Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/15145 Esas 2013/1803 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/15145
Karar No: 2013/1803
Karar Tarihi: 11.02.2013

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/15145 Esas 2013/1803 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2012/15145 E.  ,  2013/1803 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.06.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı, komşu taşınmaz maliki tarafından imara aykırı olarak bina yapılmak suretiyle taşınmazına yapılan haksız elatmanın önlenmesini, komşuluk hukukuna aykırı olarak açılan pencerelerin kapatılmasını, balkonun kaldırılmasını talep etmiştir.
    Davalı, balkon ve pencerelerin davacının boş arazisine baktığını, davacı taşınmazına bir taşmanın söz konusu olmadığını davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalıya ait evin Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğine uygun inşa edilmediği gerekçesiyle davalıya ait 2618 no"lu parsel üzerinde bulunan binanın 3000 no"lu parsele bitişik güney yan cephesindeki balkon ve tüm çıkıntılarının tuğla ile kapatılmak suretiyle ve her iki parselin bitişik nizam haline getirilmek suretiyle davalının müdahalesinin giderilmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
    TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
    Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
    Davaya konu olayda davacı, davalının kendi taşınmazı üzerine ruhsatsız yani imara aykırı olarak yaptığı yapının taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve kal istemiştir.
    Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp, TMK’nun 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapı nedeniyle davacının bir zararının doğmuş olduğu belirlenmediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararı bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.










    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.