanarak kapsamları saptanıp, haritalar birbirleri ile çakıştırılarak düzenlenecek krokide gösterilmesi, çekişmeli 1094 sayılı parselin gerek 1948 tahdidi, gerekse Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1959/311 Kararsayılı iptal kararındaki konumunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
II. KARAR
Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra 08/06/2000 tarihli ve 1998/14 Esas, 1998/1 Karar sayılı kararla; “Davacılar ve müdahillerin davalarının kısmen kabulüne, dava konusu 1094 sayılı parselin, teknik bilirkişi ...’ın 23.09.1998 tarihli rapor ve krokisinde belirtildiği şekilde sarı ile boyalı olarak gösterilen Vakıflar İdaresine ait K. Evvel 1927 tarih ve 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan 333.885,7 hektar (3.338.857 m2) yüzölçümlü alan hakkındaki 24 ve 59 numaralı orman kadastro komisyonlarının kararlarının iptaline ve vaki elatmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş; hüküm, davalı ... Yönetimi, katılan Hazine, davacı ..., ..., ... ... ... ve ... ..., ..., ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları ve ... mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
II. ... İLAMI
Mahkemenin ikinci kararı, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 15.05.2001 tarihli ve 2001/1041 Esas, 3917 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş, bozma ilamına özetle; “incelenen dosya kapsamına, toplanan kanıtlara göre davacı ... ... ... ve arkadaşları ile diğer müdahil gerçek kişiler yönünden, 1094 parsele ilişkin 1948 yılında yapılan orman tahdidinin kesinleşmiş olduğu, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca da aleyhlerine yeni bir durum yaratılmadığı gerekçesiyle davacı ve müdahil gerçek kişilerin tümünün temyiz itirazlarının reddine ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.1960 tarihli ve 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı kararıyla 1948 yılında yapılan orman tahdidinin sadece Vakıflara ait 11 adet tapu miktarı yönünden özel orman olduğu kabul edilerek iptal edildiği, mahkeme kararının dayanağı bir kroki bulunmadığı, mahkemece de bozma kararı uyarınca işlem yapılıp hüküm kurulduğuna göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kayıt miktar fazlası yönünden yapmış olduğu temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarına yönünden, davacı ... İdaresinin dayandığı ... 1927 tarih ve 36 ilâ 46 numaralı 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümünün 5.176.201 m2 olduğu, Vakıflar İdaresinin daha önce açtığı dava sonucu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı kararında Vakıflara ait 11 adet tapu kaydının yüzölçümü esas alınarak ve bu tapu kayıtlarının kapsadığı alan özel orman kabul edilerek devlet ormanı sınırı dışına çıkarılıp, Yönetimin elatmasının önlenmesine karar verilmiş ise de, kesin hükmün dayanağı bir harita bulunamadığından, 5653 ve 5658 sayılı Kanunlar ve kesin hüküm gereğince 11 adet tapu kaydının toplam yüzölçümü kadar yerin, özel orman niteliği ile Vakıflar İdaresine verilmesi ve tapu kayıt fazlası yönünden 1948 yılı orman kadastrosunun kesinleştiğinin ve dolayısıyla tapu kayıt fazlasının devlet ormanı olduğunun kabul edilmesi, bilirkişi raporuna göre, kadastro sırasında vakıflara ait tapu kayıtlarının hamur halinde çekişmeli 1094 numaralı parsel ile birlikte dava dışı 1092-1093 numaralı parsellere de uygulandığı ve bunlardan 100 hektar 9000 m2 yüzölçümlü 1092 sayılı parsel ile 118 hektar yüzölçümlü 1093 sayılı parselin (bu iki parselin toplam yüzölçümü 218.9000 hektardır) ... adına yapılan tesbitlerinin kesinleştiği, bu durumda 1094 sayılı parselin 3.338.857 m2 bölümünde kesin hükmün kapsamında olduğunun kabul edilmesi halinde, özel orman olduğu kabul edilerek vakıflar idaresi lehine devlet ormanı sınırları dışına çıkarılan alanların toplamının 552.7857 hektara (5.527.857 m2’ye) ulaşacağı, halbuki, Vakıflar İdaresinin 11 adet tapu kaydının yüzölçümü toplamının 517.6201 hektar (5.176.201 m2) olduğu, bu durumda; Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen devlet ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü gerektiği, Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim yönünden de davacı ... Müdürlüğünün davasının reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararı sonrası yapılan yargılama sırasında müdahil ... Vakfı evlatları ... ve arkadaşları, Vakıflar İdaresi yanında davaya katılmışlardır.
III. KARAR
... Kadastro Mahkemesinin kapatılması nedeniyle dava dosyasının devredildiği ... Kadastro Mahkemesinin 03.05.2005 tarihli ve 2003/2 Esas, 2005/1 Karar sayılı kararıyla; “Vakıflar Genel Müdürlüğünün davasının kısmen kabulüne, 1094 sayılı parselin teknik bilirkişi ...’ın 24.02.2005 tarihli rapor ve krokisinde Vakıflar İdaresine ait ... 1927 tarih 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45 ve 46 nolu tapu kayıtları kapsamında kalan ve sarı boyanıp (A) ile gösterilen 2.420.171 m2 ve (C) ile gösterilen 567.016 m2 olmak üzere toplam 2.987.197 m2 bölümün ... Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 10/06/1960 tarihli ve 1959/217-311 Esas, Karar sayılı kesin hükmünün kapsamında olması nedeniyle, bu bölümlerle ilgili 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptallerine ve davalıların bu bölüme elatmasının önlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine; bozma ilamından sonra bildirilen ve toplanan delillere göre dava konusu 1094 sayılı parselin geriye kalan 13.834.903 m2’lik bölümü 1948 yılında kesinleşen devlet ormanı sınırları içinde ise de, 1951 yılında maki tefrik komisyonu tarafından makiye ayrıldığı anlaşılmakla, bu bölümle ilgili 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyon kararlarının iptaline ve elatmanın önlenmesine” karar verilmiş; hüküm, Hazine, Orman Yönetimi, Vakıflar İdaresi, ... Vakıf evlatlarından; ... ve arkadaşları, ..., ..., ... ve arkadaşları, ... oğlu Hasan mirasçılarından ... ve arkadaşları, ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
III. ... İLAMI
Mahkemenin üçüncü kararı, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 22.11.2007 tarih, 2007/3836 Esas, 2007/14967 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş olup, bozma ilamına özetle; “1948 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda (tahdidinde) orman sınırları içinde bulunan ve 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca yapılan aplikasyon çalışmalarında da yine orman sınırları içinde bırakılan dava konusu taşınmazda, bu komisyonlarca yapılan 2/B madde uygulamalarının bilimsel gerçekliğinin, hukuki dayanağının ve gerekçesinin bulunmadığı ve 6831 sayılı Kanun'un 2/4. maddesindeki “yanan orman sahalarında orman rejimi dışına çıkarma işleminin hiçbir şekilde yapılamayacağı” hükmü ile Maliye Bakanlığının yaptığı tahsis gözönünde bulundurularak, dava konusu 1094 sayılı parselde 1984 ve 1988 yıllarında 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan 2/B maddesi uygulamalarının tümünün iptali ile 1948 yılında kesinleşen ... Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulüne ve bu bölümlerin 1948 tahdidinde olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olduğundan bahisle, ... ile ... Vakıf evlatları ile ... oğlu Hasan mirasçıları ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; Orman Genel Müdürlüğü, Orman Bakanlığı ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkemece, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında ... köyü 1094 numaralı parsel içinde kalan ... Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen ... Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamı orman olarak kabul edilerek kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar ..., ... Vakfı evlatları ile diğer davacılar ... ..., ... Müfüt ... ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında yargılama sırasında, ... ve ... vekilinin, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/181 Esas, 2002/30 Karar ve 2005/602 Esas, 2006/148 Karar sayılı ilâmlarıyla ... ve ...'un hisselerinin tamamının müvekkilleri adına tesciline karar verildiğinden bahisle davaya katılma talebi, söz konusu mahkeme kararlarının infazının bu davada verilecek hükümden sonra olabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir.
IV. KARAR
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında ... köyü 1094 numaralı parsel içinde kalan ... Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen ... Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına ve davacılar ..., ... Vakfı evlatları ile diğer davacılar ... ..., ... Müfüt ... ve arkadaşları ile onların halefleri ..., ... ve arkadaşları ve davaya katılan diğer tüm kişilerin davalarının reddine karar verilmiş; hüküm, Hazine vekili, katılan ... vekili, davacı ..., katılan ..., davacı ... vekili, davacı ... (...), ... ve ... vekili, ... ve Arayıcılar vekili, ... Vakfı Evlatları ve arkadaşları vekili Av. ... ile F. ... tarafından temyiz edilmiştir.
IV. ... İLAMI
Mahkemenin dördüncü kararı, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.12.2013 tarihli ve 2013/2723 Esas, 12220 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş, bozma ilamına özetle; “dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, davacı Hazine vekili, davacı ..., davacı ... vekili, ..., ..., ... ve M. ... vekili Av. ..., ...vekili Av. ..., ... mirasçıları vekili Av. ....Vakfı bir kısım evlatları vekili Av. ... ile katılan ...'ın temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; davacı ... vekili Av. ..., katılan ... vekili Av. ..., katılanlar ... (...), ... ve ....vekili Av. ...'nın, hüküm tarihinden sonra verilen sırasıyla 11.06.2013, 13.06.2013 ve 10.06.2013 tarihli dilekçelerle davadan feragat ettikleri, feragatin, davayı sona erdiren, kesin hükmün sonuçlarını doğuran, tek taraflı bir irade beyanı olduğu ve yargılamanın her aşamasında hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceği açıklanarak, davalarından feragat eden taraflar yönünden karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
V. KARAR
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, 24 ve 59 numaralı Orman Kadastrosu Komisyonu tarafından 1984 ve 1988 yıllarında ... köyü 1094 parsel içinde kalan Karağıl Devlet Ormanında 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi hükümlerine göre yaptığı orman rejimi dışına çıkartma işlemlerinin tümünün iptaline, 1948 yılında kesinleşen ... Devlet Ormanının 1094 sayılı parsel içinde kalan bölümünün tamamının orman olarak kabulü ile kesinleşen 1948 yılı orman kadastrosunda olduğu gibi orman sınırları içinde bırakılmasına, davacılar Vakıflar Genel Müdürlüğünün, diğer tüm davacılar ile onların haleflerinin ve müdahil olan tüm davacıların (feragat edenler dışında) davalarının reddine, davacılar ..., ...,... (...), ... ve ... ... (...) 11.06.2013, 13.06.2013 ve 03.06.2013 tarihli dilekçelerle davadan feragat ettiklerinden davalarının feragat nedeniyle reddine” karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili, katılan ... vekili, müdahil ... vekili, ...; ... ... (Konukman), ..., ... vekili; ... vekili, M. ... Vakfı evlatlarından katılan ..., katılanlar ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, ... ... (...) vekili, ... vekili ... ... ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili, ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
V. ... İLAMI (Karar düzeltme talebine konu bozma ilamı)
Mahkemenin beşinci kararı, ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.06.2020 tarihli ve 2019/4352 Esas, 2020/1684 Karar sayılı ilamıyla; “ müdahiller ..., ..., ..., ... ve ...’in temyiz dilekçelerinin süreden reddine; dosya kapsamına ve “Vakıflar İdaresinin ...Vakfından gelme 11 adet tapu kaydının yüzölçümü toplamının 517.6201 hektar (5.176.201 m2) olduğu, bu durumda; Vakıflar İdaresinin dayandığı tapu kayıtlarının miktar fazlasının kesin hükmün dışında ve kesinleşen Devlet Ormanı tahdit kapsamında kaldığının kabulü gerektiği ve Vakıflar İdaresi adına kesinleşen 1092 ve 1093 sayılı özel orman parsellerinin toplam yüzölçümünün 218 hektar 9000 m2 olduğu gözönünde bulundurularak, tapu kayıt miktar fazlası kesim (1094 parsel) yönünden de davacı ... Müdürlüğünün davasının da reddine” karar verilmesi gerektiği yönündeki Daire bozması doğrultusunda işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, katılan ... vekilinin ve M. ... Vakfı evlatlarından Vakıf yanında katılan ... vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; taraflardan davalı Hazine vekili, katılanlar ... vekili, ... vekili, ... ve 15 arkadaşı vekili, ... ve 4 arkadaşı vekili, ... ve 11 arkadaşı vekili, ... ... (...) vekili, ... vekili, ... ... ve 2 arkadaşı vekili, ... vekili, ... vekili ve ...’in temyiz itirazları yönünden, dosya kapsamında Hazine ya da davalı taraf olan Orman Genel Müdürlüğünün müdahale taleplerine ilişkin dilekçeye rastlanılmadığı, ... Asliye (1) Hukuk Mahkemesinde devam etmekte olan 1998/441 sayılı davaya Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün katılmasının da aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davasını kişiler aleyhine 2/B uygulamasının iptali ile bu bölümün orman içine alınmasını sağlayacak şekilde 2/B uygulamasına itiraza dönüştürmeyeceği, eldeki bu dava açılmasaydı 1948 tarihli tahdidin aplikasyonu ve 2/B madde uygulamalarıyla kişiler adına kayıtlı tapular üzerine konulan 2/B ve orman şerhlerinin kesinleşeceği, Orman Yönetimi ya da Hazinenin tapu iptali ve tescil davasına müdahalesinden dolayı 2/B'ye çıkarma işleminin uygun olup olmadığının tartışıldığı, davanın 2/B madde uygulamasına itiraza dönüşmediği, aksine yargılama sürerken idarece 1094 parsel sayılı taşınmaz üzerinde aplikasyon ve 2/B madde uygulaması yapıldığı, bu hususa 2007 tarihli bozma ilamına kadar hiçbir şekilde değinilmediği, 2007 tarihli bozma ilamında ise 1971 yılından beri asliye hukuk mahkemesinde süren tapu iptali ve tescil davasının (1971 tarihinden 2007 yılına kadar 36 yıl geçtikten sonra), kadastro mahkemesindeki davayı kişiler aleyhine 2/B uygulamasına itiraz davasına dönüştürdüğünden söz edildiği, davacı ..., katılan ..., katılanlar ... (...), ... ve ... ... (...)’in 6292 sayılı Yasa'dan faydalanmak üzere idareye başvuru haklarını kullanacaklarını belirterek davalarından feragat ettikleri, bu feragatlerin yeni yasal düzenlemeden yararlanmak amacıyla yapılmış olup hakkın özünden vazgeçme sonucunu doğuran feragatlar olarak değerlendirilmeyeceği, kişilerin açtığı 2/B madde uygulamasına itiraz davasından dolayı davalı sıfatına sahip olan Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün yasa gereği davalı sıfatını taşıdığı, müdahale taleplerinin olmadığı, var olduğu kabul edilse dahi, ancak davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler asli müdahil olabileceklerinden davanın taraflarınca davaya müdahalenin mümkün olmadığı ve davalı Hazine ve Orman Genel Müdürlüğünün yargılama sırasındaki beyanlarının davayı kişiler aleyhine 2/B uygulamasına itiraza dönüştürmeyeceği, 2007/3836-14967 ve 2013/2723-12220 Esas, Karar sayılı kesin nitelikte olan önceki bozma kararlarının maddi yanılgıya ve HMK'nin 65. madde ile HMK'da “yargılamaya hakim olan ilkeler “ başlığı ile düzenlenen HMK'nin 24, 25 ve 26. madde hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğinden bozma kararına uyulmasının usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği, bu nedenle Mahkemece davanın reddi ile yetinilerek 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarılan bölümün tahdit içine alınmasına dair hüküm kurulmaması gerektiği, 2013 tarihli bozma kararından sonra davaya müdahil olanların taleplerinin fer’i mi yoksa asli müdahale niteliğinde mi olduğunun değerlendirilmediği, kabule göre de; 6831 sayılı Kanunun 2/4. maddesinde düzenlenen yanan orman sahalarında orman rejimi dışına çıkarma işleminin hiçbir şekilde yapılamayacağı hükmüne dayanılarak 2/B madde uygulamalarının tümü iptal edilmiş ise de, dosya kapsamında yer alan Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğünün 18.03.2019 tarihli yazısında “yangının 172 ve 197 numaralı bölümlerde çıktığı ve bu bölümlerin 1094 sayılı parsele yaklaşık 5400 metre uzaklıkta olduğu, yangının 1094 parsel sayılı taşınmazla hiçbir ilgisinin olmadığı" ifade edilmiş, yine dosyaya alınan Resmi Gazetenin 02.08.1949 tarihli 7270 sayısında ... Devlet Ormanında yangın olmadığı Kiremitli Devlet Ormanında yangın çıktığı belirtilmesine rağmen, bu hususta yeterli araştırma yapılmaksızın, Mahkemece, 2/B madde uygulamalarının bilimsel gerçekliği, hukuki dayanağı ve gerekçesinin bulunmadığı şeklindeki soyut gerekçelerle 2/B işleminin iptali ile bu bölümün orman tahdidi içine alınmasına karar verilmiş olmasının isabetli olmadığı” açıklanarak bozulmuş ve ... bozma ilamına karşı asli müdahil Müdahil ..., ... ve davalı ... idaresi tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
I- Asli Müdahil ...’in karar düzeltme talebi bakımından;
Karar düzeltme talep eden asli müdahil ..., ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin karar düzeltme incelemesine konu ilamında, kendisine gerekçeli kararın 23.12.2016 tarihinde, temyiz dilekçesinin ise 11.05.2017 tarihinde tebliğ edildiği, hükmün 23.05.2017 tarihinde 10 günlük katılma yoluyla temyiz süresi de geçtikten sonra temyiz edildiği gerekçesiyle temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verildiğini, kendisine yapılan tebligatta “15 gün içinde” katılma yoluyla temyiz isteminde bulunulabileceğinin yazıldığını ve kendisinin de hükmü 15 gün içinde katılma yoluyla temyiz ettiğini ileri sürerek, hakkındaki “temyiz dilekçesinin süreden reddine” ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava dosyasının ve müdahil ...’e yapılan temyiz dilekçelerinin tebliğine ilişkin mazbatanın incelenmesinde, “15 gün içerisinde katılma yoluyla temyiz hakkı bulunduğu” hususunun mazbataya şerh düşüldüğü, müdahil ...’in de temyiz dilekçesinin tebliğinden itibaren 15 gün içinde katılma yoluyla hükmü temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında, devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiş; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinin "ç" bendinde, hükümde, kanun yollarının ve süresinin gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Kanun koyucu, Devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır. Anayasa Mahkemesi de birçok kararında, başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması durumunda, kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği açıklanarak, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesinin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli 29757 sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kararı).
Bu itibarla; adil yargılanma hakkı ve adalete erişim hakkının zedelenmemesi ilkeleri gözetilmek suretiyle müdahil ...’in karar düzeltme talebinin kabulüne ve ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08/06/2020 tarihli ve 2019/4352 Esas, 2020/1684 Karar sayılı ilamındaki “temyiz talebinin süreden reddine” ilişkin kararın kaldırılarak, hükme yönelik temyiz talebinin esasının incelenmesine geçildi.
Asli müdahil olarak davaya katılan ... müdahale dilekçesiyle, dava konusu taşınmazı 1940 yılından beri ailece kullandıklarını,emlak vergisini ödediklerini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin yeniden yapılmasını veya taşınmazın orman sayılıp 2/B uygulamasına hazırlanmasını talep etmiştir.
... köyünde bulunan dava konusu 1094 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki arazi kadastrosu tespitinin 1966 yılında yapılıp kesinleşmiş olduğu, asli müdahil ...’in 1094 parsel sayılı taşınmazın tapu maliklerinden olmadığı ve dava konusu taşınmazı kullandığı iddiasıyla davaya katıldığı anlaşılmaktadır.
6831 sayılı Kanun'un 11. maddesinde, orman kadastro komisyonunun işlemlerine karşı hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin itiraz edebileceği belirtilmiş olup, buna göre Orman Yönetimi ve Hazine tarafından açılacak davalarla orman iddiasıyla müdahil oldukları orman kadastrosuna ve 2/B madde uygulamasına itiraz davalarında yasal hasım, hak sahibi bulunan kişilerdir. Temyiz incelemesine konu davada hak sahibi gerçek kişiler, çekişmeli 1094 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının malikleri olup, tapu kayıt malikleri dışında dava açan, müdahil olan ve 1094 parsel sayılı taşınmazın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılan bölümünde hak iddia eden gerçek kişiler, anılan kanun maddesi uyarınca hak sahibi olmadıklarından, orman kadastro komisyonunun aplikasyon işlemine itiraz edebileceklerinin ve bu iddiayla davaya katılabileceklerinin kabulüne imkan bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında; Mahkemece, bu kişilerin davasının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunduğundan, asli müdahil ...’in, temyiz istemin esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
II- Katılan ... ve davalı ... İdaresi vekillerinin karar düzeltme taleplerinin incelenmesinde;
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... köyünde 1948 yılında 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda, 2.082,0 hektarlık alan ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırılmış olup ..., süresi içinde açtığı orman tahdidine itiraz davasıyla, ...Vakfından gelme 11 adet tapu kaydı kapsamında kalan yerin bu çalışmada devlet ormanı olarak sınırlandırılmasının hatalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıt kapsamında kalan yerin orman sınırı dışında bırakılmasını talep etmiş ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı ilâmıyla, Vakıflara ait 11 adet tapu kaydının yüzölçümü esas alınmak suretiyle bu tapu kayıtlarının kapsadığı alanın özel orman olduğu kabul edilerek devlet ormanı sınırları dışına çıkarılmasına karar verilmiş, bu karar 10.06.1960 tarihinde kesinleşmiştir.
Ne var ki; Mahkemenin bu kararı kesinleştiği halde infaz edilmemiş, anılan davada, vakfa ait tapu kayıtlarının sınırlarının nereleri kapsadığı tam olarak belirlenmemiş ve herhangi bir harita ve kroki de düzenlenmemiştir.
Daha sonra, 1966 yılında 766 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan tapulama sırasında, dava konusu taşınmaza komşu ve sınır olan 100 he 9000 metrekare yüzölçümlü 1092 ve 118 hektar yüzölçümlü 1093 sayılı parseller, ... 1927 tarihli 36 ila 46 numaralı tapu kayıtlarına dayanılarak Hazinedar ... ... ...Vakfı adına çalılık ve mera olarak; dava konusu 1094 sayılı parsel ise, Eylül 1288 tarihli tapularda ... ... oğlu ... ... ... adına kayıtlı iken ölümü üzerine intikal ve değişik zamanlarda bir çok satış işlemi gördükten sonra Eylül 1288 tarih 43 ila 48 numaralı tapu kayıtlarının gittisi olan Ekim 1952 tarih 61 ila 66 numaralı toplam 3.427.870 metrekare yüzölçümündeki tapu kayıtlarının uygulanması suretiyle 16.822.100 metrekare yüzölçümlü olarak ... ... ve arkadaşları adına çalılık, koru ve müştemilat olarak tespit ve tescil edilmiştir.
..., 1094 sayılı parselin tapu malikleri ... ve arkadaşları aleyhine, bu yerin Hazinedar ... ... ...Vakfı tapuları kapsamında kalan ve açtıkları dava sonucunda 1960 yılında orman tahdidi dışına çıkarılan alan içerisinde kaldığını ileri sürerek 1971 yılında tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmış, bu davaya Orman Yönetimi davaya konu yerin orman olduğu iddiasıyla, Hazine ise uygulanan tapuların miktar fazlası olan yerde zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığını ileri sürerek miktar fazlası yerlerin Hazine adına tescil edilmesi istemiyle asli müdahil olarak davaya katılmıştır. Anılan dava dosyasının halen derdest olduğu, (... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 sırasında kayıtlı iken bozma ilamı sonrasında ... ... (...) 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/178 Esas sırasına kaydedilmiş, bu dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda verilen, 2014/189 Karar sayılı hükmün ... Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine aynı mahkemenin 2016/289 Esas sırasına kaydedilmiştir) eldeki davanın sonucunu beklenmesine karar verildiği ve 1094 parsel hakkında açılan bu tapu iptal ve tescil davasının henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle taşınmazın mülkiyetinın halen ihtilaflı olduğu anlaşılmaktadır.
Eldeki davanın konusu olan 1094 parsele ilişkin söz konusu tapu iptal ve tescil davası devam ederken, 24 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan ve 21.11.1985 tarihinde ilan edilen ... Devlet Ormanında aplikasyon ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamasına ilişkin çalışmada, vakfın dayandığı tahdidin iptaline ilişkin mahkeme kararı (1959/217-1690/311) uygulanmış ve bu mahkeme kararının 1092 ve 1093 parselleri kapsadığı, 1094 parsel sayılı taşınmazı kapsamadığı, dolayısıyla 1094 parselin 1948 yılında kesinleşen devlet ormanı sınırları içinde kaldığı gözetilerek aplikasyon çalışmalarına geçildiği belirtilmiş, aplikasyon çalışmalarının tamamlanmasından sonra ... Devlet Ormanı içerisinde bırakılan 1094 parselin III ve IV numaralı kısımları 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.
Bilahare, 59 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından ... Devlet Ormanında aplikasyon ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 1988 yılında ikinci kez yapılmış ve bu kez, 1094 parsel içinde kalan VI numaralı (794,2500 hektar) alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.
Üst paragraflarda belirtilen 24 ve 59 nolu Orman Kadastro Komisyonlarının yaptığı çalışmalar sonucunda 1094 parselin devlet ormanı sınırları içinde kabul edilmesi nedeniyle, 1094 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden ... ve arkadaşları, bu çalışmalara yönelik olarak askı ilan süresi içinde eldeki davaları açmak suretiyle, taşınmazda pay sahibi olduklarını, taşınmazın orman sınırı dışında olduğunu ileri sürmüşler ve bu iddialarına vakfın açtığı tahdidin iptaline ilişkin mahkeme kararını da dayanak göstererek, bu komisyonların yaptığı çalışmaların iptalini ve davalıların (Orman İdaresi ve Tarım Orman Bakanlığı davalı gösterilmiştir) el atmalarının önlenmesini istemişlerdir.
Dava hakkındaki genel anlamda yapılan bu açıklamalardan sonra tarafların talepleri değerlendirildiğinde; Dava konusu 1094 parsel sayılı taşınmazın, yörede 1948 yılında yapılan ve kesinleşen orman tahdidi sırasında ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan alan içerisinde kaldığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, 1094 parsel sayılı taşınmazın, Vakfın 1948 tahdidine yönelik olarak açtığı dava sonucunda devlet ormanı sınırları dışına çıkarılan alanda kalıp kalmadığı ve eldeki davanın, 2/B uygulamasına itiraz niteliği taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
Eldeki davayı açan 1094 parsel sayılı taşınmazda pay sahibi olan davacı tapu maliklerinin ve onlardan pay satın aldıklarını veya taşınmazın kullanıcısı olduklarını ileri sürerek davaya katılan asli müdahillerin taleplerinin dayanağı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı ilamıdır. Davacılar, bu mahkeme kararıyla, 1094 parsel sayılı taşınmazın devlet ormanı olarak sınırlandırılması işleminin iptal edildiğini, dolayısıyla 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca, taşınmazın orman sınırları içindeymiş gibi değerlendirilerek aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarına konu edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmektedirler.
Ne var ki; davacılar ve ... dışındaki asli müdahiller, 1948 yılında yapılan orman tahdidine süresi içinde itiraz etmemiş olduklarından, onlar açısından taşınmazla ilgili 1948 yılında yapılan orman kadastrosu kesinleşmiş olup daha sonra yapılan aplikasyon ve 2/B uygulamalarıyla da aleyhlerine yeni bir hukuki durum yaratılmadığından, bizatihi aplikasyon ve 2/B çalışmasının yapılması, kendilerine 1948 yılında yapılan tahdide itiraz hakkı vermeyecektir. Özetle; dava konusu taşınmaz, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı ilamıyla orman tahdidi dışına çıkarılan alanda kalsa dahi, bunu sadece orman tahdidine süresi içinde itiraz eden ... ve / veya halefleri ileri sürebilecektir.
Kadastro Mahkemesinin zaman bakımından görev ve yetkilerini düzenleyen 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26/D maddesinde, Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkların" çözümünün Kadastro Mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğu belirtilmektedir. Karar düzeltme incelemesine konu aplikasyon ve 2/B uygulamasına itiraz davası, Kadastro Mahkemesinde görülmekte ise de; 3402 sayılı Kanun'un 30/2. maddesi uyarınca resen araştırma ve hakimin resen toplanmasına karar vereceği deliller ile gerçek hak sahibinin aranması ilkesinin uygulanacağı bir dava değildir. Kadastro Kanununda hüküm bulunmayan hallerde, genel usul kuralları ve yargılamaya hakim olan ilkelerden, HMK'nin 24. (HUMK’un 74) madddesinde düzenlenen yargılamaya taraf iradesinin hakim olması (tasarruf) ilkesi, HMK 25. maddesinde düzenlenen taraflarca hazırlama ilkesi ve HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen hakimin talep sonucu ile bağlı olması ilkesinin yargılamada uygulanması zorunludur. Yargılamaya hakim olan ilkelerin uygulanabilmesi ve uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle davanın taraflarının kimler olduğunu tam olarak belirlemek gerekmektedir. Zira, daha önceki bozma ilamlarında, davanın taraflarının kimler olduğu ve tarafların sıfatları ile hangi tarafın hangi iddiayı ileri sürdüğü hususunda karışıklık oluşmuş, bu bağlamda, 22.11.2007 tarihli ve 2007/3836-14967 Esas, Karar sayılı bozma ilamında “Orman Yönetimi” ve “Orman Bakanlığı” davalı olarak gösterildiği ve Hazine taraf olarak gösterilmediği halde; 24.12.2013 tarih ve 2013/2723-12220 Esas, Karar sayılı bozma ilamında, Hazine davacılar arasına yazılırken, Orman İdaresi davalı olarak gösterilmiştir.
6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre; “(Değişik ikinci fıkra: 26/2/2014-6527/1 md.) hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım ...; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Hazine ve ..." olup, 26.02.2014 tarihinde 6527 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce de “Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım ...; bu kanunun 2. maddesine göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğüdür.” şeklinde düzenleme bulunmaktaydı. Buna göre; kişilerin açtığı 2/B madde uygulamasına itiraz davasında önceleri hasım Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve ... iken, 2014 tarihinde 6527 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra hasım Hazine ve ... belirlenmiş olup, Hazine ve ... açıklanan kanun maddeleri uyarınca davalı sıfatı taşımaktadır.
... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 2007/3836-14967 Esas, Karar sayılı bozma ilamında, Hazine ve Orman İdaresinin “3402 Sayılı yasanın 26/D maddesine göre katıldığı” ifade edilerek Orman İdaresi ve Hazinenin asli müdahil olduğuna, dolayısıyla eldeki davanın aynı zamanda 2/B uygulamasına itiraz davasına dönüştüğüne vurgu yapılmıştır. Ne var ki, karar düzeltme incelemesine konu dosya kapsamında Hazinenin yada Orman İdaresinin müdahale taleplerine rastlanılmadığı gibi, duruşma tutanaklarında da müdahil olduklarına dair bir ifade geçmemektedir. Müdahale taleplerinin mevcut olduğu kabul edilse dahi, bir davada ancak, davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler asli müdahil olabileceklerinden, davanın taraflarınca yapılan müdahalenin aşağıda açıklanacak nedenlerle ayrı bir dava olarak nazara alınması mümkün olmayıp, eldeki davayı kişiler aleyhine 2/B uygulamasına itiraza dönüştürmeyecektir.
Hukuk yargılamasında asli müdahalenin ne anlama geldiğine doktrin ve ... içtihatları ışığında bakıldığında; “Görülmekte olan davanın tarafları ile bu davaya taraf olabilecek kişilerin, asli müdahale davası açması mümkün değildir. Asli müdahil olarak ilk davanın taraflarının dışında yer alan üçüncü bir kişinin dava açması gerekir. Asli müdahale talebinde bulunan kişinin hak iddiası ile ilk yargılamadaki tarafların menfaatlerinin çakışması gerekmektedir. Aksi halde bir uyuşmazlık sözkonusu olmayacağından, üçüncü kişi, asli müdahale davası açmak yerine hukuki menfaatlerinin benzer olduğu tarafın yanında fer’i müdahil olarak da davaya katılabilir. Asli müdahale davası ayrı bir dava olarak ilk yargılamanın yapıldığı mahkemede birleştirme talepli olarak açılır. Bu sayede taraf olmayan üçüncü kişinin hak ve menfaatleri güvence altına alındığı gibi ilk yargılamanın taraflarının adalete erişim hakkı da kısıtlanmamış olacaktır. Asli müdahale ilk davanın açıldığı mahkemede o davanın davacısı ve davalısına karşı açılan bağımsız bir dava çeşididir. Asli müdahalede, ilk davanın davacısı ve davalısı zorunlu dava arkadaşıdır. Asli müdahalede görevli ve yetkili mahkeme ilk davanın açıldığı mahkeme olup farklı bir mahkemede asli müdahale davasının açılması mümkün değildir." sonucuna varılmaktadır.
... 1. Hukuk Dairesinin 2018/2685-11530 Esas,Karar sayılı ilamında, asli müdahalenin üçüncü kişilerce yapılabileceği ve yargılamadaki yeri tanımlanmıştır. Yine ... Hukuk Genel Kurulu' nun 2018/13-974 Esas - 2018/1812 Karar sayılı içtihadında, “ asli müdahale, iki kişi arasında, belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü kişinin dava konusu olan şey veya hak üzerinde (kısmen veya tamamen) bir hak sahibi olduğunu iddia ederek aynı mahkemede dava açması hâli olarak tanımlandıktan sonra (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü ... 2001, Cilt IV s. 3491); Asli müdahale, bir davada, bir kimsenin kendi hakkını korumak için ferî müdahalede olduğu gibi taraflara bağlı olmadan iddiada bulunması demektir. Mülga 1086 sayılı HUMK’da yer almamakla beraber, gerek uygulamada gerekse doktrinde asli müdahalenin varlığı kabul edildiği gibi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 65. maddesinde de asli müdahale müessesesi; “(1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. (2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Üçüncü kişinin asli müdahale talebinde bulunabilmesi için, görülmekte olan bir davanın bulunması ve asli müdahilin o dava konusu üzerinde hak iddia etmesi gerekmektedir.
Asli müdahale davasının, ilk davanın davacısına ve davalısına karşı birlikte açılması zorunludur. Ancak bu hâlde mahkemece asli müdahilin talebi yerinde görüldüğü takdirde onun hakkında ayrıca karar verebilir. Bu hâlde ilk davanın davacısı ve davalısı, asli müdahale davasının davalı tarafında mecburi dava arkadaşı durumundadırlar. (Kuru B, s. 3509) İlk dava ile asli müdahale davası, birbirinden bağımsız olup mahkemece asli müdahale davasında ayrıca karar verilmesi gerekir.” denilerek, asli müdahalenin davanın tarafları dışında üçüncü kişiler tarafından talep edilebileceği belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Orman İdaresi ve Hazinenin, eldeki davada davalı sıfatıyla yer aldıkları, açılmış bir davalarının bulunmadığı anlaşılmakta olup, davanın taraflarının davaya asli müdahil olması sözkonusu olamayacağından, davalı Hazine ve Orman İdaresinin yargılama sırasındaki beyanları, eldeki davayı “2/B uygulamasına itiraz” davasına dönüştürmeyecektir.
Ancak; çekişmeli 1094 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetine ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 esas sayılı dosyasında, Vakıflar Genel Müdürlüğünce arazi kadastrosu sonucu kişiler adına tespit ve tescil edilen taşınmaz hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre içinde 29.04.1971 tarihinde tespit malikleri aleyhine dava açılmış, bu davaya Orman İdaresi, taşınmazın orman olduğu iddiasıyla, Hazine ise kişiler adına olan tapu kayıtlarının miktar fazlasının kendisine ait olduğu iddiasıyla katılmış, yargılama devam ederken 1985 ve 1988 tarihlerinde aplikasyon ve 2/B madde uygulaması yapılmış ve taşınmaz kısmen hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış olup, söz konusu dava nedeniyle taşınmaz hakkındaki 2/B işlemleri kesinleşmemiş ise de, 2/B ile ilgili uyuşmazlığın çözümü eldeki davanın değil o dosyanın konusu olduğundan anılan dosya kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
... eldeki davaya sunduğu asli müdahale dilekçesinde, dava konusu 1094 parsel sayılı taşınmazın vakfa ait 11 parça tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davası açtıklarını, bu davanın derdest olduğunu, 1948 yılında kesinleşen tahdide karşı açtıkları dava sonucu verilen (1959/217-1690/311) mahkeme kararının ve 11 parça tapu kaydının 1094 parseli kapsadığını, dolayısıyla 1094 parsel sayılı taşınmazın devlet ormanı sınırları dışında kaldığını, buna rağmen 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonlarınca hatalı olarak taşınmazın orman sınırları içinde gösterildiğin ileri sürerek, taşınmazın orman sınırı içinde gösterilmesine ilişkin komisyon kararlarının iptalini istemiştir.
Yerel mahkeme ilk üç kararında, dava konusu 1094 parselin kısmen ya da tamamen vakfa ait tapu kaydı kapsamında kaldığı yönündeki kanaat ile davayı karara bağlamış ve ... da ilk iki bozma ilamında, vakıf tapu kayıtlarının revizyon gördüğü 1092 ve 1093 parseller ve miktarları gözetilerek tapu kayıtlarının miktarıyla geçerli kapsamının belirlenmesi gereğine değinmiş ve Mahkemece bozma ilamlarına uyularak tapu kayıtlarının revizyon gördükleri parsellerin dışında kalan miktarının 1094 parselde kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de; 22.11.2007 tarihli ve 2007/3836 Esas, 2007/14967Karar sayılı ... ilamında, vakfa ait tapu kayıtlarının 1094 parseli kapsamadığı yönünde asli müdahil vakıf yönünden kesin bozma yapılmış ve yerel mahkeme, sonraki kararlarında kesin bozma ilamına uygun şekilde karar vermiş ve ... ilgili Dairesi de Vakıflar Genel Müdürlüğünün temyiz ve karar düzeltme taleplerini reddederken önceki kesin bozma ilamına atıf yapmıştır.
Üst paragrafta anılan ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 22.11.2007 tarihli ve 2007/3836 Esas, 2007/14967 Karar sayılı ilamında, çekişmeli 1094 parsel sayılı taşınmazın ne sebeple vakfın dayandığı 11 adet tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı açıklanırken, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1954/478 Esas sayılı dava dosyasına değinilmiş, bu davanın ... ... ve arkadaşları ile taşınmazları kullanan 3. kişiler arasındaki müdahalenin men’i davası olduğu, bu davaya Vakıflar idaresinin müdahil olduğu, davada hem ... ... ve arkadaşlarının hem de Vakıflar İdaresinin dayandıkları tapu kayıtlarının (bu tapu kayıtları daha sonra yapılan arazi kadastrosu sırasında tespite esas alınan tapulardır) uygulamasının yapıldığı ve vakfa ait tapu kayıtlarının kapsadığı alanın belirlendiği, hükme esas bilirkişi rapor ve krokisindeki belirlemeye göre 1094 parselin Vakıf tapu kayıtlarının dışında tespit edildiği gerekçesine dayanılmış ise de, anılan dosyada verilen kararın ... 1. Hukuk Dairesinin 1960/7608-1136 Esas, Karar sayılı ilamıyla bozulduğu, bozma ilamından sonra yargılamanın devam edip etmediğinin ve kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosya mevcut olmadığından bilenemediği, dolayısıyla ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1954/478 Esas sayılı dava dosyasının, bu davanın tarafları açısından kesin hüküm teşkil edip etmediği bu aşamada değerlendirilemeyeceği gibi; kaldı ki, Vakıflar İdaresi tarafından 1094 parsel malikleri aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davası (... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 sırasında kayıtlı iken bozma ilamı sonrasında ... ... (...) 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/178 Esas sırasına kaydedilmiş, bu dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda verile, 2014/189 Karar sayılı hükmün ... Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine aynı mahkemenin 2016/289 Esas sırasına kaydedilmiştir) halen derdest olup, tarafların dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamlarının belirlenmesinin ve ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1954/478 Esas sayılı dosyasının delil niteliğinin daha eski tarihli olan mülkiyete ilişkin o davada tartışılıp değerlendirilmesinin daha doğru olacağı , söz konusu davaya Hazine ve Orman İdaresinin de müdahalede bulunmaları nedeniyle, tapu kayıtlarının miktar fazlası olup olmadığının ya da hukuki değerlerini koruyup korumadıklarının da o davada tartışılması gerekmektedir.
... ilgili dairesinin bu noktalara işaret eden bozma ilamlarının taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğuracağı akla geleceğinden usulü kazanılmış hak kavramının irdelenmesi yerinde olacaktır. ... Hukuk Genen Kurulu' nun pek çok kararında ifade edildiği gibi, 15.09.1971 tarihli ve 8/433-510 sayılı kararında da, “Mahkemenin ...’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz” denilmektedir. Usuli kazanılmış hak müessesinin usul hukukunun dayandığı vazgeçilemez ana temellerden birisi olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak usuli kazanılmış hakkın istisnaları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkması, bozma ilamından sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun hükmünün bulunması, görev konusu, hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açılmış olması, kesin hüküm bulunması, kamu düzeniyle ilgili hususların varlığı ve maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması halleridir.
... 5 ve 7. Hukuk Dairelerinin müteaddit kararlarında özetle; “Dairece savunmanın yanlış anlaşılması, dava nedeninin ya da savunmanın tespitinde hataya düşülmesi sonucu verilen temyiz kararına uyulması karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak meydana getirmez.”; “Özel Daire ilamında maddi olayın yanlış anlaşılıp davacının neticei talebi dışına çıkılarak ilk hükmün bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyulmuş olması, olayda karşı taraf lehine usuli kazanılmış bir hak teşkil etmez.” tespiti yapılmıştır. ... Hukuk Genen Kurulu'nun 29.11.1995 tarihli ve 19/819-1028 Esas, Karar kararında da; “dairenin birden fazla olan bozma kararlarının dosya içeriği ile ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından açık maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasının taraflar yönünden usuli kazanılmış hak sağlamayacağının aşikar olduğu” belirtilmiştir.
Açıklanan sebeplerle, gerek ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 22.11.2007 tarihli ve 2007/3836 Esas, 2007/14967 Karar sayılı ilamı, gerekse bu bozma ilamına uyularak verilen kararlar ve Vakfın temyizinin reddine dair sonraki tarihli ... ilamı taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
Özetlemek gerekirse; eldeki dava, çekişmeli 1094 parsel sayılı taşınmazı orman tahdit sınırları içindeymiş gibi değerlendiren ve buna göre taşınmazda aplikasyon ve 2/B işlemleri yapan 24 ve 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonların “taşınmazı orman sınırları içinde değerlendirmesinin” yani ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/217 Esas, 1960/311 Karar sayılı ilamının 1094 parseli kapsamadığı yönündeki belirlemesinin doğru olup olmadığına ilişkin olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü, Vakfa ait 11 adet tapu kaydının kapsamının belirlenmesine bağlıdır. Söz konusu mahkeme kararının dayanağı olan 11 adet Vakıf tapu kaydının dava konusu 1094 parseli tamamen veya kısmen kapsadığı belirlenir ise, tapu kayıt kapsamında kalan yerler kesinleşen devlet ormanı sınırları dışında kalmış olacağından zaten 2/B işlemine de konu olmayacak ve taşınmazın tapu kaydı kapsamı içinde kalan kısmı yönünden 24 ve 59 nolu orman kadastro komisyon kararları iptal edilecektir.
Ancak taşınmazın vakfın dayandığı tapu kayıtlarının kapsamı dışında kaldığı belirlenir ise, tapu kayıt kapsamı dışında kalan bölüm 1948 yılında yapılan devlet ormanı sınırları içinde kaldığından hem davacılar ve aynı iddiayla davaya katılanların hem de Vakfın davası red edilecek, çekişmeli 1094 parselin 2B’ ye ayrılan kısımlarına ilişkin eldeki davada bir itiraz olmadığından taşınmazın bu kısımlarının 2B vasfında olup olmadığı bu dosyada değil, Vakıf ile 1094 parsel malikleri arasında görülen, Hazine ve Orman idaresinin müdahil oldukları tapu iptal ve tescil dosyasında değerlendirilecektir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, ... ... (...) 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/441 Esas sırasına kayıtlı davanın (bozma ilamı sonrası aynı mahkemenin 2016/289 Esas sırasında kaydedilmiştir) karar düzeltme incelemesine konu eldeki davadan daha önce 1971 yılında açıldığı, hükme etki edebilecek ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1954/478 Esas sayılı dosyasının da o dosya içerisinde bulunduğu dikkate alınarak, 6100 sayılı HMK’nin 30. maddesinde düzenlenen “usul ekonomisi ilkesi” de gözetilmek suretiyle, anılan dosyanın bekletici mesele yapılarak kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre yukarıdaki açıklamalarda dikkate alınmak suretiyle eldeki davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz incelemesi neticesinde hükmün bu nedenle bozulması gerektiği halde farklı gerekçelerle bozma kararı verilmesi yerinde görülmediğinden, asli müdahil ...'nün ve davalı ... İdaresinin karar düzeltme taleplerinin 1086 sayılı HUMK'un 440-442 maddeleri uyarınca kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asli müdahil ...'in karar düzeltme talebinin kabulü ile kendisi yönünden temyiz isteminin süreden reddine ilişkin kararın kaldırılmasına ve davanın esasına yönelik temyiz isteminin incelenmesi suretiyle temyiz itirazlarının esastan reddine; (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, asli müdahil Vakıflar Genel Müdürlüğünün ve davalı ... İdaresinin karar düzeltme taleplerinin kabulü ile ... (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.06.2020 tarihli ve 2020/4352 Esas, 2021/1684 Karar sayılı ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyen katılan ... ve katılan ... Müdürlüğüne iadesine, 16.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.