Esas No: 2015/711
Karar No: 2017/753
Karar Tarihi: 19.04.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/711 Esas 2017/753 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 13. Hukuk Dairesince;
“...1- DAVA DİLEKÇESİ VE TALEP:
Davacılar Mustafa Tunay Çifter ile ... 24/11/2010 harç tarihli dava dilekçelerinde davalı Sarıyer 1. Asliye Hakimi Abdurrahim Karadağ aleyhine açtıkları davasında: avukat olduğunu, Yıldız Ailesinin İstanbul Tarabya"daki iştirak halinde olan arsanın problemlerini halletmek maksadıyla 01/10/2003 tarihinde vekaletname verdiğini, hukuki, cezai, icrai ve idari açıdan yardımlarına karşılık vekaletnamede ödül olarak İstanbul Tarabya"da kain 7161 m2"lik çok değerli bir arsanın satış yetkisi yanında, inşaat yaptırmaya, bedellerini ahzu kabz yetkisinin de verildiğini, temsil karşılığı olarak akdettikleri 16/08/2003 tarihli anlaşmaya iki kardeş olarak avukatlık ücreti üzerinde gayri kabil-i rücu şartıyla mutabık kaldıklarını, Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinde 2003/1190 esas ile izalei şuyu dava açtıklarını, bu davayı açıp ücret hakkı gerçekleşince dava dışı müvekkillerinin, arsanın değerinin %10 oranındaki avukatlık ücretini ödemekten kaçınmak için 31/03/2005 tarihinde azledildiklerini, bunun üzerine haksız azleden müvekkilleri aleyhine Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 sayısında avukatlık ücret davasını ikame ettiklerini, açtıkları bu davanın keşfi sırasında davalı hakimin siyasi konuşmalar yaptığını, yolculuk esnasında konuyu devamlı siyasete getirme çabasında olan davalının bir duvarda yazılı olan “kızıl” kelimesinin solcuların sembolü olduğunu söylemesi üzerine, kendisinin de bu sözcüğün Türklerin mefkuresi olan “kızılelma” olduğunu belirttiğini, Ziya Gökalp"in “kızılelma” şiirinden pasaj okuduğunu, bu arada da Türk uçaklarının yurt içinde ve yurt dışında teröristlere ağır kayıplar verdirdiğini gazetelerden okuduğunu, davalı hakimin konuşmalarındaki ses tonu ve yönü, psişik bir yara taşıdığı intibaı verdiğini, soyadının Azeri Türklerine katliam yapılan yer olan Karabağ olması ve değişik şivesi dolayısıyla azeri kökenli zannettiğini düşünerek Türk ordusunun hesap sormasını bildiğini ve soracağını bir teselli gayesiyle ifade ettiğini, sonradan öğrendiğine göre, hiçbir şekilde ayrıcalık duymadığı kanlarının dahi karışmış olabileceği kürt kökenli vatandaş olduğunu öğrendiğini, bu ifadeleri nedeniyle davalı hakimin ücret davasında husumet beslediğini, müvekkilleri ile yaptıkları avukatlık sözleşmesini bir nevi simsarlık sözleşmesi olarak nitelendirildiğini, bu sözleşmenin asıl nüshasının müvekkilleri Yıldız Ailesine, diğer nüshasının iştirakçi bir akrabalarına ve sonuncu nüshasının da yedlerinde tutulduğunu, asıl nüshanın dava sırasında kasaya ibraz edilmediğini, mahkemece 17/07/2007 tarihli duruşmada davalıların belgeleri ibraz edeceği inancıyla davalı vekillerine sözleşme aslını mahkeme kasasına konulmak üzere ibraz etmesi için 20 günlük kesim mehili verildiğini, işbu davaya esas olayın ise bu safhadan sonra gerçekleştiğini, belediye elemanlarınca ihtilaf konusu arsanın metrekaresinin 1 milyon TL belirlenip bu değerin %10"u avukatlık ücreti olarak ortaya çıkınca davalıların avukatıyla hakim arasında sık sık ziyaretleşmelerin ve sıkı fıkı bir ilişkinin kurulduğunu, hakimin avukatlık ücret sözleşmesindeki “anlaşma” kelimesini kullanmaktan kaçınarak “protokol” kelimesini kullandığını, anlaşmanın asıl nüshası olması gerekirken mübrez belgenin okunamayacak derecede silik bir fotokopisinin dosyaya alındığını, iki belge arasında açıkça aykırılık olduğunu, hakimin bu sahte muharref, silik fotokopi nüshayı asıl nüsha olarak kabul edip zapta geçirmesine güvenen vekilin kendisini sahtekar ilan ettiğini, İstanbul Cumhuriyet Savcılığına kendisi hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, işte bu safhada davalının bir hakime yakışmayacak davranışta bulunduğunu, mahkemeye muhafaza kaydıyla teslim ettikleri anlaşma suretinin karşı tarafın vekiline teslim ettiğini, davalının suç işlediğini hakimin verdiği karar nedeniyle zararlarının ortaya çıktığını, yargılama sonunda azlin haklı olduğu gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, bu kararın da Yargıtay"da onaylanarak kesinleştiğini, maddi ve manevi zararlarını karşılamak üzere 30.000 TL tazminata, hakimin işlediği suçlar dolayısıyla da suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
2- CEVAP DİLEKÇESİ VE SAVUNMALAR:
Davalı hakim ... vekili 13/07/2012 tarihli dilekçesinde cevap dilekçesi verilme süresinin 1 ay uzatılmasını talep etmiştir. Daha sonra ihbar olunan sıfatıyla tebligat yapılmıştır.
Her ne kadar davacı tarafından ilgili hakim hasım gösterilerek dava açılmış ise de, mahkememizce 28/05/2012 tarihli ön tensipte alınan karar sonucu davalı maliyenin yasal hasım olması nedeniyle dava dilekçesi ve ekleri hazineye tebliğ edilmiştir.
Davalı Hazine vekili, 27/06/2012 tarihli cevap dilekçesinde davanın haksız ve yersiz olduğunu süresinde açılmadığını, miktarının belirlenmesi gerektiğini, HMK 46. maddede yazılı hallerden hiçbirisine girmediğini bildirip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3- DELİLLERİN TARTIŞILMASI İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER VE GEREKÇE:
Davacının dayandığı delillerden Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 sayılı dosyası celp edilmiştir. Dosyanın incelenmesinde: Davacı ...’in davalı Ayşe Yıldız ve arkadaşları aleyhine vekalet ücreti alacağının ödenmediği iddiasıyla açtığı davanın mahkemece azlin haklı nedene dayanması nedeniyle davacının avukatlık ücretine hak kazanamayacağı gerekçesiyle reddine dair kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 26.10.2009 tarih ve 2297/12148 sayılı ilamıyla onandığı, aynı dairenin 20.09.2010 tarih ve 3287/11726 sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği ve yerel mahkeme hükmünün kesinleştiği anlaşılmış karar düzeltme isteminin reddine karar verilmekle kesinleştiği, eldeki tazminat davasının süresinde açıldığı kanaatine varılmıştır.
Davacılar birlikte davalılar aleyhine tazminat davası açmış iseler de davacılardan ...’in anılan dava dosyasında (Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2007/16) davacı sıfatı ile yer almamış ise de mahkememizin 27/05/2014 tarihli celsesinde yapılan tespit ile mazeretsiz duruşmaya katılmadığından 25/03/2014 tarihi itibariyle dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiği, yasal süre içinde davasını yenilemediğinden bu davacı yönünden HMK 150. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
Diğer davacının talebine gelince; dava, vekalet ücreti alacağının yerel mahkeme hakiminin hukuka aykırı eylemleri neticesinde reddine karar verilmesi nedeniyle uğranılan tazminat istemine dayalıdır. Yerel mahkemece vekalet ücreti alacağı kapsamında davacı vekilin yaptığı iş ve işlemler tespit edilmiş, azil nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilen Sarıyer Tarabya mahallesi 8 Parsel sayılı taşınmazın satılarak ortaklığının giderilmesi talebini içeren ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilen, Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.04.2005 tarih 2004/1190 Esas - 2005/599 Karar sayılı dava dosyası celp edilmiş, bu davadaki davalıların vekili Avukat Savaş Öner ile Av.Mustafa T.Çifter olduğu tespit edilmiş, Sarıyer Sulh Ceza Mahkemesinin 26.10.2004 tarih 2004/1269 Esas-2004/1101 sayılı karar sureti celp edilerek incelenmiş, 16.08.2004 tarihli ANLAŞMA -Avukatlık sözleşmesi başlıklı belge kasaya alınmış, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişiler Doç. Dr. Baki İlkay Engin, Erdoğan Gökçe ve Mali Müşavir Kılıç Başaran’ın 20.02.2008 tarihli raporlarında “taraflar arasındaki sözleşme"nin Avukatlık sözleşmesi başlığını taşımasına rağmen içeriğinin belirli bir hukuki yardımı kapsamadığını, vekalet sözleşmesinin özel bir görünüm şekli olan avukatlık sözleşmesi niteliğinde olmayıp Borçlar Kanununun 386 ve devamı hükümlerinde düzenlenen vekalet sözleşmesi niteliği taşıdığını, taraflar arasındaki sözleşmenin avukatlık sözleşmesi niteliğinde olmadığı için davacının davalılar tarafından azli halinde Avukatlık kanunun 174 madde hükmünün uygulanamayacağını, vekalet sözleşmesine ilişkin BK.396 maddesindeki kuralının uygulanacağını, BK’nın 396.maddesine göre vekalet sözleşmesinde müvekkilin her zaman vekilini azledebileceğini bu konuda sözleşmeye konulacak aksi yöndeki hükmün geçerli olamayacağını, davacının davalılar tarafından azledilmiş olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığını, 16.08.2004 tarihli sözleşmenin son bulduğunu BK 396.maddesine göre vekil uygun olmayan zamanda gerçekleşen azil yüzünden uğradığı zararların tazminini talep edebileceğini, bu tazminat borcunun kapsamına öğretide kabul edildiği üzere sadece menfi zararların tazmininin girdiğini, davacının sözleşmede kararlaştırılan % 10 oranındaki ücreti istemesinin mümkün olmadığını, sadece uygun olmayan zamanda azil yüzünden anlamını yitiren masrafların tazminini talep edebileceğini, söz konusu azil sebebinin davacı vekile isnat edilebilirse BK 396.madde hükmüne dayalı menfi zararlarının tazmininin dahi istenemeyeceğini” davacının bu rapora itirazı davalı hakimce kabul edilmesi üzerine mahkemece bu kez başka bir bilirkişi kurulundan rapor alınmış, bilirkişiler Prof. Dr. Cevdet Yavuz , Prof. Dr. Hasan Erman ve Dr. Arzu Arıdemir 07.07.2008 tarihli raporlarında; 16.08.2004 tarihli sözleşmenin Avukatlık sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, davacının bu sözleşme kapsamında Avukatlık ücreti almaya hak kazanabilmesi için sonucun gerçekleşmesi için gerekli özeni gösterip göstermediğinin tespit edilmesi gerektiğini, davacının izaleyi şüyu davası açısından sonucun gerçekleşmesi için gerekli özeni gösterdiği hususunun Sarıyer Belediye Başkanlığının 27.01.2005 tarihli yazısından anlaşıldığını, dolayısıyla davacının iş bu dava kapsamından vekalet ücreti almaya hak kazandığının kabul edilmesi gerektiğini, davacının vekalet ücreti alacağının 16.08.2004 tarihli yazılı ücret sözleşmesine göre belirlenmesi gerektiğini, bu durumda davacının taşınmazın değerinin % 5 "i oranında vekalet ücreti almaya hak kazandığının kabul edilmesi ve anılan vekalet ücretinin tüm paydaşların payları oranında ödeyeceğine karar verilmesi gerektiğini, diğer yandan davacının 16.08.2004 tarihli sözleşme çerçevesinde yükümlendiği taahhütlerini yerine getirmek için gerekli çabayı gösterdiğinin ispatlanması halinde ise sonucun meydana gelmemiş olmasının davacının ücret alacağının varlığına herhangi bir etkisinin olamayacağını, yine davacının ifa yükümlülüğünü özenle yerine getirmeye çalışması ancak davalıların engelleri neticesinde sözleşmenin ifa edilmemesi halinde de yine davacının ücreti almaya hak kazanacağı bu konuda herhangi bir delil ibraz edilmediği bütün bunların ispatlanması halinde davacının anılan sözleşme kapsamında da davalılardan Avukatlık ücreti talep edebileceği ne var ki davalılardan Abidin Yıldız ve Mensur Yıldız"ın 16.08.2004 tarihli sözleşmenin konusu olan taşınmazda hisseleri olmadığı gibi anılan sözleşmede de imzalarının yer almadığını dolayısıyla bu davalıların davacıya avukatlık ücreti ödemelerinin mümkün olmadığını, Reyhan Gedik Yıldız’ın 16.08.2004 tarihli sözleşmede imzasının olmadığını, ancak davacıya vermiş olduğu genel vekaletname dolayısıyla Avukatlık kanunun 164/4 "e göre belirlenecek ücretin kendi payına düşen kısmı oranında ücret ödemekle yükümlü tutulacağını, Avukatlık ücretine ilişkin bu açıklamaların ancak azlin haksız olduğuna kanaat getirilmesi halinde dikkate alınabileceğini, bu durumda ise davacının diğer davalılardan sözleşmede belirtilen % 10"luk oranın ancak %5 " ini talep edebileceğini geri kalan kısmın davacının kardeşi olan ... "in vekalet ücreti alacağı olduğunun kabul etmesi gerektiğini, azlin haklı nedene dayandığına kanaat getirilmesi halinde ise davacının Avukatlık ücretine hak kazanamayacağını, azlin haklı nedene dayanıp dayanmadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmişlerdir. Mahkemece vekalet karşılığı olduğu iddia edilen arsa üzerinde değer tespiti yapılmış ise de vekaletnamedeki dava açma dışında iş takip etme, işlem yapma yetkisine istinaden davacının yaptığı sözleşme nedeniyle “Yusuf Vali firması ile davalılara Elli Milyar cezai şart yükleyen protokolün davalılar adına imzalayan davacının bu sözleşme ile davalıları zarara sokacak şekilde sözleşme yaptığı ve öte yandan davacının sözleşmede imzası olan davalılara "akşam sekize kadar 3.000,00 YTL getirilmediği takdirde ben yapacağımı bilirim "şeklindeki ifade de bulunduğu, vekilin iş sahibinin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma, bilgi verme ve rızasını temin yükümlülüğü çerçevesinde değerlendirme yapıldığında davacının bu işlem ve davranışının haklı azil nedeni olacağını, bu nedenle davacının Avukatlık ücretine hak kazanamayacağı, öte yandan fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutmayan davacının ıslah yolu ile müddeabihin miktarını artırmasının mümkün olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Yapılan yargılama sonucu; vekil eden Ayşe Yıldızın 31.03.2005 tarihinde keşide ettiği azilname mahkeme gerekçesindeki vakayı doğrulamıştır. Azlin gerekçesiz olmadığı, azlin haklı olduğuna yönelik savunmanın ve yazılı azil nedenlerinin yargılamada ve gerekçeli kararda tartışılarak davanın reddine karar verilmesinde hakime yüklenecek bir kusur olmadığı gibi karar gerekçesi de dairemizin denetiminden geçerek onanmakla, borçlar kanunun vekalet hükümleri ile avukatlık kanunun 164 vd. maddeleri yönünden yasaya aykırılık bulunamamıştır. Gerçekten haklı azil halinde azil tarihi itibariyle bitmemiş iş ve işlemler nedeniyle vekil ücrete hak kazanamaz. Kararın bu haliyle davacının hukuki dinlenilme hakkını ihlal etmediği, iddialarının yöntemince araştırıldığı ve mahkemece yaptırılan iki bilirkişi incelemesine karşın makul denebilecek bir sürede sonuçlandığı, yargılama sonucu oluşan kararın tarafsızlık ilkesinin ihlal edildiği sonucunu doğuracak şekilde bir tespitin duruşma tutanaklarına yansımadığı gözetildiğinde sadece temyiz nedeni olabilecek nedenlere dayanılarak hakim hakkında tazminat davası açılamaz. Gerçekten vekalet sözleşmesi vekile özen yükümlülüğü ile talimatlara uyma yükümlülüğü yükler. Vekil en küçük kusurundan bile sorumludur. Haklı azil nedeniyle avukatlar Avukatlık Kanunun 174/2 maddesi gereği vekalet ücreti isteyemez. Bu nedenle azilin bu hükümler doğrultusunda mahkemece değerlendirildiği kanaati hasıl olmuştur. Kaldı ki hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminattan sorumlu tutulabilmesi için HMK 46. maddesindeki nedenlerden “; kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık, sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı olarak, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak, duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması hallerinden biri veya bir kaçı ile hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması hallerinin birisiyle yargılama yaptığı ve ortaya çıkan bir zararın olması zorunludur. Somut olayda hakimin yasada belirtilen eylemlerden birini gerçekleştirdiği konusunda işbu davanın açılmasına neden olan dava dosyasından delil elde edilmediği, hakimin dilekçede yazılı eylem ve düşüncelerinin kasıt veya ihmal suretiyle karara etkili olduğu ispat edilemediği dikkate alındığında davanın esastan reddine ve HMK 49. maddesi gereğince para cezasına mahkumiyetine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ... Güney Çifter yönünden HMK 150. mad gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Davacı ... Günay Çifter yönünden DAVANIN ESASTAN REDDİNE, 6100 sayılı HMK 49. maddesi gereğince Davacı ... Günay Çifter’in 600 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
3-Davanın reddi nedeniyle alınması gerekli 24.30 TL maktu karar ve ilam harcının mahsubuyla fazla alınan harcın davacılara iadesine,
4-Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.000,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı Hazineye verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin (kapatılan Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi) 2007/209 esas sayılı dosyasının karar kesinleştiğinde mahalline iadesine,
7-Davacının yatırdığı gider avansından bakiye avansın karar kesinleştiğinde ödenmesine...”
dair verilen 09.12.2014 gün ve 2012/1 E., 2014/7 K. sayılı karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar avukat olduklarını, Yıldız Ailesinin İstanbul Tarabya"daki iştirak halinde malik oldukları arsanın problemlerini çözmek maksadıyla 01.10.2003 tarihinde kendilerine vekaletname verdiğini, temsil karşılığı olarak akdettikleri 16.08.2003 tarihli “anlaşma”yla mezkur arsa ile münhasır olarak, ortaya çıkacak değerin %10’u oranında bir avukatlık ücreti üzerinde gayrikabil rücu olarak mutabık kaldıklarını, Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/1190 E. sayılı dosyası ile izalei şuyu davası açtıklarını, yaptıkları girişimler sonucunda müvekkillerinin de bulunduğu iştirakçilere müstakil tapunun verildiğini, izalei şuyu davası açmakla ücret hakları gerçekleşince ortaya çıkan değerin %10 oranında avukatlık ücretini ödemekten kaçınmak için müvekkillerinin kendilerini azlettiklerini, bunun üzerine müvekkillerine karşı Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/16 E. sayılı dosya ile “anlaşma”ya dayalı avukatlık ücreti nedeniyle alacak davası açtıklarını, davalılar tarafından mahkemeye fotokopi olarak sunulan belgedeki imza ve yazılarla kendilerinin sunduğu asıl nüsha arasında farklılar bulunduğunu, mahkemece yapılan keşif sırasında davalı hakimin siyasi konuşmalar yaptığını ve kendilerine husumet beslediğini, müvekkilleri ile yaptıkları avukatlık sözleşmesinin bir nevi simsarlık sözleşmesi olarak nitelendirildiğini ileri sürerek 30.000,00-TL tazminatın davalıdan tahsiline ve ika ettiği suçlar nedeniyle hakim hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili davanın süresinde açılmadığını, dava konusu iddia edilen zarar nedeniyle Hazinenin sorumluluğunun bulunmadığını, sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan, davacıların keşif sırasındaki iddialarının tümünün kötü zana dayalı gerçek dışı iddialar olduğunu, davacılar tarafından Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davanın red ile sonuçlandığını, davacıların temyiz ve karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilerek kararın kesinleştiğini, müvekkilinin kişisel, siyasal ve sosyal hiçbir etki altında kalmadan hareket ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı ...’in temyiz itirazlarının reddi ile, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.