Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/17773
Karar No: 2022/1399
Karar Tarihi: 21.02.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/17773 Esas 2022/1399 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı şirket, tapu müdürlüğü tarafından yapılan işlemin hatalı olduğunu iddia ederek, iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Davacı şirket, kararı temyiz etmiştir. Yargıtay, davacının mülkiyet hakkını savunduğunu ve hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Hak düşürücü süreyi aşmış olmak, tapu kaydına güvenen davacıların haklarını korumak için geçerli değildir. Kararda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi ve 22/1. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesi açıklayıcı bir şekilde belirtilmiştir. Karara göre, hak düşürücü süre dolmadan önce yapılan ilk kadastro çalışmasının tespit günü esas alınarak mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğu belirlenmelidir.
8. Hukuk Dairesi         2021/17773 E.  ,  2022/1399 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı ... Sanayi A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    ... İli ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında 1957 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, 591 parsel sayılı 46.900,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ... ve müşterekleri adına tespit edildikten sonra hükmen 1985 yılında tapuya tescil edilmiş, 2010 yılında yapılan uygulama kadastrosu çalışmaları sonucunda 115873 ada 1 parsel numarasıyla ve 47.344,32 metrekare yüzölçümüyle tespit edilerek 2020 yılında intikal nedeniyle davalılar adına tescil edilmiştir.
    ... İli ... İlçesi .../Ücret Mahallesi çalışma alanında 1968 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, 2397 parsel sayılı 42.200,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, ... adına tespit edildikten sonra komisyon kararı ile 1972 yılında ... ve ... adına tapuya tescil edilmiş, 2014 yılında yapılan uygulama kadastrosu çalışmaları sonucunda 124 ada 154 parsel numarasıyla ve 41.842,82 metrekare yüzölçümüyle tespit edilerek, 2002 yılında yapılan satış işlemi ile davacı adına tescil edilmiştir.
    Davacı ... Sanayi A.Ş., Tapu Müdürlüğü tarafından yapılan işlemin hatalı olduğu iddiasına dayanarak iptali istemi ile dava açmıştır.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... Sanayi A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, ... İlçesi ... Mahallesi kadastro çalışmalarının 1957 yılında tamamlandığı, ... İlçesi ... Köyündeki kadastro çalışmalarının ise 1968 yılında tamamlandığı, davacının 2397 nolu parselinin 18.02.1975 tarihinde tapuya tescil edildiği, ... İlçesi ... Mahallesi kadastro çalışmalarının 1957 yılında tamamlanıp tespit tarihi daha önce olduğundan, mükerrer kadastronun davacının taşınmazı ile ilgili bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli değildir. Şöyle ki, dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/1. maddesi kapsamında düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Kadastro Müdürlüğünce 2014 yılında 3402 sayılı Yasa’nın 22/a maddesi kapsamında yapılan uygulama kadastrosu sırasında da 124 ada 154 parsel (eski 2397 parsel) sayılı taşınmazın 1.397,00 metrekare yüzölçümündeki bölümünün çekişmeli 115873 ada 1 parsel (eski 591 parsel) sayılı taşınmaz ile mükerrer olduğu belirlenmiştir.
    Davacı, adına kayıtlı olan taşınmazın kadastrosunun mükerrer yapıldığı belirlenen bölümünün kendisine ait olduğunu ileri sürerek dava açmışlardır.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, Tapu Sicil Müdürlüğünce re'sen iptal edileceği belirtilmiştir.
    Somut olayda, ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan, davalıya ait yeni 124 ada 154 parsel sayılı taşınmaz, 29.08.1957 gününde tespit ve 11.04.1985 gününde tapuya tescil edilmiş; ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan, davacıya ait 115873 ada 1 parsel sayılı taşınmaz ise 27.06.1968 gününde tespit ve 18.02.1975 gününde tapuya tescil edilmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde "kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı" düzenlenmiştir. Her ne kadar; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de; davacıların, aleni olan tapu siciline güvenmesi doğal olup, sicile göre kayıt maliki olduklarına göre, belirtilen hukuki sebeple açılacak davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunduğundan, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilemez. Aksi halde, yani kadastrosu daha sonra yapılan her bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026/2. maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Bu duruma göre, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan eldeki dava, artık çifte tapuyu önleme maksadına yöneliktir. Tabiatıyla yukarıdaki açıklamalar, birinci kadastronun kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dolmasından önce ikinci kadastronun yapılıp kesinleşmesi haline ilişkin olup, hak düşürücü süre dolduktan sonra ikinci kez kadastro yapılması halinde ise, hak düşürücü süre dolacağı için dava açma olanağı bulunmadığı kuşkusuz olup, yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacılar hakkında hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Eldeki davada, davalıya ait taşınmazın kadastrosu daha önce yapılarak, kadastro tutanağının 1985 tarihinde kesinleşmesi suretiyle; davacıya taşınmazın kadastrosu ise daha sonra yapılıp, 1975 gününde kesinleşmek suretiyle tapuya tescil edildiğine göre, nizalı taşınmaz bölümüne ilişkin ikinci kadastro işlemi ilk yapılan kadastro çalışmasının tespit tarihi itibariyle, 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre henüz başlamadan yapıldığının kabul edilmesi gereklidir. Ayrıca, taşınmazlardaki söz konusu mükerrerliği 2014 yılında öğrenmiş olan davacının, mükerrer olduğu belirlenen bölüm hakkında kadastro öncesi nedene dayalı olarak dava açma hakkının mevcut olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda Mahkemece, hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun) ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerekir.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle, nizalı 124 ada 154 parsel sayılı (eski 1397 parsel) taşınmazın, mükerrer kadastro gören 1.618,33 metrekare yüzölçümündeki bölümünün, ilk önce kadastrosu yapılan 115873 ada 1 parsel (eski 591 parsel) sayılı taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı 29.08.1957 günü itibariyle kime ait olduğu belirlenmelidir.
    Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... Sanayii A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine 21.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi