Esas No: 2021/11371
Karar No: 2022/2616
Karar Tarihi: 11.05.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/11371 Esas 2022/2616 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/11371 E. , 2022/2616 K."İçtihat Metni"
İlk Derece Mahkemesi : Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.01.2018 tarih
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme
Hüküm : 1- Sanıklar ..., ..., Hacı ...
Bölge adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ;
Sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme isteminin, ilk derece mahkemesinde ve bölge adliye mahkemesinde silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I-Katılanlar T.C. Cumhurbaşkanlığı, Maliye ve Hazine Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı vekilleri ile sanık ... müdafiinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Katılanlar tarafından sanıklar ..., ... yönünden suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından beraat hükümlerine ilişkin temyiz talebinde bulunulmuş ise de bu konuda bölge adliye mahkemesince bir karar verilmediği anlaşılmış olup bu hususta bir karar verilmesi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine TEVDİİNE,
Anayasayı ihlal, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından doğrudan zarar görmeyen Maliye ve Hazine Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının davaya katılma ve hükmü temyize hak ve yetkileri bulunmadığından, sanık ... müdafiinin suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu bakımından ise; cezanın tür ve süresine göre CMK'nın 286/2-b maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğundan söz konusu hükme yönelik istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi kararının CMK'nın 286/2-b maddesi gereğince kesin olup, temyizi kabil kararlardan olmadığı anlaşılmakla temyiz istemlerinin CMK'nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
II-Sanıklar ... (Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma) , ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... müdafileri, sanık ... eşi, katılanlar Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığının temyiz talepleri yönünden;
Temyizin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairenin 22.03.2019 tarih, 2018/7103 esas, 2019/1953 sayılı kararında açıklandığı üzere:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir.
Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de, bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur.
Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür.
Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
Bölge adliye ve ilk derece mahkemelerince sübutu kabul edilen somut olay ve bu çerçevede yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesine gelince:
Genel olarak Denizli 11. Tugay Komutanlığında gerçekleşen olaylar:
Denizli 11. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral hükümlü ..., genel darbe planı çerçevesinde darbenin merkezi olan Ankara’ya destek birliği olarak götürülmesi düşünülen yaklaşık beş yüz kişilik komando birliğinin, gece saat 02:00-03:00 sularında, Kayseri’den gelecek olan iki nakliye uçağı ile Çardak Askeri Havaalanından Ankara’ya intikalini teminen olaya meşruiyet ve mutad askeri hizmet/faaliyet görüntüsü vermek amacıyla 12 Temmuz 2016 tarihinde yıllık izninden dönmüş ve ilk olarak 14-17 Temmuz arasını kapsayan 4 günlük -sözde- eğitim faaliyetinin hazırlanması talimatını vermiştir.
Hükümlü ..., izinden döndüğü akşam Kurmay Albay ... ve firari Kurmay Yarbay ... 12 Temmuz 2016 günü akşam saat 22:00 sularında 11. Komando Tugayı Kışla Gazinosunda yer alan camlı kamelyada telefonlarını toplatarak kamelyadan oldukça uzak bir yerde muhafaza etmek suretiyle bir toplantı yapmışlardır.
14.07.2016 günü saat 22:00 civarında hükümlü ..., firari ... ve hükümlü Kurmay Yüzbaşı ... bir toplantı daha gerçekleştirmişlerdir.
Sözde eğitim planına katılacak subayların belirlenmesinde, amaca ulaşılmasında “sorun çıkarabilecek!” subayların tercih edilmemesine özen gösterilmiştir (Tanık ... beyanı).
Söke’den gelen birlikler açısından sözde eğitim planına dahil olarak asker sevkiyatını idare edecek olan komutanlar, sanık ... tarafından belirlenmiştir (Tanık ...’nun beyanı).
Söke’den gelen birliklerin Denizli’deki Tugay Komutanlığına sevkiyatı için gerekli araç tahsisi talebinin ikmal ve bakım kısım amiri tarafından uygun görülmemesi üzerine hükümlü ... marifetiyle 13 Temmuz öğleden sonra 4 otobüs ve 1 midibüs kiralanmak suretiyle bu askerlerin Denizli’ye sevkiyatı sağlanmıştır.
15 Temmuz sabahı 07:00’dan itibaren gece boyunca motorlu intikal ve üs bölgesi eğitimi yapan birlikler, Çardak bölgesine gece 02:30’da yapılacak motorlu yürüyüş eğitimi nedeniyle istirahate başlamışlardır.
Saat 14:00’da Tugay Merkez Komutanı hükümlü ... ile hükümlü ... Hava Meydan Komutanlığında keşif icra etmişlerdir.
Saat 19:30’da Kayseri 12. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı Ulaştırma Harekat Merkezi nöbetçi subayı, Çardak Hava Meydan Komutanlığı Uçuş Kulesini arayarak hava trafik astsubayı ile görüşmüş ve Çardak'a uçuş planlayabileceklerini, saat 24:00 ile 08:00 arasında havaalanın uçuşa hazır halde tutulmasını istemiş, gizli görev ile ilgili kendisinin de bilgisinin bulunmadığını söylemiştir.
Tugaya 22:30’da sözde sıkıyönetim direktifi gönderilmiş olup, direktifte hükümlü ...’ın Denizli ili sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirildiği yer almıştır.
Darbe girişiminin öne alınmasını öğrenen hükümlü ... tarafından tugay nöbetçi amiri olan hükümlü ...’a, gece 02:00-04:00 arasında iki grup halinde yapılacak intikalin 23:00’de hemen başlatılması, birliklerin derhal hazırlanması emri verilmiştir. Bunun üzerine hazırlıklar tamamlanmış ve 23:00 itibariyle Çardak bölgesine doğru harekât başlamıştır.
Hükümlüler ... ve ... dışındakiler Denizli’den Çardak Askeri Havaalanına intikal eden birliklere çeşitli kademelerde komuta etmek üzere harekâta katılmışlardır.
Motorlu İntikal devam ederken il valisi tarafından tugay komutanı hükümlü ... aranmış, ancak il valisinin emir ve talimatlarına uyulmamıştır.
Ege Ordu Komutanlığının hiçbir askeri hareketlilik olmayacağına dair 03:39’daki emrine ve Ege Ordu Komutanı Orgeneral ...’in hükümlü ...’ı aramasına rağmen sözde eğitim faaliyeti adı altındaki askeri intikal planına kesintisiz bir şekilde devam olunmuştur.
Çardak Havaalanına giderken bir üsteğmen sıkıyönetim ilanından bahsetmiş, subaylar arasında WhatsApp grubu kurularak diğer rütbelilerle bu husus görüşülmüştür (Tanık ...’ın beyanı).
Hükümlü Yüzbaşı ...’ın ikrarına göre, Denizli grubundaki subaylara Ankara’ya yapılacak asker sevkiyatı bildirilmiş, subaylar sevkiyattan haberdar edilmiş, hava meydan komutanlığında firari ... ve hükümlü ..., subaylarla toplantı yapıp darbe teşebbüsü ile ilgili gidişatı tartışmışlardır.
Denizli'den Çardak Askeri Havaalanına komuta ettikleri komando birliği ile birlikte intikal eden bir kısım sanıklar, mülki idare amirlerinin ve havaalanında görevli personelin aldıkları önlemler nedeniyle kendilerini almak üzere Kayseri'den gelen uçakların pistin aydınlatılmasının kapalı olması sebebiyle iniş yapamaması ve vatandaşların karşı koymaları nedeniyle başarılı olamayarak burada belli süre bekleyip teslim olmuşlardır.
Hükümlü ..., pistin ışıklandırılmasında başarısız olununca havanın aydınlanması ile uçakların ineceğini söyleyerek askerlerin sevkiyata hazırlanması için emir vermiştir (Tanık ...’nın beyanı).
Hükümlü üsteğmen ... sıkıyönetim ilanına ilişkin TRT bildirisini dinletmiş, hükümlü Yüzbaşı ... TSK internet sitesindeki darbe bildirisi ile ilgili olarak astlarıyla durum değerlendirmesi yapmıştır (Tanık ...’ın ve...’ın beyanları).
Şu hale göre:
Derece mahkemelerince sübutu kabul edilen olayın, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek amacıyla, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca, işgal ettikleri kamu görevinin verdiği yetkiye istinaden tasarruf etme imkânını haiz bulundukları devlete ait silah ve mühimmatı kullanarak gerçekleştirilen bir silahlı darbe teşebbüsü olduğunda ve bu kalkışmaya iştirak edenlerin eylemlerinin, 5237 sayılı TCK'nın 309, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenen suçları oluşturacağında kuşku yoktur. Ancak aynı hukuki değerleri koruyan ve kapsamı itibariyle eylemlerin haksızlık muhtevasını tamamen ortadan kaldıran Anayasayı ihlal suçunun (TCK'nın 309. md.) tüm unsurlarıyla gerçekleştiği somut olayda sanıkların ayrıca, Türk Ceza Kanununun 311. ve 312. maddelerinde düzenlenen suçlardan ve keza aralarında geçitli /müterakki suç ilişkisi nedeniyle aynı Kanunun 314. maddesinde yer alan silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmaları imkânı bulunmadığından;
1-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak;
Atılı suçun 3713 sayılı TMK'nın 3. maddesinde yazılı suçlardan olması nedeniyle aynı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi sonuç cezayı değiştirmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sırasında zarar tehlikesi bakımından illi değer taşıdığı açıkça sabit olan eylemleriyle darbeye teşebbüse elverişli nitelikteki icra hareketlerine katkı sağlayıp, işlenmesi sırasında yardımda bulunarak darbeye teşebbüsünün icrasını kolaylaştırmak suretiyle Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçunu işlediğini kabul eden bölge adliye mahkemesinin, sanıkların beraatine karar veren ilk derece mahkemesi hükmünü ortadan kaldırarak, sanıkların Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan cezalandırılmasına, silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından açılan davada eylemlerinin bir bütün halinde Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçunu oluşturması sebebiyle kararda bir isabetsizlik bulunmamakla;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, sanıkların suçun icrasına başlanmasından sonra darbe girişimine katılma iradesini açıkça ortaya koyan eylemleri, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bir bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olduğundan, kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun vasfının tayin edildiği, incelenen dosya kapsamına göre Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçunun sübutunun kabul edildiği ve bu kapsamda sanıkların savunmalarının inandırıcı gerekçelerle reddedildiği anlaşılmakla, sanıklar müdafileri ile katılanlar Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığı vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davalarının esastan reddiyle mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA,
2-Sanıklar ..., ..., ..., ... (Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma), ..., ..., ... hakkında kurulan beraat hükümleri ile ilgili olarak;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre katılanlar vekillerinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
3- Sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmü ile ilgili olarak;
Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; sanık müdafinin 17.05.2021 tarihli kanun yolu dilekçesinde ileri sürdükleri, bipolar bozukluğu olduğuna ilişkin raporlar dikkate alındığında; suç tarihinde sanığa isnat edilen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarına ilişkin TCK'nın 32/1 ve 32/2 maddeleri kapsamında hukuki anlam ve sonuçları anlama ve bu suçlara yönelik davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıran veya önemli derecede etkileyen bir akıl hastalığının olup olmadığının tespiti amacıyla gerektiğinde gözlem altında tutulmak suretiyle uzman bilirkişi heyeti raporu aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık ... müdafinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan bu nedenlerle CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ...'nin tutuklulukta geçirdiği süre, atılı suçlar için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı gözetilerek tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.