12. Ceza Dairesi 2021/1307 E. , 2021/6885 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Kişilerin huzur ve sükununu bozma, tehdit, hakaret, özel hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : 1- Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan CMK"nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK"nın 123/1, 43/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 43/1, 62, 53/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Tehdit suçundan CMK"nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK’nın 106/1-2, 43/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 43/1, 62, maddeleri gereğince mahkumiyet
3- Hakaret suçundan CMK"nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK’nın 125/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 125/1, 62, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet
4- Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan CMK"nın 231/11. maddesine göre açıklanan; TCK’nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134/1-2, 62, 53/1-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
Kişilerin huzur ve sükununu bozma, tehdit, hakaret ile özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kişilerin huzur ve sükununu bozma, tehdit, hakaret ile özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 123/1, 43/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 43/1, 62, 53/1-3. maddeleri gereğince 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; tehdit suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 106/1-2, 43/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 43/1, 62, 52. maddeleri gereğince 600,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına; hakaret suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun TCK’nın 125/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 125/1, 62, 52. maddeleri gereğince 1.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına; özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 134/1-2, 62, 53/1-3. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca ayrı ayrı 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair Samsun 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.04.2010 tarihli ve 2009/165 esas, 2010/297 karar sayılı kararının 16.07.2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 31.03.2012 tarihinde TCK"nın 86/2. maddesinde tanımlanan kasten yaralama suçunu işlediği ve Samsun 4. Sulh Ceza Mahkemesinin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 01.06.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükümlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair Samsun 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.06.2016 tarihli ve 2015/993 esas, 2016/831 karar sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
A) Tehdit ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK"nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL"ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; sanık hakkında 28.06.2016 tarihinde tehdit suçundan doğrudan hükmedilen 600 TL"den ve hakaret suçundan doğrudan hükmedilen 1500 TL"den ibaret mahkumiyet hükümlerine yönelik suç vasfına ilişkin herhangi bir temyiz istemi de bulunmadığından, sanık müdafilerinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
B) Kişilerin huzur ve sükununu bozma ile özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça ifade edilmesi, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirilmesinin yapılması, Ceza Kanununda öngörülen sıra ve esalara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
Yerel mahkemece, bu ilkelere uyulmadan, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemlerinin ve suçların unsurlarının nelerden ibaret olduğu, hangi nedenle hangi delillere üstünlük tanındığı tartışılıp değerlendirilmeksizin, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kaldırılması ve hükümlerin açıklanması nedenlerinin ifade edilmesiyle yetinilerek, yasal gerekçeden yoksun şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Sanık ...’in, mağdur ... ile yaptığı telefon görüşmesini, onun izni olmadan CD’ye kaydedip, Ercüment isimli şahsa vermek suretiyle TCK’nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Ses kaydındaki hangi konuşmaların mağdur ...’in özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olduğu tartışılıp değerlendirilmeksizin, yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
b) Sanığa isnat edilen eylemlerin, 5237 sayılı TCK"nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal ve 5237 sayılı TCK"nın 123. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarına ilişkin olduğu, temel ceza miktarlarının özel hayatın gizliliğini ihlal suçu için TCK"nın 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde “bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası”, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu için TCK"nın 123. maddesinin 1. fıkrasında “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK"nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK"nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK"nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK"nın 7. maddesi ile CMK"nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 13.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.