14. Hukuk Dairesi 2016/17224 E. , 2020/5735 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 06.07.2015 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 130 ada 37 ve 46 parsel sayılı taşınmazlara komşu olan davalıya ait aynı yer 36 ve 34 parsel sayılı taşınmazların ortak sınırına davalı tarafından, yasal ölçülere aykırı şekilde kavak ve meyve ağaçları dikilmek suretiyle müdahalede bulunulduğunu, bu ağaçların ileride daha da büyüyecek olup dallarının kendisine ait taşınmazlara taşacağını ve ürünlerine zarar vereceğini ileri sürerek davalının müdahalesinin önlenmesini ve sınıra dikilen ağaçların sökülerek kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya konu ağaçları kendisine ait taşınmazların sınırları içerisine diktiğini, davacıya ait taşınmazlara herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını, davacının köy muhtarına şikayette bulunması üzerine muhtar ve azasıyla görüşerek ağaç fidanlarının 1 mt. geriye çekilmesi hususunda anlaştıklarını, ancak davacının anlaşma gereğini yerine getirmesini beklemeksizin dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıya ait 130 ada 46 No"lu parsele vaki davalıya ait 130 ada 34 No"lu parsel içerisine dikilen ve fen bilirkişisi raporunda (A), (B), (C) ve (D) harfleriyle gösterilen ağaçların dallarının kesilmesi suretiyle müdahalenin önlenmesine; davacıya ait 130 ada 37 No"lu parsele ise herhangi bir müdahale olmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, bu nedenle reddi gerekmiştir.
2-Davacının temyiz itirazları ile davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
TMK"nın 683. maddesinde düzenlenen "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında, davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilmek suretiyle bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece, öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonrası sunulan 31.05.2016 tarihli fen bilirkişisi raporunda, davacıya ait 46 No"lu parsel ile davalıya ait 34 No"lu parselin sınır komşusu olup 34 No"lu parseldeki ağaçların köklerinin tamamının yine bu parsel içerisinde kaldığı, ancak bu ağaçların taşınmazların ortak sınırına 8 cm ila 130 cm arasında değişen mesafelerde dikilmiş olup uzayan dal ve yapraklarının 46 No"lu parsele iz düşümlerinin ekli krokide (A), (B), (C) ve (D) harfleriyle gösterildiği ve toplam tecavüz miktarının 28,84 m2 olduğu; yine davacıya ait 37 No"lu parsel ile davalıya ait 36 No"lu parselin sınır komşusu olup 36 No"lu parsel içerisindeki ağaçların da ortak sınıra 70 cm ila 129 cm arasında değişen mesafelerde dikildiği, ancak bu ağaçların 37 No"lu parsele izdüşümünün bulunmadığı bildirilmiş; 25.05.2016 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda ise davalıya ait 34 No"lu parsel içerisinde 4 kavak, 15 vişne, 7 elma, 2 kiraz ve 2 erik ağacının, yine davalıya ait 36 No"lu parsel içerisinde 15 kavak ve 2 erik ağacının mevcut olup davacıya ait taşınmazlarla ortak sınıra dikilen bu ağaçların, davacının bahçesine gölge oluşturacağından ve ekili ürünlerin gelişimini olumsuz etkileyeceğinden, kavak ağaçlarının 5 metre, meyve ağaçlarının ise 2,5 metre içeri dikilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Her ne kadar, davanın sadece davacıya ait 46 No"lu parsel yönünden kabulü ile davalının söz konusu taşınmaza müdahalesinin önlenmesine karar verilmiş ise de mahkemece davacıya ait 36 No"lu parsel yönünden yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı gibi 46 No"lu parsel yönünden verilen kararın da infaza elverişli bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, ziraat bilirkişisinden ek rapor alınmak suretiyle, gerekirse mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak, taraflara ait taşınmazların ortak sınırında bulunan davaya konu ağaçların ayrı ayrı numaralandırılması, davalıya ait 36 No"lu parsel içerisinde bulunan ağaçların davacıya ait 37 No"lu parsel açısından herhangi bir zarar oluşturup oluşturmadığının da net bir şekilde belirlendikten sonra zararın giderilmesi amacıyla hangi numaralı ağaç için ne tür bir tedbir alınması gerektiğinin açık bir biçimde tespit edilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre infaza elverişli şekilde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak salt davacıya ait 46 No"lu parsel yönünden davanın kabulü ile davalıya ait 34 No"lu parsel içerisindeki bir kısım ağaçların dallarının kesilmesi suretiyle infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.