1. Hukuk Dairesi 2016/17792 E. , 2020/1875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’nun 300 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümünü davalı kızı ...’e mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiğini, devir nedeniyle saklı payının ihlal edildiğini, kendisinin evlilik dışı çocuk olması nedeniyle mirasbırakanın diğer çocuklarından ayrık tutulduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, mümkün oldığı takdirde payı oranında bedelin tahsiline karar verilmesini istemiş, öninceleme de davacı vekili terditli olarak tenkis talepleri olduğunu bildirmiş, mahkemece de önincelemede uyuşmazlık tapu iptali ve tescili olmadığı takdirde tenkis olarak tespit edilmiştir.
Davalı, şatışın gerçek olduğunu, mirasbırakanın iflası nedeniyle taşınmazın satışına ihtiyacı olduğunu, mirasbırakanın son zamanlarında ev kirasını, faturalarını ve davacının özel okul taksitlerini dahi kendisinin ödediğini, devirden annesinin ve erkek kardeşinin haberi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nun 300 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümünü 29.08.2002 tarihinde kızı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 08.01.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi Firdes ve müşterek çocukları ..., ... ile evlilik dışı çocuğu Melisa’nın kaldığı, davacı ...’nın tanık deliline dayandığı ancak tanık listesi bildirmediği, davalı ...’in de tanık deliline dayandığı ve tanık listesi bildirdiği, mahkemece davacıya tanık listesi bildrimesi için usulüne uygun süre verilmediği ve davalı tanıklarının da dinlenilmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece bildirilen davalı tanıkları dinlenilmediği gibi davacıya da tanık deliline dayanmasına rağmen tanık listesi ibraz etmesi için usülüne uygun süre verilmediği, mirasbırakanın başkaca mal varlığı olup olmadığınının araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, mahkemece hüküm kurmaya elverişli bir araştırma yapıldığından söz edebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davacıya tanık listesi bildirmesi için usulüne uygun süre verilmesi, bildirmesi halinde dinlenilmesi, davalının da bildirdiği tanıkların dinlenilmesi, ölüm tarihi itibariyle mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmaz bulunup bulunmadığının saptanması, dinlenen tanık beyanları ve toplanan deliller yukarıda değinilen ilkeler uyarınca değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek irade ve amacı belirlendikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa"nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 16.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.