10. Hukuk Dairesi 2015/6155 E. , 2015/16223 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul Anadolu 20. İş Mahkemesi
Tarihi : 23.12.2014
No : 2014/252-2014/624
Dava, Fransız Sigorta Rejimine giriş tarihinin Türkiye"de sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin konuya ilişkin 30"uncu maddesinin 1"inci bent hükmü uygulanmak suretiyle davacının Fransız Sigorta Rejimi"ne giriş tarihinin Türkiye"de de sigorta başlangıç tarihi olduğunun kabulüne ilişkin hükmün yerinde bulunmasına göre davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60, 5510 sayılı Kanun’un 28 ve 3201 sayılı Kanunun 6’ncı maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanma koşulları öngörülmüştür. Sigortalıya, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için kural olarak maddede (ve 5510 sayılı Kanunun 106’ncı maddesi ile yürürlüğü devam eden 506 sayılı Kanun’un geçici 81’inci maddesinde) belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, kesin dönüş yapmış olmak, yurtdışında çalışması devam ediyorsa işten ayrılmak ve talepte bulunmak gerekir. Yaşlılık aylığı tüm bu şartların yerine getirilmesiyle birlikte yazılı istekte bulunulan tarihi takip eden aybaşından itibaren bağlanacaktır.
Somut olayda; 01.01.1985 sigorta başlangıç tarihi esas alındığında davacıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için 506 sayılı Kanunun Geçici 81"inci maddesinin “B” bendinin “e” alt bendi uyarınca 25 yılı sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurması ve en az 5225 prim gününün bulunması gerekmektedır. 29 yıl sigortalılığı ve 5418 prim gün sayısı bulunan davacı; 01.01.1966 doğumlu olduğundan tahsis talebinde bulunduğu 19.03.2014 tarihi itibariyle 48 yaşını da ikmal etmiştir. Yurt dışından 30.03.2010 tarihinde kesin dönüş yapmış ise de davacının tahsis talep tarihi itibariyle 14.09.2013 tarihinden itibaren devam eden 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında çalışması bulunduğundan işten ayrılma koşulunu yerine getirmediği anlaşıldığından Mahkemenin tahsis talep tarihi itibariyle davacının tahsis koşullarını taşımadığına ilişkin belirlemesi yerindedir.
Ne var ki; hüküm davanın açıldığı tarihteki hal ve şartlara göre tesis edilir. Dahası; yaşlılık aylığı tahsisine ilişkin davalarda, tahsis şartlarının tümünün dava tarihi itibariyle dahi bulunmasa da yargılama aşamasında gerçekleşmesi mümkündür. Bu durumda; Anayasa"nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 141"inci maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm; 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30"uncu maddesinde yer alan, hakimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme; sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilklerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alınmalıdır.
Bu nedenle dosya kapsamındaki hizmet cetvelinde son çalışması 30.03.2014 olan davacının; dava tarihi olan 09.04.2014 tarihi veya yargılamanın devamı sırasında işten ayrılıp ayrılmadığı, dolayısıyla tahsis koşullarının tümünü yerine getirmiş olup olmadığı belirlenerek davacıya işten ayrılma tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 08.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.