16. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/712 Karar No: 2013/681 Karar Tarihi: 07.02.2013
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/712 Esas 2013/681 Karar Sayılı İlamı
16. Hukuk Dairesi 2013/712 E. , 2013/681 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında Gökçeler Köyü çalışma alanında kalan 101 ada 24 parsel sayılı 1737.86 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile... adına tespit edilmiştir. Davacı ... taşınmazın babası Sadık Tabak’a ait olduğunu ileri sürerek babası adına tescil istemi ile dava açmıştır. Yargılama sırasında her iki taraf da ayrı ayrı tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile payları oranında ...mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davacı tarafın tapu kaydının taşınmazı kapsadığı gerekçesi ile hüküm kurulmuştur. Ne var ki, yerel bilirkişi ve tanıkların soyut sözlerine dayalı kayıt uygulaması yeterli olmadığı gibi, davalı tapu kaydının da bu taşınmaza ait olabileceğine ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri de değerlendirilmemiştir. Davalı tapu kaydı sınırında okunan ...’ın davacı tarafın sülale adı olduğu, davacı tarafın kök tapu kaydının da ... oğlu ... ve paydaşları adına kayıtlı olduğu göz önüne alındığında tarafların tapu kayıtlarının birbirine sınır olma ihtimali üzerinde de durulmamıştır. Eksik ve yetersiz inceleme ile karar verilemez, Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; taşınmazın bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve aynı yönteme göre belirlenecek taraf tanıkları huzuru ile dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri esas alınmalı, yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan kayıtlarda geçen yol sınırının neresi olduğu sorularak saptanmalı, taşınmazın kuzeyinden geçen yolun kadim yol olup olmadığı, kayıtların tesis tarihinde bu yolun mevcut olup olmadığı sorulmalı; davacı tapu kaydında okunan Kavasoğlu ve Çakıroğlu sınırlarının fen bilirkişi rapor ve krokisinde 101 ada 95 ve 156 parseller olarak gösterilmiş olması nedeni ile bu taşınmazlara ve çevresindeki parsellere ait kadastro tespit tutanakları da getirtilerek bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, tespite aykırı sonuca varılması halinde tüm tespit bilirkişileri tanık sıfatı ile taşınmaz başında dinlenmeli, beyanlar arasında çelişki oluşması halinde çelişki yöntemince giderilmeli, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, böylece tapu kayıtlarının kapsamı kesin olarak belirlenmelidir. Taşınmazın davacı tarafın tapu kaydının kapsamında kaldığı, kanıtlanamadığı takdirde taşınmaz üzerindeki zilyetliğin tespit günü itibari ile 30 yılı aşkın süredir davalı tarafça sürdürüldüğü göz önünde bulundurulmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup davalıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 07.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.