21. Hukuk Dairesi 2014/16846 E. , 2014/19825 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Elbistan İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/09/2013
NUMARASI : 2013/378-2013/8
Davacı, zorunlu bağkur sigortalısı olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tespitine, SSK"ya tabi zorunlu sigortalılığının geçerli olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık sürelerinin iptali ile Bağ-Kur prim borcu bulunmadığının ve SSK"lı çalışmalarının geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olmadığının ve bu Yasa"dan kaynaklanan sigorta prim borcu bulunmadığının tespitine, davacının 506 ve 5510 sayılı Yasa"lara tabi sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 05.05.2003 – 31.12.2010 tarihleri arasında bakkallık nedeni ile vergi kaydı bulunduğu, 26.02.2004 tarihinde davalı Kurum tarafından vergi kaydı gereğince re"sen 05.05.2003 tarihi itibari ile tescil edildiği ve sigortalılığının 31.12.2010 tarihinde sonlandırıldığı, oda ve sicil kaydı bulunmadığı, 1985 yılından itibaren her yıl 4-5. aylardan yıl sonuna kadar aynı işyerinde SSK"lı çalışması bulunduğu, Bağ-Kur sigortalısı olmadan önceki son çalışmasının 2002/3. dönemde 114 gün olduğu, daha sonra 15.09.2003 – 20.01.2004, 01.09.2004 – 02.09.2004 tarihleri arasında ve 2013 yılına kadar yine çoğunlukla 9. ayda başlayıp 12 veya 1. ayda biten SSK"lı çalışmaları bulunduğu, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında hiç prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nda ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu"nda, “çakışan sigortalılık sorunu” hakkında, birbirlerine paralel düzenlemeler yer almaktadır. Her iki Yasa"da; bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Yasal sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinin I. (F) bendinde “Kanunla kurulu emekli asandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde ise, “Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. fıkralarında da “Bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması” koşulu getirilmiştir. Bütün açıklamalardan anlaşılacağı üzere; sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlilik tanınmaktadır. ( 03.10.2001 gün ve 2001/21-627 esas, 2001/659 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ).
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın 53/1 maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık nedenlerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı” bildirilmiştir. 03.02.2011 tarihli 6111 Sayılı Yasa"nın 33. maddesi ile değiştirilen ve 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın sigortalılık hallerinin birleşmesi başlıklı 53/1. maddesinde ise “Sigortalının, 4. Maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çakışması halinde, öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı” belirtilmiş ve Yasa"nın Geçcici 33. maddesi ile “Kanun"un 53. maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibariyle yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
30.04.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa"nın geçici 17. maddesinde ise ; “ Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. ” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; davacının 2002/3. dönemde 114 gün SSK"lı çalışması bulunmakta olup bu tarihten sonraki ilk çalışması 15.09.2003 tarihinde başlamıştır. Ne var ki; davacının vergi kaydı daha önce yani 05.05.2003 tarihinde başlayıp aralıksız olarak 31.12.2010 tarihine kadar devam etmektedir. Bu nedenle yukarıda anılan Yasa maddeleri gereğince davacının 05.05.2003 – 31.12.2010 tarihleri arasında davalı Kurum tarafından Bağ-Kur sigortalısı sayılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca; her ne kadar davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında hiç prim ödemesi bulunmamakta ise de; 05.05.2003 tarihinden itibaren 5 yıl sonraki tarih 05.05.2008 tarihi olacağından ve Yasa maddesi 30.04.2008 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, davacının 5510 sayılı Yasa"nın geçici 17. maddesi kapsamında değerlendirilmesi de mümkün olmadığından mahkemece davacının SSK"lı çalışmaları geçerli sayılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.