20. Hukuk Dairesi 2012/14433 E. , 2013/4255 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava dilekçesiyle .... Köyü 304 ve 305 sayılı parsellerin, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman sayılan yerlerden olduğu halde, kadastro sırasında davalılar adına tesbitinin itirazsız kesinleşmesiyle tapuya kayıt edildiğini ileri sürerek, hukukî dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil niteliğindeki davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle ... adına tescilini istemiştir. Davacı ... Yönetimi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla ve orman niteliğiyle ... adına tapuya tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; Hazinenin temyizi üzerine karar, Yargıtay 20. Hukuk Diresinin 09/06/2011 gün ve 2011/4107 - 7096 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “5841 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine” ibaresinin Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31 - 77 sayılı kararıyla iptal edildiği, Anayasa Mahkemesinin aynı gün ve 2009/31 - 27 sayılı kararıyla da, “..bu madde ve ibarenin, uygulamasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına” karar verilip, Resmî Gazete’de yayımlandığı, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararının yürürlüğe girdiğinin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararında da kabul edildiği, gerek 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile ... arasında bir ayrımda içermemekteyse de, “Kamu malı” iddiasıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini aldığı hususları gözetirelerek, davaya bakılması gerekirken, hak düşürcü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu"na değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda bu kez; davanın kabulüne, çekişmeli parselin tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 1987 yılında yapılan genel kadastroda gerçek kişiler adlarına tapuya kayıt edilen taşınmazların, öncesi ve eylemli durumu itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu köyde; genel kadastro 1987 yılında yapılmış, çekişmeli 304 ve 305 parsel sayılı sırasıyla 5125 m2 ve 800 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Mustafa Özsoy adına tesbiti, 30/04/1988 ilâ 30/05/1988 tarihlerinde yapılan askı ilânı sonunda kesinleşip tescil edilmiş, 14/08/2003 tarihinde davalılara intikal etmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince davalılardan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve yatırdıkları temyiz harcının istek halinde iadesine 11/04/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.