4. Ceza Dairesi 2020/34939 E. , 2021/9068 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, 08/08/2014 tarih ve 2014/1133 esas sayılı iddianamesiyle, sanık ... Gürkan Yelekçi"nin Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde müşteki ..."na yönelik "fırıldak, hırsızın önde gideni" şeklinde sözlerle, hakarette bulunduğu ileri sürülerek TCK 125/1-2, 53/1. maddelerince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Kuşadası 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin, 11/06/2015 tarih ve 2014/522 esas ve 2015/286 karar sayılı ilamıyla sanık ... Gürkan Yelekçi hakkında beraat kararı verildiği,
Hükmün yasal süresi içinde, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve müşteki vekili tarafından temyiz edildiği, yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 16/11/2020 gün ve 2020/10771 esas, 2020/16431 sayılı kararıyla, müşteki vekilinin temyiz talebinin yöntemince haberdar edilmesine karşın duruşmaya gelmemesi ve yöntemince kamu davasına katılmaması nedeniyle reddine karar verildiği, O Yer Cumhuriyet Savcısı"nın temyiz talebinin incelenmesinde ise sanık hakkında verilen beraat kararının onanmasına karar verildiği,
Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 16/11/2020 gün ve 2020/10771 esas, 2020/16431 sayılı onama kararının hukuka aykırı olduğu, sanığın, Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde müşteki ..."na yönelik "fırıldak, hırsızın önde gideni" şeklinde sarf edilen sözlerin, ağır eleştiri niteliğinde olmayıp tahkir edici nitelikte olduğu ve küçültücü değer yargısı taşıdığı ayrıca 5271 sayılı CMK"nın 253/4. maddesi kapsamında, taraflar arasında uzlaştırma hükümleri uygulanması gerektiği gözetilmeden usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında özetle;
İtiraza konu uyuşmazlık, sanık ... Gürkan Yelekçi"nin Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde katılan ..."na yönelik "fırıldak, hırsızın önde gideni" şeklinde sarf ettiği sözlerin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına ve taraflar arasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının gerekli olup, olmadığına ilişkindir.
TCK"nın "Hakaret" başlıklı 125. maddesi; "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında Hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz,
(4) Haraketin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hareten edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." biçiminde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK"dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek, hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir.
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin haharet suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler bir değer yargısı içermekte olup somut bir olgu isnadından bahsedilemiyorsa, değer yargılarını destekleyecek yeterli bir altyapının mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulacaktır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
Anayasa Mahkemesinin bir kararında da vurguladığı üzere mahkemelerin, düşüncelerin açıklanması ve yayılmasına yönelik olarak tazminata veya cezaya karar verirken ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan çok daha ağır basan, korunması gereken bir yararın varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin hakkın ihlali boyutuna ulaşıp ulaşmadığı incelenirken soyut bir değerlendirme yapılmayıp; kullanılan ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma ölçüsünün, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine bakılmalıdır.
İfade özgürlüğüyle büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınması hedeflenmektedir. Bu nedenle, düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan siyasi tartışma özgürlüğünün "Tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi" (Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986, § 41-42) olduğu göz önüne alındığında diğer ifade türlerine nazaran, siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir. AİHM de kararlarında sıklıkla siyasi tartışma ortamının demokratik bir toplumda temel unsurlardan birisi olduğunu vurgulamakta ve zorlayıcı nedenler olmadıkça siyasi ifadelerin kısıtlanmaması gerektiğini kaydetmektedir.
Siyasetçilere yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, diğer kişilere yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Zira siyasetçiler diğer kişilerden farklı olarak, her sözünün ve eyleminin, halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açık olduğunun bilincinde olup daha geniş hoşgörü göstermek zorundadırlar
Bununla birlikte siyasetçilerin daha hoşgörülü olmak zorunda olmaları Anayasa"nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "Şöhret ve haklarının" korunmayacağı anlamına gelmez. Aksine 26. maddenin ikinci fıkrası bütün bireylerin itibarlarının korunmasına imkân verir.
Bunun dışında, uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin ... yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
5271 sayılı CMK"nın 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
A) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar... Bu kapsamda bulunmaktadır.
02/12/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde değiştirilmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, gerek 5560 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup, uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında;
Sanığın, kendisine ait Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, müştekiye "fırıldak" ve "hırsızın önde gideni tescilli " şekline sarf ettiği sözlerin rahatsız edici ve müştekinin öne çıkan siyasi kimliği gereği şok edici, onur kırıcı ve eleştiri sınırını aşan katılanın şeref ve itibarını rencide edebilecek boyutta olması nedeniyle hakaret suçunun yasal öğelerinin oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Bunun dışında; sanık uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu nedenle, CMK"nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanık ... hakkında verilen beraat kararı hukuka aykırı nitelikte olduğundan, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/11/2020 gün ve 2020/10771 esas, 2020/16431 karar sayılı onama kararına itiraz edilerek, kararın düzeltilmesi talep edilmiştir.
Gereği görüşülüp, düşünüldü:
1) Sanığın aşamalardaki savunmalarında facebook sosyal medya hesabında müşteki hakkında yazdığı sözlerinin, Kuşadası"nda yaşadığı 30 yıllık zaman süreci içerisindeki duyuma ve görgüye dayalı bilgiler olduğunu, 31 Mart 2014 yılında yapılan belediye seçimleri sırasında siyasi eleştiri amaçlı olarak dile getirdiğini ve kişilik haklarına saldırı amacı taşımadan söylediğini beyan etmesi, savunması ekinde sunduğu iddianameye konu söylemlerini dayandırdığı müşteki hakkında hazırlanmış iddianame, Meclis Araştırma Komisyonu raporları ile yerel ve ulusal basında yer alan haber kaynaklarına dair 42 sayfalık bilgi ve belgeler karşısında; sanığın facebook hesabında yazdığı sözlerin, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, siyasi eleştiri niteliğinde olduğu, aksi düşünce, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebileceği, bu itibarla Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu,
2) Dosya kapsamına göre; sanığa yükletilen hakaret suçunun uzlaştırma kapsamında olması dolayısıyla CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen uzlaştırma hükümleri gereğince uzlaştırma işlemlerinin yapılması zorunlu ise de, CMK"nın 253/6. maddesinde yer alan "Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır." şeklindeki istisnaî durum karşısında, somut olayda yurt dışında bulunan müştekinin ne zaman Türkiye’ye döneceğinin öğrenilemediğine dair tutanağın dosya arasına alınması ve bu nedenle uzlaştırma müessesesinin uygulanmamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı,
Anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazı yerinde görülmediğinden 6352 sayılı Yasa"nın 99/3. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmüne göre dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE, 15/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.