12. Ceza Dairesi 2014/9938 E. , 2014/13376 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 13/09/2012
Esas-Karar No : 2012/1429 Değişik iş
Taksirle öldürme suçundan şüpheliler ... Hastanesi yetkilisi, ..., ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.05.2012 tarihli ve 2010/183286 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.09.2012 tarihli ve 2012/1429 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, her ne kadar şüpheliler hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 04/01/2012 tarihli ve 55 sayılı raporuna göre “hekimlere atfı kabil kusur bulunmadığından” kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, müşteki tarafça soruşturma evresi başlangıcında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Uzmanı Prof Dr. ..."dan alınan 17/12/2010 tarihli ve 173/2010 sayılı ... Hk. konulu raporda şüpheli ... haricindeki şüphelilerin kusurları bulunduğuna ilişkin rapor verilmesi hususu dikkate alındığında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 173/3. maddesinde yer alan “Mahkeme kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder....” şeklindeki hüküm gereğince, her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünüldüğünden, belirtilen eksiklik giderilmeden yapılan itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 11.03.2014 gün ve 17657 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.04.2014 gün ve 2014/106209 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve mevcut evrak tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İncelenen dosya kapsamına göre; 10.03.2010 tarihinde göğüs ağrısı şikayetinden dolayı getirildiği ... Hastanesinde koroner anjiografi yapılması için yatışına karar verilen 1956 doğumlu ..."ın, koroner anjiografi sonrası yapılan tüm müdahalelere rağmen 11.03.2010 tarihinde öldüğü olayda,
İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 04.01.2012 tarihli ve 55 sayılı raporunda yer alan, “KOAH, DM Tip II, HT ve geçirilmiş CABG tanıları ile takipli olan, 10.03.2010 tarihinde koroner anjiografi sonrası retroperitoneal kanama ön tanısı ile yapılan BT anjiografide pankreas posteriorunda ekstravazasyon olduğu tespit edilen, 16 mm. uzunluğunda bir intra arterial stentin kanamaya sebep olan arterin olduğu, lokalizasyon uygulanması ile kanamanın durduğu görülen, 11.03.2010 tarihinde genel durumunun bozulması, takibinde abdominal distansiyona bağlı karın içi basınç yükselmesi nedeniyle acil laparotomiye alınan, karın içinde yaklaşık 3 lt. defibrile kan olduğu görülen, aktif arterial kanama odağı tespit edilemeyen, pankreas süperiorundaki olası kanama göz önüne alınarak turunkus çıkışından splenik arterin splenektomi yapılan, ince barsak mezo kökünden, lesser sac ve gastrohepatik ligament yüzeyinden sızma tarzında kanamaların olduğu görülen, ince barsak mezo köküne ve pankreas superioru çöliak turunkus üzerine hemostaz amacı ile surgical yerleştirilen, re-laparotomi kararı verilerek ameliyata son verilen, post op erken dönemde inotrop desteğe rağmen hipotansif seyreden N/G"den hemorajisi devam eden kardiak arrest olan, resüsitasyona yanıt vermeyen hasta hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerde bulunan verilere göre, 1- Zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte tıbbi belgelere göre KOAH, DM Tip II, HT ve geçirilmiş CABG tanıları ile takipli olan kişinin ölümünün 10/03/2010 tarihinde yapılan koroner anjiografi sırasında çöliak turunkus splenik arter bileşkesinde pankreas başı ve boynunu besleyen damarın delinmesine bağlı retroperitoneal kanama ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği, 2- 10.03.2010 tarihinde koroner anjiografi sonrasında yaklaşık 3. saatte epigastrik ağrı ve hipotansion, fizik muayenesinde batında distansion ve epigastriumda hassasiyet tespit edilip retroperitoneal kanama ön tanısı ile yapılan BT anjiografi ve visseral anjiografi ile çöliak turunkus splenik arter bileşkesinde pankreas baş boyun bölümünü besleyen damarın yaralanmasına bağlı kanama olmasının, anjiografinin komplikasyonu olduğu, kanamanın durdurulması için yapılan müdahalelerin uygun olduğu, hekimlere atfı kabil kusur bulunmadığı” şeklindeki tespit ve görüşe itibarla ... Hastanesi yetkilisi ve aynı hastanede çalışan diğer doktor şüphelilerle ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,
Şüpheliler hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı müteakip, ölen hastanın eşi ve çocukları olan şikayetçilerin, vekilleri aracılığıyla dosyaya ibraz ettikleri 13.06.2012 havale tarihli itiraz dilekçeleri ekindeki, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Uzmanı Prof Dr. ..."dan alınan 17.12.2010 tarihli ve 173/2010 sayılı ... Hk. konulu raporda, “Hastanın şişlik şikayeti ile Bezm-i Alem Valide Sultan, Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi"ne başvurduğu, yapılan tetkikler sonucunda tiroglossal duktus kisti tanısı konulduğu, kişinin koroner kalp hastalığının (daha önce CX ve RCA"ya PTCA + stent uygulanması, geçirilmiş koroner by-pass operasyonu) mevcut olması nedeniyle boyundan yapılacak operasyona risk oluşturabileceği düşünülerek, Dr. ... tarafından dış merkeze efor testi yapılması için yönlendirildiği, ... Kardiyoloji Merkezi"nde yapılan efor testinin "İskemik açıdan pozitif" şeklinde sonuçlandığı, kişiye koroner anjiografi tetkikinin yapılması için yönlendirildiği, 10.03.2010 tarihinde Uzm. Dr. ... tarafından selektif sağ-sol koroner anjiografi + by-pass kontrolü uygulandığı, koroner arterler açısından medikal tedavi kararı verildiği, hastada koroner anjiografi sonrası yaklaşık 3. saatte epigastrik ağrı ve hipertansiyonun geliştiği, yapılan fizik muayenede batında distansiyon ve epigastriumda hassasiyet tespit edildiği, hastaya Isordil ve Pantpas verildiği, hastanın ağrılarının devam etmesi üzerine aynı gün içerisinde hastaya tüm abdomen bilgisayarlı tomografi çekildiği, peripankreatik, periduodenal bölgede mezenter posterioru boyunca inferiora doğru uzanan akut hemoraji saptandığı, sonrasında yapılan BT anjiografi tetkikinde pankreas ve duodenum etrafında retroperitoneal hematom saptandığı, aort, iliak ve major abdominal dallarda perforasyon disseksiyon izlenmediği, Genel Cerrahi Kliniği ile konsülte edildiği, hastanın hematokrit takibine karar verildiği, hastanın yakın takip için Koroner Yoğun Bakım Ünitesi"ne alındığı, aynı gün içerisinde hastanın hemodinamisinde bozulma, şuur bulanıklığı, satürasyonlarında düşme olması üzerine hastanın entübe edildiği ve mekanik ventilasyona geçildiği, Radyoloji ve Genel Cerrahi Klinikleri tarafından değerlendirilerek perkütan girişim kararı alındığı, kan transfüzyonu uygulandığı, hastaya 11.03.2010 tarihinde abdominal damarlara yönelik anjiografi tetkikinin yapıldığı, splenik arterin yan dalından ekstravazasyon gözlendiği ve dorsal pankreatik arter düzeyine greft stent konulduğu, kontrol anjiografisi yapıldığı, anjiografide kanamanın olmadığının ve stent bölgesinin açık olduğunun tespit edildiği, aynı gün içinde yapılan abdominal BT tetkikinde retroperitoneal hematomun batın içine açıldığının görüldüğü, kompartman bulgusu saptanması üzerine Genel Cerrahi Kliniği ile konsülte edildiği, eksplorasyon planlandığı, hastanın Genel Cerrahi Kliniği tarafından operasyona alındığı, hastaya tanısal laporotomi + splenektomi operasyonlarının yapıldığı ve sonrasında hastanın Anestezi ve Reanimasyon Kliniği"ne devredildiği, operasyon sonrası erken dönemde hipotansif seyreden ve hemorajisi devam eden hastanın yapılan kardiyopulmoner resüsitasyona cevap vermeyerek eksitus letalis kabul edildiği” tespitlerine yer verildikten sonra, “1- Ölen ..."a yapılması planlanan ve boynunda yer alan tiroglossal duktus kistinin çıkartılması operasyonu öncesinde Dr. ... tarafından koroner anjiografi istenmiş olmasının, şahsın, inceleme ve değerlendirme kısmında sıralanan ve öncesinde geçirmiş olduğu kalp rahatsızlıkları göz önüne alındığında, yerinde bir karar olduğu ve kusurlu bir davranış olarak değerlendirilmeyeceği, 2- Ölen ..."a ... Hastanesinde koroner anjiografi işlemini gerçekleştiren Uzm. Dr. ..."ın, işlem esnasında çölyak truncusta yer alan bir damara zarar vermiş olduğu, söz konusu damarın, şahsa otopsi işlemi tatbik edilmemiş olması sebebi ile net olarak belirlenemeyeceği, ancak Uzm. Dr. ..."ın koroner anjiografi işlemi esnasında söz konusu damara zarar vermiş olmasının kusurlu bir hareket olarak değerlendirildiği, 3- Ölen ..."a ... Hastanesinde koroner anjiografi işlemi sonrasında oluşan batın içine kanama durumuna yönelik olarak operasyon tatbik eden genel cerrahi uzmanları Dr. ... ve Dr. ..."nun, inceleme ve değerlendirme kısmında ayrıntıları ile verildiği biçimde, hastanın durumunu doğru olarak ve zamanında değerlendirmede ve bu değerlendirme sonrasında dinamik bir biçimde tedavi planlanması ve tatbiki işlemlerinde kusurlarının mevcut olduğu, bu sebeple kusurlu olarak değerlendirildikleri, 4- Ölen ..."ın ölümü sonrasında şahsa Ölüm Belgesi düzenleyerek, adli nitelikli bir ölüm olayının Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar edilmeden defnedilmesine ve buna bağlı olarak da tam bir ölüm nedeninin ortaya konulamamasına sebebiyet vermesi sebebi ile Ölüm Belgesinde imzası bulunan Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. ... ve Genel Cerrahi Uzmanı Dr. M. ... ile birlikte hastane yöneticileri ve başhekiminin de kusurlarının mevcut olduğu, yine tarafıma iletilen söz konusu tıbbi belgelerde hangi işlemin, hangi hekim tarafından yapıldığına yönelik net belirlemelerin mevcut olmadığı, resmi nitelik taşıyan bu tür belgelerin tanziminde usuli eksikliklerin mevcudiyetinden de hastane başhekiminin kusurunun mevcut olduğu” şeklinde, şüpheli ... haricindeki şüphelilerin kusurları bulunduğuna ilişkin görüş bildirildiği dikkate alındığında,
Ölen hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, tıbbi açıdan zamanında teşhis koyup, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamak zorunda olan doktor şüphelilerin ve ilgili hastane yetkilisinin, hastanın ölümünde tıbbi açıdan kusurlarının bulunup bulunmadığı, kusurları varsa kimlerin hangi eylemlerinden dolayı kusurlu oldukları ve gerekli tıbbi müdahale yapılsa dahi ölüm neticesinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususlarında İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulundan rapor alınarak, kusur durumunun şüpheye yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve delillerin etraflıca araştırılıp ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği nazara alınarak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 173/3. maddesi hükmü de gözetilerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.05.2012 tarihli ve 2010/183286 soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine ilişkin mercii Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.09.2012 tarihli ve 2012/1429 değişik iş sayılı kararında isabet görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.09.2012 tarihli ve 2012/1429 değişik iş sayılı kararının CMK"nın 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.