17. Hukuk Dairesi 2015/6031 E. , 2015/13494 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davalı ... hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı hakkındaki davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı şirket yetkilisi, şirketlerine ait ... plakalı aracı 07.05.2002 tarihinde davalı ..."a ön satış sözleşmesi ile satıp teslim ettiklerini, bu sözleşme ile satım tarihinden itibaren her tür sorumluluğun davalıya ait olduğunu kararlaştırdıklarını, davalının aracın resmi satışını yapmadan harici satımlarla birçok el değiştirmesine yol açtığını, aracın en son diğer davalı ..."ın sevk ve idaresindeyken kaza yaptığını ve karşı araçta oluşan hasar için, bu aracın kasko sigortacısı olan ... A.Ş. tarafından şirketleri ve davalı ..."a karşı ..."nin 2008/1373 Esas sayılı dosyasıyla rücuen tazminat davası açıldığını, davada 5.900,00 TL. tazminatın tahsiline karar verildiğini, ... A.Ş"nin bu kararı ... 7. İcra MÜdürlüğü"nün 2010/22297 Esas sayılı dosyası ile takibe koyduğunu ve şirketlerinin icra dosyasındaki borç için toplam 9.720,00 TL. ödediğini, diğer davalı ..."un tanık olarak verdiği beyanda ön satış sözleşmesine uymadığını kabul ettiğini, bu nedenlerle ödedikleri tazminat nedeniyle davalılara rücu haklarının doğduğunu, şirketleri tarafından ödenen 9.720,00 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..."a usulünce tebligat yapılmasına rağmen, davaya karşı cevap dilekçesi sunmadığı ve davayı takip etmediği görülmüştür.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle,davalı ... hakkındaki davanın reddine, davalı ... hakkındaki davanın kabulü ile 9.720,00 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Dava, trafik kazası nedeniyle oluşan maddi zararı ödeyen işletenin, araç sürücüsü ve ön satış sözleşmesi ile aracı sattığı 3. kişiden rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır.Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK"nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan
kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Bunun yanında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 20/d bendi “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir” hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi Yasa"nın 20/d bendinde tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin ancak noterler tarafından yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak böyle bir satış ve devir işlemi araç üzerindeki mülkiyet hakkını devre elverişlidir. Bu devrin yöntemince aracın kayıtlı olduğu tescil müdürlüğüne bildirilmemesi yüzünden aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin geçişini engellemez ise de, anılan yasa maddesinde belirtilen türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; mahkemece, davalı ... adına aracın tescil işleminin yapılmamış olması ve davalının kaza tarihinde malik ya da sürücü olmayışı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir. Yukarıda anılan 2918 sayılı KTK"nun 3. maddesinde ifade bulan işleten sıfatını doğuran herhangi bir durumun bu davalı bakımından gerçekleşmemiş olması, davalının kaza tarihi itibariyle araç işleteni olmadığı gibi davacıya ait araç ile kaza yapan kişinin de diğer davalı ... oluşu gözetildiğinde ;mahkemece bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
SONUÇ:Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere,mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA,
aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 07/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.