Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3975
Karar No: 2022/1382
Karar Tarihi: 21.02.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/3975 Esas 2022/1382 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacılar müsterileri ile birlikte dava açarak, Hazineye ait olan bir taşınmazın, kendilerine ait olan bir taşınmazla mükerrer kadastro edildiğini iddia ederek, mükerrerliğin iptali için dava açmışlardır. Mahkeme, davacıların talebini kabul ederek davanın esasına girmiştir. Ancak, Yargıtay, davada hak düşürücü sürelerin uygulanması gerektiğini belirtmiş ve davanın yeniden değerlendirilmesi gerektiğini farklı bir yöntemle belirlemiştir. Buna göre, nizalı taşınmazların, mükerrer kadastro gören bölümünün ilk önce kadastrosu yapılan eski taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı gün itibariyle kime ait olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Kadastro Kanunu’nun 12/3 ve 22/1. maddeleri gereğince kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastroya tâbi tutulamayacağı belirtilmektedir.
8. Hukuk Dairesi         2021/3975 E.  ,  2022/1382 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ : ... ... 18. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasında ... ... 18.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen hükme karşı davalı Hazine vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, bu kez davalı vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında 1947 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, 770 ada 11 parsel sayılı taşınmaz, davacıların murisinin bayii adına tespit edilmiş, bilahare ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında 1957 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında, 1385 parsel sayılı taşınmaz dava dışı kişi adına tespit edildikten sonra hükmen davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.
    Davacı ... ve müşterekleri, 770 ada 11 parselin ifrazıyla oluşan ve murisleri adına kayıtlı bulunan 770 ada 40 ve 41 nolu parsellerin bir bölümü ile davalı Hazine adına kayıtlı bulunan 1385 parsel sayılı taşınmazın mükerrer olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek, mükerrerlik durumunun iptali istemiyle dava açmışlardır.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne, 1385 parselde kayıtlı taşınmazın 01.01.2019 tarihli bilirkişi raporu ve ekli krokide (A) harfi ile gösterilen ve ... Mahallesi 770 ada 40 ve 41 parseller ile çakışan 139,28 m2 alana ilişkin kadastro tespitinin mükerrer olduğu anlaşılmakla, 1385 parselde kayıtlı taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 139,28 m2 kısmının iptaline karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmekle Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve ... bu karar, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 3402 sayılı Kanun'un 22/1. maddesi kapsamında düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacılar müşterek dava dilekçelerinde, adlarına kayıtlı 770 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun mükerrer yapıldığı belirlenen bölümünün, hiçbir zaman davalıya ait taşınmazın sınırları içerisinde bulunmadığını ileri sürerek dava açmışlardır.
    Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesi uyarınca, kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, hataen ikinci kadastro çalışması yapılmış ise ikinci kadastronun tümüyle hükümsüz olacağı ve ilk kadastronun geçerli kalmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, Tapu Sicil Müdürlüğünce re'sen iptal edileceği belirtilmiştir.
    Somut olayda; ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan davalı Hazineye ait 1385 parsel sayılı taşınmaz, 27.09.1957 gününde tespit ve 06.10.1980 tarihinde hükmen tapuya tescil edilmiş; ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan davacılara ait 770 ada 40 ve 41 parsellerin geldisi olan 770 ada 11 parsel sayılı taşınmaz ise 28.04.1947 tarihinde tespit ve 11.04.1955 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde "kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı" düzenlenmiştir. Eldeki davada, davacılara ait ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 770 ada 40 ve 41 parsellerin geldisi olan 770 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastrosu daha önce yapılmış ve kadastro tespiti 11.04.1955 tarihinde kesinleşmiş, davalı Hazineye ait ... ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 1385 parsel sayılı taşınmazın kadastrosu ise daha sonra yapılıp, 06.10.1980 tarihinde hükmen kesinleşmek suretiyle tapuya tescil edilmiştir. Buna göre, nizalı taşınmaz bölümüne ilişkin ikinci kadastro işleminin, ilk yapılan kadastro çalışmasının kesinleşme tarihi itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Her ne kadar kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de, kadastrosu daha sonra yapılan her bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1026/2. maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Bu duruma göre, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan eldeki dava, artık çifte tapuyu önleme maksadına yöneliktir. Tabiatıyla yukarıdaki açıklamalar, birinci kadastronun kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dolmasından önce ikinci kadastronun yapılıp kesinleşmesi haline ilişkin olup, hak düşürücü süre dolduktan sonra ikinci kez kadastro yapılması halinde ise, hak düşürücü süre dolacağı için dava açma olanağı bulunmadığı kuşkusuz olup, yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacılar ve davalı hakkında hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda Mahkemece, hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun), ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerekir.
    Hal böyle olunca; Mahkemece, davanın esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle, nizalı taşınmazların, mükerrer kadastro gören 139,28 metrekare yüzölçümündeki bölümünün, ilk önce kadastrosu yapılan eski 770 ada 11 (yeni 770 ada 40 ve 41) sayılı taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı 28.04.1947 günü itibariyle kime ait olduğu belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu hususlar göz ardı edilerek ve eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ :Yukarıda belirtilen nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi'nin 09.10.2019 tarihli ve 2019/1460 Esas, 2019/2337 Karar sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verilmiştir.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi