20. Hukuk Dairesi 2012/12683 E. , 2013/4511 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, dava dilekçesinde Kızılyaka Köyü 506 nolu 3570 m2 yüzölçümlü davalı adına tapuda kayıtlı taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde bulunduğu gibi eski orman olduğu ve halen eylemli orman niteliğinde bulunduğu iddiasıyla, orman niteliği ile Hazine adına tesciline ve müdahalenin menine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın daha önce yapılan arazi kadastrosu sırasında itirazlı hale geldiği, gezici kadastro mahkemesince verilen 1957/157 E. - 1958/153 K. sayılı kararının davacı idare aleyhine sonuçlandığı ve bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu, ayrıca ikinci kadastro geçersiz olduğundan 1970 yılında kesinleşen orman kadastrosuna itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun gereğince yapılıp 20.07.1970 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Her ne kadar, mahkemece, davalı tarafça dayanılan kesin hükme değer verilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yörede 1970 yılında 6831 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman kadastro işlemleri sırasında çekişmeli taşınmazın orman sınırları içine alındığı, yapılan bu işleme karşı davalı tarafından hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığından, çekişmeli taşınmazı orman kadastrosu sınırları içinde bırakan işlem 20.07.1970 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. İşlemin yapıldığı ve kesinleştiği tarihe göre, davalının bu işlemi idarî ya da yargı yoluyla iptal ettirebileceği hiç bir kanunî mevzuat bulunmamaktadır.
Orman kadastro komisyonlarının sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması, bunlara riayet etmesi gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği ya da uygulanması unutulduğu takdirde, ilgililer buna karşı kanunun öngördüğü süre içerisinde tahdide itiraz davası açabilirler. 6831 sayılı Kanunun orman kadastrosuna ilişkin hükümleri diğer kadastro kanunları gibi tasfiye amacı güttüğünden, ilgililere dava açmak için tanınan süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu hak düşürücü sürelerin kabulünden amaç, kamu düzenini korumaktır. Belli bir süre geçtikten sonra kadastrodan önceki haklara dayanarak, dava açılmasının önlenmesi, uyuşmazlıkların sona erdirilmesi istenmiştir. Hak arama özgürlüğünün sınırsız olarak kabulü kamu düzenini aksi yönde etkiler. Hak düşürücü süre ile mülkiyet hakkı değil, hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun mahkemece kendiliğinden gözetilmeleri gerekir. Bu nitelikleriyle dava engellerinden olup, ilk önce incelemesi icap eder.
Somut olayda, dava açma süresi, tahdidin yapıldığı ve kesinleştiği tarihlerde yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanuna göre 1 yıl ve davanın açıldığı günde yürürlükte bulunan 3373 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrasına göre 6 aydır. Aynı fıkrada yapılan son değişiklikle, ister kesin hükümle oluşsun, ister başka biçimde oluşsun, tapu kaydı maliklerine, tahdidin iptali davası açmak üzere 10 yıllık süre tanınmıştır. Bu iki hak arama süresinin dışında, nedeni ne olursa olsun süresiz hak arama özgürlüğü tanıyan bir kanun hükmü yoktur. 3373 sayılı Kanun ile getirilen 10 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin kuralın kanunun yürürlük tarihinden önce düşmüş olan haklara uygulanacağına dair bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesi “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırının tayini ve tespiti orman kadastrosu komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince yapılıp kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uzman orman ve fen bilirkişisi tarafından uygulanması sonucu, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanuna göre 1970 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde öngörülen orman kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği, bu ilkelerin H.G.K."nun 25/11/2009 gün ve 2009/20 - 446 E. ve 559 K. sayılı kararlarında aynen benimsendiği, kesin hükmün, ilgilinin kanunun öngördüğü süre içerisinde orman kadastrosuna itiraz davası açması halinde dikkate alınabileceği, hak düşürücü sürenin kesin hükümden önce gelmesi nedeniyle artık Ula Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1957/157 E. - 1958/153 K. sayılı kesinleşmiş kararına değer verilemeyeceği düşünülerek, Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine görüş ve kanaatle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 16/04/2013 günü oy birliği ile karar verildi.