20. Hukuk Dairesi 2012/13149 E. , 2013/4278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 11.01.2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.12.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ..., .... ve arkadaşları vekili Av. ....ile karşı taraftan Orman Yönetimi vekili Av.....ve Hazine vekili Avukat .... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... Köyü, Kürardı Mevkii, 250 ada 2 parsel sayılı 743,84 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle, atalarından intikalen ....zilyetliğindeyken 06.07.1995 tarihinde ..."a satarak zilyetliğini kestiğinden söz edilerek ... adına tesbit edilmiştir.
....Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/543 Esasına kayıtlı dava dosyasında; davacı ... tarafından, davalı sıfatıyla Hazine, Köy Tüzel Kişiliği ve Orman Yönetimi aleyhine, .... Köyü Kürardı Mevkiinde bulunan sınırlarını bildirdiği 1000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz için önceki malikle birlikte yararlarına eklemeli zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu iddiasıyla, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tapuya tescili istemiyle dava açmış;
Gayrimenkul Değerler A.Ş., .... tarafından, davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve Köy tüzel kişiliği ile ... taraf gösterilerek, tescil davasına konu taşınmazın Temmuz 1969 günlü 63 ve 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasıyla, tapu maliki mirasçıları adına tescili istemiyle açtıkları dava, .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/129 Esasına kayıt edilmiş; ilgisi nedeniyle Mahkemenin 2003/543 Esasına kayıtlı dava ile birleştirilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinin birleştirme ve ayırmalar ile 2009/163 Esas kayıt edildikten sonra, davanın 3402 sayılı Kanunun 27. maddesi gereğince kadastro mahkemesine gönderilmesine ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.03.2009 gün ve 2009/163-300 sayılı kararı kesinleşmekle dava kadastro mahkemesine aktarılmıştır.
... ve ..."in, 21.05.2009 tarihli dilekçeyle .... Köyü, ....Mevkiide bulunan sınırlarını bildirkileri 1000 m² yüzölçümündeki taşınmazı ....’den satın aldıkları, yararlarına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu, ancak bu parselin davalı ... adına tesbit edildiğini öğrendikleri, bu taşınmazın adlarına tescili istemiyle açtıkları davada görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarıldıktan sonra aynı taşınmaza ilişkin diğer davalar ile birleştirilmiştir.
Gayrimenkul Değerler A.Ş., ...., 26.10.2009 tarihinde davasından, ... yararına feragat etmiştir.
Mahkemece, davacıların tesbit gören bölüm yönünden davalarının esastan REDDİNE, tesbit görmeyen bölüm yönünden görevsizliğe, diğer davaların REDDİNE, çekişmeli parselin tesbitteki niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm ...ve arkadaşları, ..., ..., ... ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce bir idari birim sınır gözetilmeden orman serisi bazında 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1981 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ile 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması vardır.
Bir kısım davacılar vekili Avukat .... tarafından dosyaya eklenmek üzere sunulan belgeler arasında yer alan .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.10.2010 gün ve 2010/1028-926 sayılı veraset ilamından, davacılardan ..."nin, 14.10.2010 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geride eşi ... kızı 1941 doğumlu ... ile çocukları ... ve ..."ın kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, ..."nin adı geçen mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden yargılama sona erdirilerek karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.2011 gün ve 2011/11-554 E.- 2011/684 K. sayılı kararında da değinildiği gibi, ..."nin öldüğü tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı H.U.M.K"nun 73. (6100 sayılı HMK’nun 27.) maddesinde Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hâkimin tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği öngörülmüştür. Mahkemece, davacı ..."nin ölümüyle, mirasçıları davadan ve duruşma gününden haberdar edilip, kanunî şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün değildir. Aksi halde iddia ve savunma hakkı kısıtlanmış sayılır.
Öte yandan, yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişinin veya kural olarak vekilinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir.
1086 sayılı H.Y.U.Y.’nın 41. maddesi ve yeni 6100 sayılı HMK"nun 55. maddesi gereğince, taraflardan birinin ölümü halinde diğer tarafın istemiyle hâkim, davanın takibi için bir kayyım tayin edebilir. Taraf ehliyeti, dava şartı olup; davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın mahkemece re"sen gözetilmesi gereklidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı
içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların, gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değil, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede, gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davacılardan ..."nin yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğ edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; ..., ..., ... ve Orman Yönetimi ile Adviye Onay ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, bozma nedenine göre Yargıtayda yapılan duruşma nedeniyle taraflar yararına ve aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına 12/04/2013 günü oybirliği ile karar verildi.