11. Ceza Dairesi 2018/1776 E. , 2020/4491 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
A)- Hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkümiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz talebinin incelemesi:
1) Sanık hakkında sahte bono düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü‘nün 03.03.2014 tarihli ekspertiz raporunda suça konu senedin ön yüzündeki düzenleme tarihi bölümündeki “28.01.10“ ibareli el yazılarının katılan ..."in eli mahsülü olduğunun belirtilmesi karşısında; 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 688. (6102 sayılı Kanunun 776.) maddesine göre senet metninde düzenleme tarihinin bulunmasının zorunlu olduğu dikkate alınarak, suça konu bononun sanık tarafından katılan ...‘e verildiği sırada düzenleme tarihinin boş olup olmadığının sanık ve katılandan sorularak, düzenleme tarihinin bulunmadığının tespiti halinde eylemin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) Sanığın 3 aydan fazla hapis cezasına mahkumiyeti bulunduğu halde TCK’nin 51. maddesi hükmüne aykırı davranılarak hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi,
3) Adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nin 58. madde hükmünün uygulanmaması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
B- Hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan mahkümiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz talebinin incelenmesi:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 tarihli, 2013/11-397 E., 2014/202 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK’nin “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişinin de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği, 24.10.2019 tarih ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nin 253. maddesinin üçüncü fıkrasına “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresi eklenmiş olup, anılan yasa maddesinde yapılan değişiklikle uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağının da düzenlendiği değerlendirildiğinde yukarıdaki kabule göre; “mağdur” kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişiler olarak "suçtan zarar görme" kavramı ise, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Dairemizin kararlarında; "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali" olarak yorumlanıp uygulandığında; sahtecilik suçuyla dolandırıcılık suçunun mağdurunun ayrıştığı, sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunun mağdurunun kamu olduğu, dolandırıcılık suçunu ise katılan ...’e karşı işlediği ve ...’in bu suçun mağduru olduğu dolayısıyla sanığa isnat edilen resmi belgede sahtecilik suçu ile dolandırıcılık suçunun mağdurlarının farklı olduğu anlaşılmakla, sanığa yüklenen ve 5237 sayılı TCK’nin 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, 24/10/2019 tarih ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri yapılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından aynı Kanun"un 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 15.09.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.