20. Hukuk Dairesi 2013/55 E. , 2013/4287 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 16.05.2011günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi ... ve arkadaşları tarafından istenilmekle, tayin olunan 26.02.2013 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... ve arkadaşları vekili Avukat.... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Kadastro sırasında .... Mevkii 227 ada 4 parsel sayılı 439,81 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle Nisan 1993 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydı ile ... adına kayıtlı ise de, asliye hukuk mahkemesinde davacılar .... ve arkadaşları tarafından, davalı ... aleyhine, açılan davada, Temmuz 1969 gün ve 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı halde, davalı adına tescil hükmü ile oluşan Haziran 1992 tarih 1, Ocak 1988 taih 1, Eylül 1987 tarih 1 ve Mart 1982 tarih 2 sıra numaralı tapu kayıtlarının iptalini istemişlerdir.
...., 1994 yılında davacıların tutundukları tapudan pay satın aldıkları iddiasıyla, bu payın adlarına tescili istemiyle davaya katılmışlardır.
Birleştirmeler ve ayırmalardan sonra .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.12.2009 gün ve 2009/529-315 sayılı kararıyla, davacılar ...."ın davalarının açılmamış sayılmasına, davacılar ..., ... ve ... tarafından açılan davada görevsizliğe ve dava dosyasının 3402 sayılı Kanunun 5 ve 27. maddeleri gereğince kadastro mahkemesine aktarılmasına ilişkin karar kesinleşmekle, dava dosyası kadastro mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece davaların REDDİNE, çekişmeli .... Köyü 227 ada 4 sayılı parselin davalı ... Ögen adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce bir idarî birim sınır gözetilmeden orman serisi bazında 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1981 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması, 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 6831 sayılı Kanunun 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması vardır.
Davacılar...."nin açtığı, ..."ın katıldığı tapu iptal davası, asliye hukuk mahkemesinin 1984/42 Esasına kayıtlı dava ile birleştirilip, bu davadan ayrılarak, ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/529 Esasına kayıt edilmiş, tensip zaptı bile düzenlenmeden,
08.12.2009 gün ve 2009/529-315 sayılı kararı ile, davanın takipsiz bırakılması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına hükmedilmişse de, bu karardan önce çekişmeli taşınmaz için 2008 yılında kadastro tesbit tutanağa düzenlendiğine göre, bu tarihte davanın kadastro mahkemesine aktarılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve kadastro mahkemesinde yapılan yargılamadan haberdar edilmemeleri doğru olmayıp, adı geçen davacılar Adviye Onay ve arkadaşları ile katılanlar ..."ın davacı sıfatıyla davada yer alması zorunludur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 E. -2011/684 K. sayılı kararında da değinildiği gibi,...."nin öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.U.M.K."nun 73. (6100 sayılı HMK’nun 27.) maddesinde kanunun gösterdiği istisnalar dışında hâkimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği öngörülmüştür. Mahkemece, davacı ..."nin ölümüyle, mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanunî şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değil, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davacılar.... ile katılanlar ..."ın duruşma gününden haberdar edilerek, davacı ve katılan sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine imkan tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, bozma nedenine göre taraflar yararına ve aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına 12.04 2012 günü oybirliği ile karar verildi.