Esas No: 2022/45
Karar No: 2022/1565
Karar Tarihi: 24.02.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/45 Esas 2022/1565 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir davada, Hazine'ye ait 2 parsel sayılı taşınmazın zilyetliği konusunda davacı ve davalı arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Davacı, babasının tasarrufuyla taşınmazın ekmek evi, mesken ve ahır yapılarak kullanıldığını belirtip, davalı tarafından gasp edildiğini iddia etmiştir. Davalı ise, taşınmazın vekilinin babası zamanından beri kullanıldığını, davacının hiçbir zaman zilyetliği olmadığını ve davanın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. İlk kararda davacının hiçbir zaman zilyet olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede hüküm fıkrasında çelişki olduğu gerekçesiyle hüküm kanuna aykırı olarak tesis edildiğinden bozulmuştur. Kararda, T.C. Anayasası'nın 141. maddesi gereği tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerektiği, yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açıkça gösterilmesi gerektiği belirtilmi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin Korunması
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, mahkemenin kararında direnilmesine, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ..., Hazine’ye ait dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın; ekmek evi, mesken ve ahır yapılmak, kalan kısmının da bahçe olarak kullanılmak suretiyle muris babası tarafından tasarruf edildiğini, babasının 2013 yılında vefat ettiğini, taşınmazın ecrimisil bedellerinin sağlığında babası, ölümünden sonra da mirasçıları tarafından ödendiğini, babasının vefatından sonra, taşınmaz tel çit ile çevrilmek istendiğinde davalı tarafından müdahale edildiğini açıklayarak, davalının gasp fiilinin ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, vekil edeninin babası zamanından beri dava konusu taşınmazın kullanıldığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının dava konusu alanda hiçbir zaman zilyetliğinin olmadığını, taşınmaza komşu olan yine Hazine’ye ait 1 parsel sayılı taşınmazın tamamı ile dava konusu taşınmazın bir kısmının vekil edeni tarafından kullanıldığını, ecrimisil ödenmesinin tek başına zilyetliği ispatlamayacağını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının dava konusu alanda hiçbir zaman zilyet olmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin, 14.03.2018 tarihli ve 2015/20902 Esas, 2018/9365 Karar sayılı ilamı ile, eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı, taraf delillerinin toplanmasının ardından üstün zilyetliğin kimde olduğunun tespit edilmesi gerektiği gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozma sonrası tekrar tahkikat yapılarak taraf delilleri toplandıktan sonra temyize konu yeni karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
T.C. Anayasası'nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılır ve HMK'nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilir. Aynı Kanun'un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim ... İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarihli ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak ...; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Somut olayda; Mahkemece verilen kısa kararda, davanın esastan reddine denildiği halde, gerekçeli kararda, mahkememiz kararında direnilmesine, davacının davasının reddine denilmiş ve bu şekilde kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
Hüküm, bu nedenle kanuna aykırı olarak tesis edildiğinden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.